17.Bölüm ''Sürü.''

162 21 33
                                    

Küçüklük zamanlarımdan itibaren kendime inandırdığım bir düşünce vardı. Sahip olduğum farklılıklarından dolayı topluluktan dışlanmış olmam bu düşüncelerin temeli olsa da bir süre sonra normal karşılamıştım. Farklılıklar hoş karşılanmıyordu. Bense buna uyacak çok özellik taşıyordum. Benimle oynamamak için kaçan çocuklar zihnimde canlandığında yüzümde oluşan kırık gülümseme mutlu anılara sahip değildi. Sadece beni büyüten kadın tarafından sevilmiştim.

Kendimi dış dünyadan soyutladığımda arkadaşlarım orman ve hayvanlar olmuştu. Benimle birlikte oynayan Ori, kuşlar, sincap, tilkiler hepsi oyun arkadaşımdı. Büyümeye başladığımda dışlanıyor olmam küçüklüğümdeki gibi acıtmıyordu. Ama buna kalbimin alıştığını söyleyemezdim. Bunu hak edecek hiçbir şey yapmamıştım ve her zaman yardım etmek için hazır şekilde beklememe rağmen yüzlerindeki garip bakışlar anılarıma kazınmıştı.

Bilmedikleri şeylerden korkuyorlardı.

Kimse nasıl doğacağını, nerede doğacağını seçemiyorken böyle bir düşüncenin olması fazlasıyla zıttı. Özellikle insan olmayanlara yapılan davranışlar. Diğerleri gibi değildim ve büyük ihtimalle insan da değildim. Büyücü olmak için eğitim almamış, cadı gibi bir elemente bağlı olmamıştım. Halen bilinmezliğini koruyan bu gizem artık beni yormaya başlıyordu. Bu dünyada geçen 19 yılımın içinde saklı sandıkta duran soruların şimdi bir anda karşıma çıkması istediğim bir şey değildi.

''Bir kelime söyleyeceğim ve sende bu kelimeden daha üst bir kelime söyleyeceksin. Aralarında bir bağ olmalı. Bu eş veya zıtlık olabilir. Bulamadığın zaman süre tutacağım ve söyleyemezsen kaybedeceksin, gördün mü oldukça basit,'' dedim Leon'a. Sargı sarma işlemini bitirdikten sonra aramıza mesafe koyabilmeyi başarmıştım. Ağaç kütüğün ucuna doğru kendimi kaydırdığımda yüzünde oluşan ifadeyi görmezden gelmiştim. Bedenini bana doğru döndürmemişti. Dirseklerini uzun ayaklarına yaslayıp öne doğru eğildi ve başını yana çevirerek gözlerini üzerimde tuttu. Üzerindeki kıyafet boynunun altını kapatıyordu. Dirseklerinden bileklerine uzanan siyah sargılar bulunuyordu. Bu yüzden bedenindeki yan etkinin artık vücuduna nasıl dağıldığını göremiyordum. İçimi rahatsız eden ise bunun hangi boyutta olduğuydu ama bedeninde zehir dolaşmıyormuş gibi davranıyordu.

Yan etkilerin görülme olayının normal karşılandığı yazıyordu kitaplarda. Fakat bu büyücülerin manaları için geçerliydi. Enerji canlının ruhundaki güçtü ve mana gibi kullanılmıyordu. Ben hariç. Mana ve enerjinin yan etkilerinin de farklı olma ihtimali vardı.

Beni korkutan buydu: Yaşamın ölüm getirmesi.

''Başla bakalım,'' dedi Leon. Görünüşüne dalan bakışlarım çelik sesiyle kendisine geldi. Sargılı elimi diğer elimin arasına getirip sıkıca tuttum. Leon'un dokunuşlarının izi duruyordu sanki üzerimde.

''O zaman,'' dedim derin nefes alarak. Gün ışığı doğrudan bedenime geliyor ve esen havaya karşılık ısınmamı sağlıyordu. Aynı zamanda üzerimde oldukça büyük pelerin duruyordu. Onu tanımama neden olan kokusu sinmişti üzerine. ''Güneş.''

Yüzümü saran sıcaklık ilk aklıma gelen kelime oldu. Sabahın ilk ışıklarını izliyor olmak geceyi yer altında geçirmemin gerginliğini siliyordu bedenimden. Oldukça iyi bir sığınak olduğunu söyleyebilirdim. Kim yaptırdıysa oldukça yararlı olduğu kesindi.

Leon neredeyse beklemeden cevabını verdi.

''Gezegenler.''

''Galaksi.''

''Evren.''

Gözlerimi kıstım. Art arda verdiği cevapları beklemeden söylüyor olacağını beklememiştim. Onu biraz daha zorlamaya çalıştım ve hızlıca cevabımı ekledim.

YAŞAMWhere stories live. Discover now