1

62 9 1
                                    

Tırnaklarımı incelemeyi bırakıp başımı içeri giren adama çevirdim. Son 2 aydır bu adamı sürekli burada görüyordum.
Kitap okumayı seviyordu.

Yani buraya geldiğine göre sevmeliydi.

Bu sefer her gün yaptığı gibi arkada ki ikinci el kitapların yanına gitmek yerine, buraya doğru adımladı.
Kalbin neden hızlandı?

"Merhaba," dedi hafifçe gülümseyerek. Mecburi bir gülümseme takınarak, "Merhaba, hoş geldiniz." dedim.
Aynen 'mecburi'dir.

"Aslında bir kaç öneri almak için gelmiştim yanınıza, normalde," diye devam edecekken, kendimi tutamayıp sözümü kestim.

"Kitaplara bakarsınız." şaşırdı, bir kaç saniye afalladı.
Ardından yanlış anlaşıldığımı düşünerek hızlıca devam ettim.
"Yok ben sapık gibi sizi izlemiyorum, korkmayın yani. Genellikle sizin geldiğiniz zamanlarda çok müşteri gelmiyor ve ister istemez sizin neler yaptığınızı görebiliyorum."
Atma Ziya.
Sen sus.

Güldü hafifçe, boyu 1.80lerdeyken yüzü biraz kemikliydi. Saçları gür ve kahverengiydi.

Ne çok kiloluydu, ne de çok zayıf.

Tarzı sayesinde dikkatimi çekmişti açıkcası, hoşuma gitmişti.
Yani, tarzı.

"Yok, sapık olduğunuzu düşünmedim. Merak etmeyin, bu arada siz ekini kaldırabilir miyiz?"
Olur evlenelim.
Ne alakası var amına koyayım?

Bence de evlenebiliriz.

Yani, istersen.

"Bence de öyleydi, çok hoşuma gitmemişti ama anlamlıydı kitap." diyerek uzun konuşmamın ardından, orta bir sesle konuşmuştu. Yaklaşık 3 saatdir sohbet ediyorduk.

Kitaplar hakkında.

Konuştum mu susmuyordum, hele ki kitaplar hakkındaysa.

Zaafımdı.

Yanıma bir sandalye koymuştum oturması için, üzerinde ki deri ceketi çıkarıp sandalyenin arkasına asmıştı.

Kapının açılma sesiyle oraya döndüm, Hasan amca gelmişti. Ayağa kalmamla ayağa kalktı, hâlâ ismini bilmediğim adam.

Evet, hâlâ.

"Hasan amca," dedim, bizi görünce gülümsedi. Ceketi çıkartıp ağır adımlarla yanımıza geldi. "Erken gelmedin mi?"

"Yok kızım, sende erken git evine. Bu saatlere kadar burdasın." bu saatler diyince saatime baktım, 9 olmuştu. Ne ara?

"Oha, bu kadar olmuş mu?" sesi benden değil, yanımda ki adamdan gelmişti.

"He ya, oldu o kadar. Siz napıyordunuz burada? Bu delikanlı da kim?"

Küçük kahverengi çantasını masaya koydu.

"Aslında öneri almak için gelmiştim de," derken Hasan amcanın gülümsediğini gördüm. İmayla yanımdaki adama baktı.

Tek kaşım kalktı.

"Biraz fazla sohbet etmiş olmalıyız, sanırım."

Sanırım.

"Ee, baya karanlık. Bırakmamı ister misin?" sorusu omuz silkmeme neden oldu.

"Sorun değil giderim ben." bir süre sessiz kalarak birbirimize baktık. Diyebilecek bir şey bulmamıyordum. Napmam gerekiyordu?
Adını sorsana salak.
Ha, doğru.

"Şey, adın ne?"

"Adın ne?"

Aynı anda söylediğimiz şeylerle güldüm, güldü.
2 saatlik tanıdığın birinin ismini yeni öğrenmek...
Sus.

"Işık."

"Alp."

Yine, ve yine aynı anda. Elinin uzattı bi' anlık neden uzattığını anlamadığım için anlamazca baktım.

Sonradan dank edince elini tutup sıktım.
"Tanıştığıma memnun oldum." dedim hafifçe gülümseyerek.

Gözleri bi' yere daldı.

"Bende, ve bu sefer aynı anda değildi." dedi gülerek. Bende güldüm.

Bak Bana.-#texting-Where stories live. Discover now