Bölüm 16~Gizli Tören~

165 55 47
                                    

"Bilinçaltınıza tohum atmanın en iyi zamanı uyumadan hemen önceki anlardır." Joseph Murphy


🌙🌙🌙

Güneş, üzerine gelen kişiye karşı korku ile savunmasız kaldı. Bir an son nefesini verdiğini düşündü. Gelen gölgenin elleri şimdi boğazına hüküm etmişti. Zanlının elleri paslı ve kirliydi. Güneşin boğazını var gücü ile sıktıkça nefes alışverişi düşüyor, gözlerinin ucunda küçük küçük yıldızlar dönüyordu. Sanki az sonra bambaşka bir aleme boyut atlayacak gibi görünüyordu. Direnmek zordu bu güçlü kişiye karşı. Zanlının tek hedefi bir an önce Güneş' in son nefesini vermesini sağlamaktı. Kontrolsüzce ellerini boğazında bastırıyor, kurbanın mutlak ölümünü bekliyordu. Güneş oksijensizlikten, göz yaşlarının yanağın ucundan süzülmesini hissetti. Şimdide adamın arkasında var olan büyük boyutta gök yüzünden inen ışık huzmesinin büyüsüne kapıldı.

Öyle sanıyordu ki cennetten bir kapı açılmış ruhunun bedeninden ayrılmasını bekliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Öyle sanıyordu ki cennetten bir kapı açılmış ruhunun bedeninden ayrılmasını bekliyordu. Oraya gitmek için yavaşça geri sayıma başlamıştı. Bedeninden ayrılan ruhu ışığa doğru ilerlemeye başladı. Güneşin yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. O kadar çok rahatlamıştı ki belki de bu tanımadığı katile neredeyse teşekkür bile edebilirdi. Dünyevi hayattan kurtulmanın verdiği özgürlüğü özümsüyordu. Ruhu ışığa doğru havalandı, onun gibi gökyüzüne doğru uzayıp giden diğer ruhları gördü, Hepsi halinden memnun gibi görünüyordu. Demek ki esas cehennem dünya' da olmaktan ve dünyanın çilesini çekmekten başka bir şey olamazdı diye düşündü. Sonsuzluk çemberinin ortasında toplanan ruhlar, açılan diğer aleme yavaş yavaş geçmeye başladılar. Güneş ölmüştü. Bedeni dünya da kalmış, ruhu ise cennettin bahçesine açılan kapılardan girmek üzereydi. Son kez yeryüzüne ve cansız bedenine baktı. Ne kadar aciz ve zavallı görünüyordu. Bir başka boyutta kendi ruhunun getirdiği güzellikleri yaşamak için sonsuzluğun kapısına doğru süzülmeye başladı.

                     ****************************

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

****************************

Uzun çalışmaları sonucunda, kendisine keyif kahvesi yapan Ekrem Akay, laboratuvardan çıkacak olan son örneğini bekliyordu. Fanusun içerisinde ki kimyasal sular, son kez eşi ile yaptıkları X-AKY karışımı kimyasal ile harmanlanıyordu. Bu kimyasal vücuda karıştığı an direk beyine komuta veren, daha doğrusu beyni uyuşturan, insani kontrolü kaybettirip, tabiri caizse tıpkı bir zombi gibi düşünceden noksan aktarımlar yükleniyordu. Bu sıvıyı içen her kimse, ilk otuz dakika kimyasalın kanına karışmasını ve vücuduna yerleşmesini hissetmiyor, vücuda yerleşen kimyasalın ilk tepkimesi, beyinde uyuşma sağlıyordu. Kimsenin önemsemediği, ufak bir beyin uyuşması olarak algılanan bu zehir aslında insanların bildikleri,gördükleri unutturuyor ve hafıza kaybına neden oluyordu. Kendilerine ne söylenirse onu yerine getiriyordu. İşte yıllardır Gümüş Kuyu bu monarşi ile yönetilip, içerisinde bulunan halk, dünyanın dört bir köşesine bu akımı yayıyordu. Örgütün amaçladıkları sonsuz gücü hem politikaya hem ekonomiye hem de yaşam düzenine kadar toplumun içlerine kadar girebiliyordu. Çünkü örgütün esas temeli buydu. Hizmet ettikleri Deccal' in yer yüzünde uyanmasını bekliyordu. Rivayete göre ona hizmet eden ve yolundan ayrılmayanlar , Deccal uyandığında onun gölgesinde hizmet edenler ödüllendirilecek, aksi gelenlere ve ona karşı koyan herkes yok olacaktı. 

SEÇKİNLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin