1 | BEKLENMEDİK NİŞAN

88 12 10
                                    

- Leyla'nın anlatımıyla -

Tuhaf değil mi?

Gözümden bir damla yaş bile akmamıştı. Kalbim paramparça olmuştu ama yüzümde hiç bir belirtisi yoktu.

Bu bendim ya. Hissiz, kalpsiz, katı bir kız. Farklı olmak, farklı hissetmek zordu. Kimse benim kararlarımı ve hislerimi önemsemiyordu. Kendi öz babam bile. Belki de bunu bu kadar büyütmeye de gerek yoktu.

"Bana öyle boş boş bakma, Allah'ın belası! Dediklerim harfiyen gerçekleşecek."

Tamam, baba. Sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Ne de olsa hakkını hiçbir zaman ödeyemem. Sen ne dersen o olsun.

Ben sana saygısızlık edecek hiçbir şey yapmadım, yapmam da. Ama buna rağmen sen beni hiç önemsemeyeceksin. Ben evliliğin hayalini bile kurmamışken, beni ne tanımış ne de görmüş olduğum biriyle nişanlaman... bu olabilir bir şeydi galiba.

Peki, öyle olsun. Yeter ki bedduanı değil rızanı alabileyim.

"Fatih, çek şunu gözümün önünden!"

Beni görmekten o kadar mı rahatsız oluyorsun baba? Gerçekten bakışlarından ve sesinden okunduğu kadar iğrenç bir kız mıyım? Bugüne kadar senin sözünü dinlemekten başka ne yaptım ki?

Aslına bakarsan nişanlandığıma değil, babamın beni değersiz bir mal gibi umursamayıp vermesine kırıldım.

Keşke ağlasaydım da, ona en azından ne kadar kırıldığımı gösterebilseydim. Ama yok.

Ufacık bir gözyaşı bile yoktu. Artık bende ikna olmuştum. Gerçekten duygusuz ve hasta biri olmalıydım.

Fatih abim beni kolumdan tutup çekiştirerek salondan çıkardı ve odama götürdü.

Tek bir kelime dahi etmeden boş bakışlarımla onu izledim. Her zamanki yaptığım gibi yine sustum.

Odaya girdiğimizde kapıyı sertçe kapattı ve bana baktı.

"Niye babamı kızdırıyorsun, Leyla?" diye sordu. Omzumu silktim. Bunu niye yaptığımı bende bilmiyordum.

"Babama bir daha sakın karşı gelme! Anladın mı beni, abim?"

Oysaki babama karşı çıkmak şöyle dursun, o bana bağırırken çıtımı bile çıkarmamıştım. Ona karşı geldiğimi nereden çıkarıyordu?

Tabii, benim ne yapıp yapmadığımın hiçbir önemi yoktu. İnsanlar beni nasıl anlamak isterse, ben öyleydim. Onların gözünde sadece baş belası olan isyankar ve akılsız bir kızdım.

"Anladın mı!" Sesini biraz daha yükselttiğinde cevap verdim. "Hıhım." diye mırıldadım ve abimin yanından ayrılıp yatağıma uzandım.

Abim arkasını dönüp odamdan çıktığında ardından da kapıyı kapattı. Derin ve sakin nefesler eşliğinde öylece duvara bakıyordum.

Bağırıp çağırmam, hıçkırıklarla ağlamam gerekiyor. Ee... ben niye böyleyim o zaman? Gerçek bir psikopata mı dönüştüm yoksa?

Ben şimdiye kadar hiç kız gibi olamamıştım ki, biriyle evlenmeyi isteyecektim. Hayatıma yeni bir insanın girecek olması düşüncesi beni korkutuyordu.

Daha önce hiç yabancı bir erkekle bir ilişki yaşamamıştım. Şimdi de yaşamak istemiyordum.

Babam niye bunu yapmıştı? Niye?

Her şey anlamsız geliyordu artık. Nefes almak dahi rahatsız ediyordu. Tek bir dileğim vardı...ölmek istiyordum.

Yatağımda oturur haldeyken ellerimi havaya kaldırıp dua etmeye başladım.

"Allah'ım, eğer benim için ölmek yaşamaktan daha hayırlıysa, canımı al. Al, Allah'ım. Daha fazla bekletme bu kulunu..."

"Amin." dedikten sonra ellerimi yüzüme sürdüm ve yatağıma uzandım.



