•1.0

337 108 44
                                    

Sabah uyandığımda yataktan çıkmak istemediğim için yaklaşık bir saat boyunca televizyon izledim. Kahvaltımı odamda yaptıktan sonra tekrar yatağa uzandım.

Bugün karnım ağrıyordu ve yaşam enerjim sömürülmüş gibi hissediyordum. Regl olmaktan nefret ediyorum. Daha dört gün vardı ama erken gelicek gibi duruyordu.

Akşama Atlas' la yemeğim vardı ama ben gidip gitmemek konusunda kararsızdım. Ona karşı biraz sert davranmış olabilirdim. Sonuçta o fotoğrafları gönderen bendim. Ama yinede söyledikleri hoş değildi.

Telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp gerçeğe döndüm. Annemin aradığını görünce telefonu açıp hoparlöre aldım.

“Gece müsait misin kızım?”

“Müsaitim.”

“Yarın çalışacak mısın?”

“Bir planın mı var?”

“Evet. Konuşmamız gereken şeyler var ve tanışmanı istediğim birkaç kişi.”

“Sabah şirkete gitmem gerekiyor, öğlenden sonra gelsem olur mu?”

“Tamam.”

“O zaman akşam yemeğinde tanıştırırım sizi.”

“Kiminle tanıştırıcaksın ki?” diye merakla sordum.

“Geldiğinde konuşuruz.”

“Tamam anne, yarın görüşürüz.”

“Görüşürüz kızım.” dedi ve telefonu kapattık.

Telefonu bırakıp televizyona odaklandım. Birkaç saat boyunca rastgele programları izledim. Arada bir, Beril’den durmaksızın gelmeye devam eden mesajlara bakmıştım.  Buluşmak istemişti ama ben onu reddetmiştim.

Akşam olmaya başladığında kararımı vermiştim. Atlasla yemeğe gidicektim. Ne gimem gerektiğini ve nereye gidiceğimizi bilmiyordum. Şık ve sade bir kombin yapmak istiyordum. Ama ne giymem gerektiği hakkında pek bir fikrim yoktu.

Valizden çıkartıp yerleştirmediğim için dağınık duran kıyafetlerimin yanına gittim. Bir sürü kombin deneyip bir tanesinde karar vermeyi başardığımda üzerimde beyaz uzun kollu ve straplez bir bluz ve altımda nude tonlarında a kesim bir etek vardı.

Birkaç takı ile kombinimi tamamlayıp doğal duran bir makyaj yaptım. Saçımı toplamak yerine düzleştirip bıraktım. Atlas' ın gelmesine az kalmıştı. Bir dakika az mı kalmıştı o benim evde değil otelde kaldığımı biliyor muydu?

Telefonum çalmaya başlayınce ekranda Atlas yazısı belirdi. Beklemeden telefonu açtım.

"Geldim, seni bekliyorum aşağıda."

"Sana söylemeyi unuttum. Ben evde kalmıyorum otelde kalıyorum."

"Biliyorum daha önce söylemiştin."

"Söylemiş miydim?"

"Evet mesajlaşırken söylemiştin."

"Ay tamam hatırladım. Peki hangi otelde olduğumu nerden biliyorsun?"

"Şans diyelim."

"Peki iniyorum şimdi."

"Tamam bekliyorum."

Hızlıca aşağı inip Atlas' ın arabasına binip emniyet kemerini bağladım. Genel olarak sessiz geçen bir yolculuğun sonunda şehrin biraz dışında bir restorana gelmiştik.

Arabayı park edip indiğinde bende arkasından indim. İki katlı ve çok lüks olmayan bir yerdi. Hemen yanında çok büyük olmayan bir göl vardı. Giriş katın balkonu gölün biraz üzerinde kalmıştı.

İkinci kata balkon koymak yerine iki duvarı camdan yapmışlardı. Etrafı daha fazla inceleyemeden restorana girdik. İçerde çok fazla insan yoktu. Yaklaşık yedi masa doluydu.

