Alaz genç kızın gözlerine bakmaya devam ederken evden gelen televizyonun sesini duyabiliyordu. Muhtemelen Cesur evdeydi, yine muhtemelen pencereden onları izliyordu. Yine de Alaz’ın umurunda değildi. Tek odağı Asi'ydi."Herkes bir şansı hak eder, ben bile."
Alaz, sadece abisinin yüzünü güldürmek istiyordu. Ve bu yol Asi ve Cesur'dan geçiyordu. Küçükken bile ikisini anlatır, kocaman bir aile olacağız der dururdu. Alaz ilk kez Asi'nin ismini duyduğunda Asi de ne, niye böyle isim koydunuz diye sormuştu. Abisi neden Asi'nin Asi olduğunu söylememişti. Belki de Asiye isminin kısaltmasıdır diye düşünmüştü ama abisi onu reddetmişti.
"Geldiğine pişman olmayacaksın," Göz ucuyla hareket eden perdeye baktı. "Olmayacaksınız yani."
Asi kollarını bedenine doladı. "Genelde," diye başladı gülerek. Alaz’a ilk defa gülmüştü. "Pişman olmayacaksınız denildiğinde hep pişman oluyoruz. Hiç sekmiyor."
Alaz başını omzuna yatırıp dudaklarını büktü. "Gelmeyeceksin yani?"
"Neden bana geldin ki? İkna edilmesi gereken kişi gerçekten ben miyim?"
Alaz büktüğü dudaklarını düzeltti. Asi'nin ona kuşandığı zırhı görebiliyordu. Tek bir çizik, boşluk yoktu zırhında.
"Cesur'a mı gelmem gerekiyordu?"
Eliyle kendini işaret ederken kaşlarını abartılı bir şekilde kaldırdı. "Ben seni, sen de o dallamayı ikna edeceksin. Bu kadar basit."
Asi, Alaz’a dik dik baktı. "Bak Asi buraya kavga etmeye, sizi taciz etmeye gelmedim. Bugünkü davranışımı düzeltmeye geldim."
Abisinin girdiği o derin depresyon ve kimlik karmaşası yaşadığı dönemler dün gibi aklındaydı. O döneme tekrar girdiğini hissedebiliyordu. Sadece bir günde bu kadar çökmüş olmasının başka bir açıklaması olamazdı.
"Niyetinin farkındayım fakat gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorum, belki hatırlasaydım her şey çok daha kolay olabilirdi Alaz."
Alaz kızın sesindeki o mahçubiyeti duyduğunda derin bir nefes aldı.
"Sadece tek bir şans," dedi. "Hem parti yani, en kötü ihtimalle bedava içki içersin."
Alaz geri geri yürümeye başladığında Asi bir adım attı. Sadece bir adım. Bu da bir başarı sayılırdı onun için. "Neredeymiş bu parti?"
Alaz’ın dudaklarında baştan çıkarıcı bir gülümseme belirdi. "Kardeşine Helen de, o çok iyi bilir."
Tüm kelimelerin üzerine basa basa söylemekten aldığı keyif gözlerine kadar ulaştığında Asi nefesini bıkkınlıkla verdi. Birkaç dakika önceki Alaz ile ilgili düşünceleriyle şimdiki düşünceleri arasında çok büyük farklar vardı. Bu adam onun kafasını sürekli böyle karıştıracak mıydı yani?
Alaz kapıdan çıkıp gittiğinde Asi ellerini beline koydu. "Ortaya çıkabilirsin," deyip arkasını döndü. "Meraklı kurbağa."
Cesur kapının girişinde göründüğünde Asi derin bir nefes aldı. Elindeki kelebeğe baktı, ne zaman birileri kapılarına gelse Cesur hemen kelebeğine sarılıyordu. Bu alışkanlıktan mıydı yoksa başka bir sebebi var mıydı Asi hiç sormamıştı. Sokaklarda yaşamanın nasıl bir şey olduğunu unutmuş olsa da bedeni unutmamıştı. Bu yüzden Cesur'un bu hallerini normal buluyordu.
"Neden gelmiş?" Her ne kadar sesi sakin çıksa da çenesinden gergin olduğunu anlayabiliyordu Asi.
"Sanki duymadın," diye sorguladı Asi.
"Helen'e davetliyiz."
Asi yavaş adımlarla Cesur'a doğru ilerledi. Onu ikna etmenin zor olduğunu biliyordu. Şu kısacık sürede bunun farkına varabilmişti. Yine de ceylan bakışlarına dayanabileceğini düşünmüyordu.