"Abla! Doğru mu?"

Mehmet'in bağırtısıyla uykudan uyanıp gözlerimi açtım. Uzandığım gibi uyuya kalmıştım.

Mehmet'in endişeli ve biraz da korkmuş yüz ifadesine baktım.

"Abla! Babam seni biriyle mi nişanladı? Öğrendiklerim doğru mu?"

Kaşlarımı huzursuzlukla çattım. Neden delirmiş gibi bağırdığını anlayamıyordum.

"Evet." dedim hâlâ uykulu çıkan sesimle ve ağırlaşan göz kapaklarım yüzünden gözlerimi tekrar kapattım.

"Ama sen istemiyorsun. Niye reddetmiyorsun?" Sorusunu cevaplamak istemedim.

Yeter artık! Biri hiçbir şey yapmadığım halde karşı çıkma diyerek tehdit eder, diğeri de bilip bilmeden niye sesimi çıkarmadığımın hesabını sorar. Size ne ya! Kime ne!

"Anlamıyorum abla... Niye böyle yapıyorsun?"

Mehmet'in sesi bir anda yumuşamıştı. Titrediğini fark edince endişeyle gözlerimi açtım. Neredeyse ağlayacak gibi gözüküyordu.

Hayır... Mehmet ağlamasın. Onun ağlamasına dayanamam, kalbime bir hançer gibi saplanır.

Ayağa kalktım ve hızla Mehmet'in yanın varıp ona sıkıca sarıldım.

"Seni hiç ama hiç anlamıyorum, abla." diye tekrarladı büyük bir hayal kırıklığıyla. Hıçkırıklarını tutamadı, tıpkı küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladı kollarımda.

"Lütfen ağlama." dedim yalvarırcasına. Ben onu sakinleştirmeye çalışırken onun bana daha sıkı sarıldığını hissediyordum.

Seni fazla seviyorum, Mehmet. Bu hayatta beni önemseyen, beni seven tek insan sen olabilirsin. Bu yüzden senin üzülmene, hele ki gözünden düşen bir damla gözyaşına bile tahammül edemem.

"Niye beni yalnız, bir başıma bırakmayı kabul ettin? Ben bir kez daha annesiz mi kalacağım?" dedi ağlamaktan boğuk çıkan sesiyle.

Söylediklerine daha fazla dayanamadım, "Yeter, Mehmet! Ağlama dedim! Ben seni bırakmıyorum."

"Öyleyse razı olmadığın bir şeye niçin hayır demiyorsun. Gerçi sen hiç kimseye bir şey demezsin. Benden başka kimseyle açıkça konuşmazsın. Neden abla, neden?"

"Karışma bana. Eğer babam nişanlanmamı istiyorsa bunu bütün kalbimle bende istiyorum."

Benden ayrıldığı gibi öldürücü bir bakış atması bir oldu. Sabrının sonuna gelmiş gibi birden sesini yükseltti. "Hayır, istemiyorsun! Yalan söyleme! Çok büyük günah!"

İstemsizce tebessüm ettim.

Şu değersiz canım sana feda olsun, küçük kardeşim. Bazen yüreğimde gün geçtikçe harlayan ateşle gerçekleşemeyecek dualar ediyorum.

Nefes alıp verdiğin her an mutlu olman için elimden geleni yapardım, Mehmet, ama hayat buna izin vermiyor. Senin üzülmen senden çok bana acı verir, canımın içi.

Elimi yanağına koydum ve hafifçe okşadım. Sevgiye ve ilgiye hep ihtiyaç duyduğunu öyle çok belli ediyordu ki, kıyamıyordum.

"Ödevlerini yaptın mı?" diye sordum. Mehmet büyüyen öfkesiyle bana baktı ve bir hışımla elimi yanağından çekip arkasını döndü. Odadan çıkmasıyla kapıyı sertçe çarpması bir oldu.

Yine üzmüştüm ve kırmıştım, hemde canımdan çok sevdiğim tek insanı. İşte tam da bu yüzden bütün kötülükleri hak ediyordum. Belaların beni bulmasının en mantıklı açıklaması mutlaka bu olmalıydı. Ölmek bile ona hissettirdiklerimin kefareti olamazdı.



...



Oy vermeyi unutmayın!

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

GÖMÜLÜ YARALARDonde viven las historias. Descúbrelo ahora