Atlas elini belime koyup beni merdivenlere doğru yönlendirdi. Yukarı çıktığımızda manzara karşısında nutkum tutuldu. Tamamı camdan olan bir duvar göle bakıyordu diğer tarafsa İstanbul boğazına.

"Ne tarafa oturmak istersin?"

Gözlerimi zorda olsa ona çevirdiğimde gözlerinin içine baktım. Sonra da etrafta ki masalara aşağısının aksine burası daha kalabalıktı ve neredeyse bütün masalar doluydu.

İstanbul boğazına bakan taraftan bir masa seçip elimle gösterdim.

"Buraya geçelim mi?"

Başıyla onayladığında ikimizde seçtiğim masaya oturduk.

"Burası sürekli geldiğim bir yer. Pek bilinmiyor ama manzarası ve yemekleri güzel, doğayla iç içe olması bana huzur veriyor."

Atlas' ın doğayla iç içe olmayı sevdiğini bilmiyordum. Bunu aklıma not edip kısaca bize doğru gelen garsona bakıp tekrar Atlas' a döndüm.

"Güzel bir yere benziyor şehrin seslerinden uzak olması çok güzel."

Garson yanımıza gelip masaya iki menü bıraktı. Atlas menüyü almak yerine garsona "Ben bonfile ve kırmızı şarap alıyım" dedi.

Garson elinde tuttuğu deftere Atlas' ın siparişini not aldı. Daha sonra bana dönüp "Siz ne alırsınız?" diye sordu.

Menüden seçmek yerine "Bende aynısından alıyım." dedim. Garson yine defterine not aldı ve uzaklaştı.

Atlas' la baş başa kaldığımızda ikimizde sessizdik onunla toplantı odasında yaşananlar hakkında konuşmak istiyordum ama nası başlamam gerektiğini bilmiyodum.

"Baban bizi görünce ne dedi?"

"Bir şey söyleme fırsatı olmadı. Telefonla konuştuktan sonra şirketten çıktı."

"Anladım."

Ellerimi masanın altında birleştirip oynamaya başladım. Bu halimi gören Atlas hafif bir tebessümle "Bir şey demez korkma." dedi.

"Nasıl demez oğlula öpüşürken gördü beni, üstelik onun şirketinde çalışan bir mankenim ben."

"Bu neyi değiştirir ki?"

"Birçok şeyi değiştirir. İşimi seviyorum kovulmak istemiyorum."

"Hey işini kaybetmene izin vermem. Seni öpen bendim."

Garson yemeklerimizi getirdiği için sadece tebessüm ettim. Garson gelmese ne söylerdim bilmiyordum.

Garson önce tabaklarımızı koydu. Sonra bizim için getirdiği şarap şişesini açıp kadehlerimizi doldurup masaya koydu.

Sabırsızca kadehe uzanıp şaraptan birkaç yudum aldım. Atlas elimde ki kadehi işaret edip "Hadi masaya koyda fotoğraf çekiyim." dedi.

Kadehi masaya koyup "Sonra beni çeker misin?" dedim. Kafasını olumlu anlamda sallayıp telefonunu çıkardı. Masayı birkaç defa çektikten sonra telefonu bana çevirdi.

Ellerimle yüzümü kapatıp "Hey böyle değil." dedim, gülerek. Beni dinlemeyip birkaç tane çekti.

"Tamam hadi poz ver çekiyim."

"Tamam ama düzgün çek."

"Tamam çekerim."

☆☆☆


Selamm

Nasılsınızz

Yeni bölüm biraz geç kaldı ama sonra ki bölümün yarısı hazırrr

Sınır koymak istiyorum ama o zaman sınıra ulaşınca yeni bölümü atmam gerekir önceden birkaç bölümün hazır olması lazım o yüzden

Sınır gibi düşünmeyin ama 55 oy ve 55 yorum olabilir belki diğer bölümlerin oy ve yorumlarina göre az ama kimse ne oy veriyo ne yorum yapıyo yavaş yavaş yükselcek ama bu şimdilik sınır değil

Model / Yarı TextingWhere stories live. Discover now