28. Bölüm

78 28 78
                                    

Binanın içinde ve önünde Oğuz'u bulamamıştım. Bakmadığım tek bir yer kalmıştı. Arka taraf...

Bombanın etkisinin büyük olduğunu yerde yatan insanlardan anlamak mümkündü.

Daha fazla oyalanmayıp arka tarafa geçmek için koridordaki pencereden atlamaya karar verdim.

Bunu yaparken çok dikkatli olmam gerektiğini elbet de biliyordum. Yeni bir yara faciası istemezdim.

Zaten zemin kattaydım. Atlamam bir sorun teşkil etmezdi ama yine de dikkatli davranmakta fayda vardır.

Hızlıca pencereyi açıp ilk önce elimdeki silahı aşağıya attım daha sonra da kendim pencereden dikkatlice aşağıya atladım.

İner inmez etrafıma baktığımda arka taraf ön tarafa rağmen ter temiz sayılırdı.

Ölüm sessizliği her yere vurmuştu.

"Oğuzzzzz!" diye bağırdığımda bir kuşun kanat çarpışını duymamla sesin geldiği yöne baktığımda bembeyaz bir güvercin gökyüzüne doğru havalanıyordu.

Beyaz güvercin hikayesini biliyordum. Onu şuan görmek isteyeceğim en son şeydi çünkü derler ki ölüme en yakın olduğun zaman bir beyaz güvercin havalanırmış, ruhunu da alıp götürürmüş.

Bu güvercin bana Oğuz'un öldüğünü mü haber veriyordu?

"Oğuz, sen misin?" diye gökyüzüne mırıldandığımda kalbimi yerinden söküp atmak istedim.

Ben bununla yaşayamazdım.

"Komiserrrrrr, neredesinnn? Ses ver bana." diye yüksek sesle bir kez daha bağırdım ama hiçbir ses yoktu.

"Bak, yaşıyorsun biliyorum. Çünkü... Ölsen kalbim atamazdı ama bak zar zor olsa da atıyor. Çıksana lanet olasııı. Yine bana ufaklık diye seslensene. Yine beni gıcık etsene. Ne olur ses ver Oğuz. Senin sesini duymaya çok ihtiyacım var." diye sesimin çıkabileceği kadar konuşmaya devam ettim ama etrafta gerçekten de kimsecikler yoktu.

Hayır, pes etmemeliydim. Onu bulana kadar burayı karış karış aramalıydım.

Binanın etrafından giderek uzaklaşmaya başladığımda toprak alanlara girmeye başlamıştım.

Buralara gelmiş olma ihtimalleri ne kadar yüksekti bilmiyorum ama yine de gitmek istedim.

" Oğuzzzzzzz. Çık artık! Yalvarıyorum bir ses ver. Bir ses... " diyerek etrafımda dönüp duruyordum.

"Bak ben geldim. Ufaklığın... Sana geldim. " diye mırıldanırken ileride bir şeyler görmemle elimdeki silahı atıp koşmaya başladım.

"Oğuz?" diye bağırıp tüm gücümle koşmaya başladım.

"Hayır, hayır. Olamaz."

İnkar ettiğim şey tam da karşımda yerde cansız bir şekilde yatıyordu.

4 sırt üstü yatan beden vardı.

Birinin Oğuz olduğunu saçından tanımıştım.

"Game Over Gizem!" diye mırıldanıp dizlerimin üzerine çökmeye başladım.

Bir kaç adım uzağımda bulunan kişi benim komiserimdi.

KARANLIĞIN GİZEM'İ Место, где живут истории. Откройте их для себя