4

2.9K 557 548
                                    

Sevgi.

İki hece, beş harf ve bir kalp. Kendimi sevgiyle karşı karşıya bulduğumda Jungkook'un dudaklarından ayrılmış, göğsünde dinleniyordum. Benim için çok yeni bir duyguydu. Aniden bu kadar yoğun hislere maruz kalmak biraz da korkutmuştu beni. Neyse ki o yanımdaydı.

Daha önceden de onu sevdiğimi düşünüyordum fakat bu Yuna ya da aileme karşı duyduğum sevgi ile eş değerdi benim için. Öyle olmadığını ise kanıma karışan alkol sayesinde fark edebilmiştim.

Benim deltaya karşı duyduğum sevginin diğerlerine benzer hiçbir yanı yoktu. Şefkat ve merhamet aynıydı fakat başka şeyler de vardı. Aşk ve şehvet gibi.

Onu öptükten ve karşılığını da aldıktan sonraki iki gün benim için oldukça zordu. Hiçbir şey olmamış, hatta alkolün etkisiyle unutmuşum gibi davranmaya çalışmıştım ama pek faydası olmamıştı. Deltanın gözlerime bakışı bile değişmiş gibi geliyordu.

Çok utangaçtım. Zaten yeterince utanmıyor gibi şimdi ekstra bir durum ortaya çıkmıştı. Özellikle yalnız kaldığımızda aklıma durmadan birbiri üzerinde gezinen dudaklarımız geliyordu. Sonrası da belliydi işte, kıpkırmızı kesiliyordum.

Güney Kore'ye dönmemiz üzerinden bir hafta geçmişti. Fransa'daki görüntülerimiz hâlâ gündemdeydi ve bundan en çok memnun olan kişi ise annemdi. Onunla fazla iletişim kurmamaya çalışıyordum. Pek mümkün değildi ama deniyordum en azından.

Sınavlarım vardı ve yoğun bir çalışma içindeydim. Kendimce hedeflerim vardı. Okuldaki öğretmenlerin birçoğu vita olduğum için bana ekstra puan verme veya direkt beni dersten geçirme isteği içinde olsa da asla kabul etmiyordum. Ben çalışarak başarabilirdim zaten. Neden yapabilecekken bir başkasının yardımına ihtiyaç duyayım ki?

Üzerime kalın bir kazak geçirdiğim sırada telefonuma birkaç mesaj geldi. Birazdan okula gitmek için çıkacaktım. Delta bu sabah çok erken gitmişti şirkete. Eminim onun da yoğun olduğu bir dönemdi.

Çantamı da alarak odadan ayrıldığımda bir yandan da elimdeki telefonuma bakıyordum. Mesaj atan kişi annemdi.

Yarım saat içinde kuaför randevun var. Saç diplerinde en ufak siyahlık görmek istemiyorum.

"Ne..." diye mırıldanırken kafamı kaldırıp duvara sabitlenmiş aynalardan birisine baktım. Orijinal olmayan sarı saçlarımın diplerinden siyahlıklar belli olmaya başlamıştı. Ona kısaca tamam diye mesaj attım.

Alt kata indiğimde görevlilerin zaten bugünkü planımdan haberdar olduğu barizdi. Birisi yolda yemem için sandviç hazırlamıştı. Şoför de kapıda beni bekliyordu.

"Sizin için portakal suyu da hazırladım. İçinde hiç şeker yok."

"Teşekkür ederim." derken gülümsemeye çalıştım. Organik meyve sularına bayılırdım ama şu an hiç kuaföre gitme isteği yoktu içimde, bu yüzden biraz surat asacaktım.

Ben bütün boş vakitlerimi derslerimle doldururken annemin de bunu bildiği halde durmadan saçma şeyler için randevular ayarlaması beni deli ediyordu. Bugün maniküre git. Bugün terzi gelecek. Yarın alışverişe çıkacağız.

Yol boyunca sandviçimi yiyip meyve suyumu da içtim. Devamlı geldiğim kuaföre ulaştığımızda beni oradan bir çalışan karşıladı.

"Günaydın Efendim, hoş geldiniz."

"Teşekkür ederim." diye mırıldanırken etrafa bakındım. Ben hariç bir müşteri vardı, diğer bütün çalışanlar da muhtemelen beni görmek için buradalardı.

poison of the deltaKde žijí příběhy. Začni objevovat