8. Bölüm

2K 168 80
                                    

Uykuyu seviyordum çünkü beni dinlendiriyordu. Düşüncelerimden bir süre uzaklaşıyordum. Bu sefer bunu yapamıyordum çünkü canım çok sıkkındı. İki günde böyle ne yaşamıştım?
İlk önce bir cinayatte tanık olmuştum sonra beni evine zorla getiren kişi dört yıl önce yazıştığım kişi çıkıyordu ve bu kişi intihar etmek isteyen insanları öldürüyordu. O kız olduğumu bilmemesi gerekiyordu.

Bu iki gün bitikten sonra ne yapacağımı bilmiyordum. Tek bildiğim şey beni bilmemesi gerekiyordu. Düşünceler beni esir tuttuğu için bir türlü uykum gelmiyordu.

Sağa sola döndüm.

Uyu artık!

Annem bana hiç mesaj atmamıştı.
Beni unutup sonra hatırlıyordu.
Bu duygu değişimlerine alışmıştım.

Gözlerimi kapattığım zaman bile düşünüyordum. Bu eziyeti niye kendime yapıyordum?

Uyu artık! Uyu lanet kadın...

Sabah kalktığım zaman saat altıydı. Üzerimde tuhaf bir yorgunluk vardı. Yine güzel bir rüya görmemiştim. Bu durum canımı sıkmaya başlamıştı. Ben rüya görmeyi özlemiştim. Yan tarafıma bakınca Gökşin hala uyuyordu. Bakır rengindeki saçları yastığa dökülmüştü. Onu uyandırmadan sessiz bir şekilde yataktan kalktım. Dün çıkardığım elbisemi geri giydim.

Kendimi aç hissediyordum. Banyoya girip soğuk suyla yüzümü yıkadım. Aynadaki yansımam normaldi.
Sarı rengindeki saçlarım dağılmıştı. Yüzüm solgun duruyordu.

Mutfağa gidince bir sürü vitamin yiyecektim. Ne bulursam yemeği düşünüyordum.

Bana ilham verecek bir şey aradım.

Kendime bakarken gülümsedim.
Ruhumun yaralarını sakladım.

Bir anda bu cümle aklıma gelmişti. Defterimi çakırdan almam gerekiyordu. Böyle hiç eğlenceli değildi.

Allahtan defterime Ata çakır beyoğlu ile ilgili bir şey yazmamıştım. Sadece siyah zeytinle ilgili bir şey yazmıştım.

Siyah zeytini sumaklı severim.
Ekşi ve tuzlu bana insanların uyumsuzluğunu anlatıyor.

Sadece bu cümleyi okuyup benim o kız olduğumu anlayamazdı. Kendi kendime çok kuruntu yapıyordum. Bu kadar endişe duymama gerek yoktu. Sakin olmam gerekiyor.

Kapının kilidini açtım ve sessiz adımlarla mutfağa doğru gittim. Buzdolabını açtım ve gördüğüm tatlıya bakıp derin bir iç çektim.

"Allahım beni sevdiğini biliyordum. Canım rabbim" dedim neşeli bir sesle.
Kakolu puding tam kıvamındaydı. Tatlı kaşığını alıp yemeğe başladım.
Soğuktu ve kesinlikle çok lezzetliydi.

Pudingi bitirdikten sonra buzdolabını tekrar açtım. Canım siyah zeytin yemek istiyordu.

Kendime yiyebileceğim miktarda siyah zeytin çıkardım.
Üzerine sumak döktüm ve yemeğe başladım.

Ekşi ve tuzlu.

Ekmek yoktu. Sanırım bu evde yaşayanlar kullanmıyordu. Ekmeksiz karın mı duyardı? Kepek ekmeğin tadı yoktu ki?

Kirletiğim bulaşıkları makinaya koydum. Etrafı güzelce topladım. Ben açtım bir şey yememiştim ki.

"Birisi bana kahvaltı hazırlasın." Diye söylendim. Buzdolabından kendime bir kaç tane meyve çıkardım. Vitamin almam gerekiyordu. Yüzüme renk gelmeliydi.

Canım krep de çekiyordu. Saate baktığım zaman sabahın yedisine geliyordu.
Hemen çakırın olduğu odanın yanında durdum.
Kapısı açıktı. O hala uyuyordu.

sağır kuklaWhere stories live. Discover now