1) birinci ve ikinci

455 39 85
                                    

"Han Jisung, öğretmenlerin favorisi, öğrencilerin düşmanı, tepkisiz, duygusuz, inek".

Tüm bunlar 4 senedir okul birincisi olan Han Jisung'un lakapları.
--------------------------------
"Aferin Jisung. Netlerin her zamanki gibi yukarıya doğru gidiyor. Bu gidişle sınavı fulleyeceksin." dedi Jisung'un yanında duran öğretmen.

Jisung, minnet duyduğunu belirten bir ifadeyle gülümsedi. "Teşekkür ederim hocam."

"Her neyse hocam, benim ders çalışmam gerekiyor. Görüşürüz." Ardından ise arkasına dönüp ilerlemeye başladı.

Öğretmeni de konuşmadan memnun kaldığını yüzüyle belli ederken Jisung'a el salladı.
"Görüşürüz Jisung."

Jisung, ağır adımlarla sınıfa ilerlerken aklını işgal eden düşünceleri vardı. Bu düşünceler, ders çalışmadığı her saniye zihninde karınca gibi dolaşıyorlar, onu rahatsız ediyorlardı.

Bu sırada koridorda rastladığı Felix ona el salladı.

"Selam Jisung. Nasılsın?" dedi Felix yüzünde sahte olmayan bir gülümsemeyle.

"Sana da selam Felix. Gayet iyiyim. Sorduğun için teşekkür ederim. Sen nasılsın?" dedi Jisung sakince.

"Ben de iyiyim. Te-" Felix, Jisung'a bir teşekkür armağan edecekken sözü kesildi.

"Felix, gerçekten bu ezikle mi konuşuyorsun? Bu kadar düşük seviyeye inebildiğini bilmiyordum." dedi hoş bir ses.

Bu ses ona, Lee Minho'ya aitti. Jisung'un ezeli rakibi, en büyük zorbası, ona tüm bu lakapları takan kişi, Lee Minho.

Jisung, duyduklarına alışmıştı artık. Minho böyleydi. Her zaman Jisung'u kırmaya, kızdırmaya, üzmeye çalışır ve başarırdı. Çünkü Han Jisung, liseye başladığı ilk günden beri Lee Minho'dan hoşlanıyordu. Ve ondan hoşlanması, Jisung'u Minho'nun karşısında savunmasız bırakıyordu. Bu sebeple Minho'nun inek, ezik imalarına sesini çıkartmıyor, susuyordu. Fakat bu sefer susmayacaktı.

"Hyung, Jisung hakkında öyle konuşmasan..." dedi Felix gülümsemesi solmuş bir biçimde.

"Sıkıntı yok Felix. Zaten 'ikinci'nin laflarını dinlemeye niyetim yok." dedi Jisung, ani çıkışıyla Minho'yu da Felix'i de şaşırttığını bilerek.

O sırada hemen yanlarındaki sınıftan Hyunjin çıkageldi.

"Peki Minho'nun ikinci olması, senin ezik olduğun gerçeğini değiştiriyor mu?" dedi Hyunjin aegyo yaparak.

Jisung buna sinirlenmişti. Biraz daha bu ortama maruz kalırsa birisinin boynuna yapışacaktı. Ağır adımlarını, hızlı adımlara dönüştürerek yoluna devam etti. Ama unuttuğu bir şey vardı, insanlar yürüyebiliyor ve Lee Minho bir insan.

Jisung, Minho'nun peşinden geldiğini fark edince hızını arttırarak konuştu. "Ne istiyorsun benden?"

"Canım ezik arkadaşım, senden bir şey istediğim yok. Sadece seninle birazcık uğraşmak istiyorum." dedi Minho, Jisung'un hızına yetişmeye çalışırken. Br yandan da "birazcık" dediği anda eliyle belirtmişti bu birazcığı.

"Siktir git Lee. Yeterince sinirliyim, bir de seninle uğraşamam." dedi Jisung, öfkesi gözlerinden dahi belli olurken.

"Hadi ama Jisungie, gözlerindeki siniri görmek bile o kadar hoşuma gidiyor ki inanamazsın." dedi Minho dudakları yukarı doğru kıvrılırken.

Jisung Minho'nun gülümsemesini umursamadan yoluna devam ederken Minho, Jisung'un kolunu tuttu ve onu bir sınıfın içine soktu. Jisung'u duvara yaslayıp tek elini onun yanına yerleştirdi. Jisung diğer taraftan kaçmaya çalışınca diğer kolunu da diğer yanına yerleştirdi ve gülümsedi.

"Sana siktir git dememiş miydim ben?" Jisung, burnundan soluyordu.

Minho ise ilk defa Jisung'u bu kadar yakından görüyordu ve resmen güzelliğine hayran kalmıştı. Jisung da Minho'nun boşluğundan yararlandı. Elini kaldırıp Minho'nun eline çarparak yolunun açılmasını sağladı. Koşarak sınıftan çıktı.

don't let me love you - minsungWhere stories live. Discover now