• KABUS •

10 5 0
                                    

    

    3. BÖLÜM

KABUS
🌟🖤


...

  Hayat neydi? Bize verilen bir armağan mı, yoksa bir ceza mıydı? Acılarımızın, tutsak olacağımız yer mıydı yoksa Mutluluğumuzun, tutsak olacağı bir yer mi? 

  Beynimi ve düşüncelerimi susturmak, geçmişimi unutacağım kadar zor bir şeydi benim için. Her dakika, her saniye, her salise... Düşünmemek, unutmaya çalışmak elimde değildi.

  Şimdiyse elimdeki kahveyle bakışıyordum. Tedaviye, 1 haftadır devam ediyorduk.

   Ve bu lanet tedavi yüzünden, beynim karmakarışıktı. Bir an da aklıma gelen rastgele bir anıyla kafam allak bullak oluyordu. Ve bu anılar, küçük büyük fark etmeden beynimin içinde beliriyordu.

 Ben o günleri, tekrar yaşıyormuşum gibi hissediyor ve bunaldıkça bunalıyordum. Duvarlar üstüme üstüme geliyor ve ben o adamın dokunuşlarını tekrar tekrar hissediyordum. Bu öyle lanet bir şeydi ki, bana ölme isteğinden başka bir istek vermiyordu.

 Tabii, bu durumu abim de öğrenmiş ve deliye dönmüştü. Gidip, Ege'nin suratına bir güzel yapıştırmıştı. Ben ise o sırada Selin'le kıkırdamakla meşguldüm.

 Yine bir tedavi sonrası zift bir kahveyle kendime gelmeye çalışıyordum. 

   Tabii, ne kadar gelebilirsem!

 "Mavi! Defteri dolduracak mısın artık?" Diye bağırdı, oturma odasından, Deniz. Bir de bu defter vardı tabii, ne olur ne olmaz diye hatırladıklarımı ayrıntılı ayrıntılı yazıyordum sanki beynim içinde o adamın sesi yankılanmıyormuş, bana dokunuşlarını hissetmiyormuş gibi...

  "Yazarız, yazarız da siz de bu defterin yedek anahtarı ya varsa?" Dedim çatık kaşlarımla, bazen fazla güvensiz olabiliyordum ama olsun o kadarda.

   "Aynen canım, şu çocuk defterini satan kırtasıyeci, yedek anahtar koyacaktı içine. Malzemeyi bol buldularsa artık." Dedi geniş geniş.

"Yazıcam, deniz suyu. Yazıcam. Sal artık beni." Dedim bıkkınlıkla.

Daha fazla sesini çıkarmadı, bende bugün hatırladıklarımı not almaya başladım. Büyük bir kısmını yazmıyorum,  ne olur ne olmaz. Beni öldürüp, sonrasında notlarımın hepsini okuyabilirlerdi, Kilit dediğin çocuk kilidiydi, bunu açmaları on dakika sürmezdi.

 Ha bir de, hatırladığım neredeyse tüm anılarımda Ege olması fazla... fazla sinir bozucuydu. Bu adam her taşın altından çıkmak zorunda mıydı, kardeşim?! 

  Hem o koruma kılıklıyı ne zamandır görmüyordum. Kesin beni öldürme planları yapıyordu, demedi demeyin -ya da diye de bilirsiniz-

   Yazmayı hele şükür bitirdiğimde, defteri rafa koydum. Sonraysa Neşe'nin odasına adımlarımı yönelttim. 

  Neşe, kalp hastasıydı ve travma sonucu körlük vardı. Yani, ameliyatla eski haline dönebilirdi. Ama bunu ona sorduğumda bana, "Dünya, görülmeye değer bir yer olsaydı çok önceden girerdim o ameliyata." Dediğinde ister istemez ona hak vermiştim.

 Kapısı çaldım, verdiği 'gel' komutuyla, içeri girdim. "Neşecik?" İçeriye girip, yatağında oturmuş Neşe'nin tam karşısına geçtim. "Duyduğuma göre, bayağıdır dışarıya çıkmıyormuşsun. Benimle belki turlamak istersin diye düşündüm?" Diye soru yönelttim. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 14 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

LaviniaWhere stories live. Discover now