7) üçlük canavarı Lee Minho

159 24 26
                                    

"Hey Chris, bugün de yakıyorsun." dedi arkadan gelen bir kadın sesi.

"Teşekkür ederim hanımefendi." dedi Chris oldukça naif bir sesle.

Chris, her derste çok iyi oluşuyla tüm okula tanıtmıştı kendini. Bu sayede oldukça sosyal bir çevresi oluşmuştu. Fakat onun gözleri yalnızca Jisung'u görüyordu.

Minho'yla iddiaya gireli birkaç gün olmuştu ve Chris, Minho'ya Jisung'a yaklaşma konusunda fırsat vermemek için her şeyi yapıyordu.

"Chris, koç çağırıyor seni." dedi takım arkadaşlarından biri.

"Tamam, geliyorum." dedi Chris çantasını tek koluna asıp takım arkadaşının yanına giderken.

Chris takım arkadaşıyla birlikte koçun odasına adımlarken Minho, duvarın arkasından çıktı ve Chris ile takım arkadaşının arkasından bakarak gülümsedi. Koçun Chris'i çağırdığı falan yoktu. Minho, bu yalanı sırf Jisung'la biraz yalnız kalmak uğruna söylemişti. Ufak bir yalandan bir şey olmazdı, değil mi?

Minho, bankta tek başına oturmuş öylece etrafa bakınan Jisung'un yanına ilerlerken söyleyeceği şeyleri tekrarlıyordu içinden.

Jisung'un yanına varıp önünde dikildikten sonra dudaklarını araladı. "Merhaba Jisung. Nasılsın?"

"Selam Minho. İyiyim de neden yanıma geldin? Normalde böyle bir 'hata' hiç yapmazdın." dedi Jisung tereddüt edercesine.

Minho, kendisine nasıl olduğu sorulmadığı için üzülmüştü. "Teşekkürler Jisung. Ben de iyiyim." Jisung, ona laf sokulduğunu fark edince gözlerini devirdi.

"Her neyse. Yarın bizim okulun basketbol maçı var ve biliyorsun ki ben de basketbol takımındayım. Maçımı izlemeye gelmek ister misin?" diye sordu Minho.

Jisung, elini çenesine koyarak 1-2 saniye düşünür gibi yaptı ve bir anda aydınlanmışcasına konuştu. "Hayır, gelemem."

"Hadi ama. Lütfen gel." dedi Minho şansını bir kere daha deneyerek.

Jisung, yine itiraz etti. "Gelmeyeceğim."

Jisung'un bunu demesiyle Minho'nun arkasındaki birine el sallaması bir olmuştu. "Hey, Chris! Bu taraftayım."

Chris uzaktan el sallayarak yanlarına gelirken Minho, arkasını dönmüş Chris'e garip bakışlar atıyordu. "Jisungie! Yarın maçım var. Gelmek ister misin?"

"Tabii ki gelirim." dedi Jisung, Minho'ya bakarak yüzüne pek hoş olmayan bir gülümseme yerleştirirken.

Jisung'un gülümseyen yüzünü gören Minho, her ne kadar reddedildiği için üzgün olsa da gülümsedi.
-----------------------------------
Maç günü gelmişti. Minho hazırlanıp evden okula yürümeye başladı. Takım olarak servisle gideceklerdi.

Okulun bahçesinde olan servisi gördüğünde oraya doğru yürüdü ve içeriye girip boş bir koltuğa oturdu. Oturur oturmaz içinden bir küfür etti. Oturduğu yerden Jisung ve Chris'i izleyebiliyordu. Onları izleyebilmesi iyi bir şeydi fakat bir sorun vardı. Jisung, kafasını Chris'in omzuna koymuş uyuyordu. Chris ise onu izliyordu. Minho, o anda Chris olmayı diledi. Minho da Jisung'un yüzünü en ufak ayrıntısına kafar gözlemleyebilmeyi istiyordu ve Chris bunu yapabildiği için onu ölesiye kıskanıyordu.

Düşüncelerini dağıtmak için tüm yol boyunca onları izlemek yerine telefonuna bakmaya karar verdi. Bu şekilde yol geçip gitmişti.

Maç yapacakları okulun bahçesine geldiklerinde otobüs durmuştu. Chris, Jisung'u uyandırmaya çalışıyordu. "Güzelim, geldik. Hadi uyan."

Minho, sinirle gözlerini kırpıştırdı ve ikisini de umursamadan otobüsten inmeye karar verdi.
--------------------------------
Minho maça odaklanamıyordu. Tribünde Chris'e tezahürat yapan Han Jisung onu sinirlendiriyordu. Minho normal şartlar altında tüm okulların korktuğu "Üçlük Canavarı" iken şimdi bir üçlüğü bırakın normal smaç bile basamamıştı. Maç bitmek üzereydi ve onlar kaybediyordu.

Koç, Minho'nun maçın başından beri kendine gelememesi üzerine mola aldı.

Minho molada sakince suyunu içerken koç, yanına gelip bağırmaya başladı. "Minho! Sana ne olduğunu bilmiyorum ama tam şu anda düzelmen gerektiğini biliyorum. Sen bu takımın kaptanı, yıldızısın."

Minho'nun omzuna elini attı ve sıktı. "Hadi git şimdi ve o süper üçlüklerinden atmadan buraya gelme."

Minho, mola bitmeden hemen önce tribünlere baktığında Jisung'un da ona baktığını fark etti.

Mola bitip maç devam ettiğinde top Minho'daydı. Topu birkaç kere sektirdi ve koşmaya başladı. Rakip takımdaki birkaç kişi onun elinden topu almaya çalışmak için gelirken Minho, sadece gülümsemekle yetindi. Topu bir elinden diğer eline sektirmeye başladı ve potanın yakınlarına geldiğinde zıplayıp smacı bastı.

Tribünde Jisung dışındaki herkes coşmuştu ve bu Minho'nun içinde bir burukluk oluşmasına sebep olsa da maça tam odak devam etti.

Minho'nun kendine geldiğini gören takım arkadaşları topu her fırsatta ona atıyorlardı. Bu yüzden top yine Minho'daydı. Rakip takımın potasından üçlük atabilecek kadar uzaktaydı. Topu yerde bir kere sektirerek zıplayıp topu potaya doğru attı.

Top potanın iplerinin arasından geçtiği anda tribün yine coşmuştu. Herkesin ağzında tek bir söz vardı: "Üçlük Canavarı Lee Minho maça geri döndü."

don't let me love you - minsungWhere stories live. Discover now