Sırtımda hissettiğim soğukluk içimin ürpermesine sebep olurken gözlerimi açtığımda görüş açıma giren ilk şey beyaz tavandı. Altımda hissettiğim soğukluk metalik bir his verirken kafamı hafifçe yana çevirdim. Daha önce Wooyoung için geldiğim o garajdaydım. O kadar garip bir hissiyat içerisindeydim ki birileri kafamın iki yanında tutup kafamı hareket ettirmemi engelliyor hem de yaptığı baskıyla başım dönüyormuş gibi hissediyordum.
Garajı aydınlatan tek ışık, ortamı loş ışığın hakimiyetine bırakırken gözlerim yanı başımdaki demir askılıktaki serumu buldu. Kafamı hafifçe kaldırıp omzuma baktığımda uyandığımdan beri zihnime doluşan olayların sonucunda oluşan yara izini kapatan geniş bir bandaj vardı. Vücudumun tüm uyuşukluğuna karşı koyarak kollarımın üzerinde doğrulurken bir bacağımı masadan aşağı sallandırdım. Şimdiden sınırlarımı zorladığımı hissederken diğer ayağımı da yere basarak zorlukla ayağa kalktım.
Altımda sallanan zemin bir süre sonra durulduğunda koluma bağlı damar yolunun bandajlarını olabildiğince yumuşak bir şekilde kaldırarak çıkardım. Zaten bitmiş olan serumun iğnesi havada sallanırken tamamen kapanmamış garaj kapısına yöneldim. Kapıyı ittererek dışarı çıktığımda gecenin sonunda doğan güneşin ilk ışıkları şehri aydınlatırken turuncu sarı renkli ışıklar evlerin camlarından yansıyarak insanın gözünün kamaşmasına neden oluyordu.
Zeminden yarım metre yukarıda bahçenin bittiği kısımda başlayarak bahçe boyunca tek sıra hâlinde dizili fayansların üzerinde oturan kadın doktorun bakışları beni bulsa da umursamaz tavırlarıyla elindeki sigarayı yanındaki küllüğe vurduğunda yanına ilerledim. İlk bakışta seçemediğim kağıt parçasını küllüğün altındaki kısmını çekerek eline aldığında ben daha yanına oturmaya hazırlanırken cebine soktu.
Gözlerini çevresine çevirmiş, belki de günün ilk sigarasını içerken yanına oturduğumdan beri tek kelime etmemişti. Soğuk ama tatlı esinti vücuduma çarptıkça kollarımı göğsüme sararken üst bedenimde bir şey olmadığı şimdi kafama dank etmişti, gerçi yanımdaki kadının bir gram umrunda gibi durmaması rahatsızlığımın bir kısmını alıp götürmüştü. Onun konuşmayacağını anladığımda konuya girmek adına boğazımı temizledim. "Chan nerede? Beni buraya getirdiğini çok az da olsa hatırlıyor gibiyim."
"Buradaydı." Sonuna gelen sigarayı küllüğe bastırıp söndürdüğünde bacak bacak üstüne attığı bacaklarını ayırırken ellerini üzerinde oturduğumuz fayansa yaslarken suratını bana çevirdi. "Telefonunu şarja taktı, sonra biri aradı. Duyduklarından çok hoşlandığı söylenemez, burnundan soluyarak gitti." Söylediklerini değerlendirirken onu bu kadar öfkelendiren şeyin ne olduğunu merak etmiştim. Aklıma tüm isimler gelirken yaşanabilecek olası bir olay aklıma gelmiyordu.
"Min Yoongi'nin davasına bakıyormuşsun."
"Chan mı bahsetti?" Gözlerim merakla onu bulduğunda bana anlam veremeyen bakışlarını dikti. "O da var tabii ama sanırım işin içinde fazla kaldığın için etrafta ne dönüyor pek ilgilenemedin. Siz anlaştığınızdan beri herkes beklentiyle gözlerini duruşma gününe dikti."
"Kimisi onu destekliyor kimisi de onun otoritesi sallanırsa ne kazanacağını düşünüyor." Sesimi alçak tutarak söylediğim şeyi kafasıyla onayladığında sorumu bu kez ona yönelttim. "Peki sen kimi tutuyorsun?"
"Ben mi?" Beklediğimden çok uzun bir süre gözlerini yere dikip düşünmüştü, bakışları beni bulduğunda onu ilk gördüğümdeki gibi gözleri oldukça donuktu. "Ben kimseyi tutmuyorum çünkü taraf tutmak hayatın sadece siyah ve beyaz olarak ikiye ayrılmasını beklemek kadar saçma. Kimse tamamen kötü ya da tamamen iyi olamaz."
"Sen de şu gricilerdensin demek." Pek de cevap niteliğinde olmayan cevabına kafa sallarken beni izleyen bakışlarına karşılık verdim. "Neden bile bile o ilaçları kullanıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chi Ku : Chanmin
FanfictionNamını duymayan kimsenin kalmadığı ünlü seri katil Kim Seungmin, babasının ölümünden sonra onun yerine geçen genç mafya lideri Bang Christopher Chan ile bir anlaşma yapar. 150822