49. Bölüm

41 5 7
                                    

(4 ay sonra)

Baran'ın anlatımıyla

"Babam nerede?" Diye sordum anneme. Elim ayağım sinirden titriyordu. "D-dışarıda oğlum. Bir şey mi oldu?"

Elimi saçlarımdan geçirdim. Yeni uyanmıştım ve hayatımda gördüğüm en kötü kabusu görmüştüm.

Duru ölüyordu.

"Duru'yu neden aramıyorsunuz siz ya?! Ne çabuk unuttunuz!"

Annem ayağa kalkıp yanıma geldi. "Aramaz olur muyuz oğlum? O nasıl laf öyle? Baban gece gündüz bunun için uğraşıyor"

"5 ay olacak neredeyse" dedim titreyen sesimle. Kendimi daha önce hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. "Kim bilir ne halde? Ne yapıyor?"

Annemin anında gözleri dolarken bakışlarını kaçırdı. Hiç bir şey söyleyemedi. Aslında ne halde olduğunu çok iyi biliyorduk. Bize her gün fotoğraflar atıyorlardı.

Ağlamamak için kendimi zor tuttum ve öfkeyle evden çıktım. Göğsüm daralıyordu. Kaç aydır ben uyku dahi uyuyamıyordum doğru düzgün. Babamdan ayrı ben de aramaya çalışıyordum ama bir tane bile kamera kaydı çıkmamıştı Duru'nun kaçırılması ile ilgili.

Evden çıkar çıkmaz göz yaşlarım aktı çaresizce. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde etrafta dolanmaya başladım. Kimi arayacağımı dahi bilmiyordum.

Mine ile konuşmayalı neredeyse 4,5 ay olmuştu. En son buraya geldiğinde o anlık psikolojiyle terslemiştim ve daha hiç bir şekilde konuşup görmemiştim.

Okulu bırakmıştım. Mine gidiyor muydu bilmiyorum. Hocalar Ulaş ve Duru'nun neden gelmediğini sorduklarında ise onlara kaybolduğunu her yerde onu aradığımızı açıklamak zorunda kalmıştık.

Bu yüzden de onların okulu donmuştu ama ben tamamen bırakmıştım. Okumak istemiyordum. Yemek yemek, nefes almak bile dar geliyordu bana.

Diğer yarım yoktu ki benim. Her gün eziyet görürken ben yaşamaya utanıyordum burada. Elimden hiç bir şey gelmemesi delirtiyordu. Onu çok iyi saklamışlardı.

Elimi göğsüme koyup yavaşça ovaladım ve derin nefesler almaya çalıştım. Çocuk gibi durmuş ağlıyordum. Babamla yüzlerce kez tartışıp kavga etmiştim.

Duru'yu çok özlemiştim. Ona ihtiyacım vardı.

Ne yapacağımı bilemez bir şekilde sokakta dolanırken hiç iyi olmadığımı farkettim. Düşündükçe delirecek noktaya geliyordum.

Tesadüfen karşılaştığım bir tekel bayiye girdim ve kendime alkol aldım. Ardından kaldırımın bir köşesine çöküp oturdum ve cebimden zoraki bir şekilde telefonumu çıkarttım.

Ezbere bildiğim numarayı çevirdim ve açması umuduyla onu aradım. Gidecek başka kimsem yoktu. Hiç iyi değildim.

"Alo..."

Sesini duyar duymaz hıçkırmamak için elimi ağzıma götürdüm. Direk açmasını beklemiyordum. Onu çok kırmıştım.

"Mine" dedim ağlayarak. "Müsait misin?"

"Evet de" durdu bir kaç saniye. "Senin sesin hiç iyi gelmiyor"

"Ben hiç iyi değilim. Konum attığım yere gelip beni alabilir misin?"

Arkadan hemen hışırtı sesleri geldi. "Ne oldu? İyi misin? At konum hemen"

"Sana ihtiyacım var" diyebildim sadece. "Geliyorum" demesi saniyelerini almıştı.

Telefonu kapatıp ona konum attım. Bu halde tek başıma yürürsem başıma bir şey gelebilirdi. Gelmesi pek umrumda değildi açıkçası ama Duru yaşadığı için kendime hakim olmam gerekiyordu.

Sev BeniWhere stories live. Discover now