1- Önemli Haber

102 10 150
                                    

Sevmek sevmekti. Aşk da aşk...

Peki ya sevip aynı zamanda nefret etmek ne demekti bu dünya için? Bir kız için yanıp tutuşmak, her şeyi yapabilecek olmak ama sonradan bütün yaptıklarının bir hiç olduğunu öğrenmek? Adı var mı bu dehşet büyüklükteki hayal kırıklığının? Aklının içinde o kızın yavaş yavaş kaybolması? Unutmaya çalışıp unutamamak.

Peki ya sevmek? Peki ya aşk?
Hepsi arzularımız için oluşturduğumuz sahte bir ilişki mi?

Ne ki bu, lanet olsun?

Ben, bir kız tarafından terk edilmiş -sebebini bilmiyorum- bir oğlanım. Yaşıyorum ve devam ediyorum. Aynı şeyleri her gün durmadan tekrarlıyorum. Ki başka hiçbir şey yaptığım yok. Anime izliyorum ve sınıfı geçiyorum. Umrumda olan şeyleri gitgide azaltıyorum ve aşkla ilgili olan hayallerimi kökten koparmaya çalışıyorum.

Gecenin bir yarısı, etrafımı aydınlatan tek şey ayın sönük parlaklığı olmasına rağmen herhangi bir ışık kaynağı açmayarak iki parmağımın arasına aldığım sigara zehrini ciğerlerime dolu dolu çekiyorum sandalyemde eğik bir biçimde otururken, kimi zaman kafamı geriye atıyorum kimi zamansa ağzımı dolduran dumanı dışarıya hoş bir iç çekişle püskürtüyorum -o zaman etrafta duyulan tek ses soluğum oluyor-. (TEK CUMLEEE)

Karanlığın her yere çöktüğü sırada ben halen balkonda üşüsem dahi oturuyordum. Temiz havayı içime çektikten sonra kendimi zehirliyor, bunu tekrarlıyordum. Sıkılıp kendimi balkon duvarına yaslıyor bir de öyle içiyordum sigarayı. Sokakları anlamsızca inceleyen gözlerim gecenin zifiri atmosferi ve aynı zamanda düzensiz uyku düzenim sebebiyle yorgun düşmüştü nihayetinde.

Yorulsam da durmaya devam ettim. Önemli miydi ki zaten? Kimsenin umrunda değilim. Ben ve benim varlığım.

Yarım saat kadar bir süreden sonra balkondan çıkıp yatağıma geçtim, yorganın altına geçtim. Sıcak oda, ısısını bedenime verdiği zaman gevşedim. Telefonu şarja takıp uyudum. Yarın yeni bir gündü çünkü.

★★★

Alarmın kulak tırmalayıcı sesi ile gözlerimi açtım dün hazırlandığım yeni güne. Saat yedi idi. Kalkıp yatağı tek hareketle toparladım ve genel işlerimi halledip bir şeyler atıştırdım. Saat daha yediyi yirmi geçiyordu. Telefonla ilgilenmeye başladım. Son günlerde popüler olan "Mashle" animesini izledim. Daha ilk bölümden mükemmel başladı.

İki bölümden sonra saat sekizi beş geçiyordu. Bir fıs parfümden sonra çıktım dışarı. İlkbaharda olmamıza rağmen hava hâlâ ısınmaya başlamamıştı. Gökyüzünde kalan son bulutlar kışa elveda, ilkbahara merhaba diyordu. Sessizce okula yürüdüm. Her zamanki gibi yere bakarak yürüyordum.

Okula vardığımda ders müzik idi. Kim sabahın köründe do-re-mi işler ki? Sensei içeri girdiğinde hepimiz ayağa kalktık. Yoklama ile birlikte derse geçtik.

★★★

Ölümcül iki müzik dersinden sonra teneffüsteydim. Kafamı sıraya ama aynı zamanda kollarımın arasına gömdüğümde tek amacım huzur bulmaktı. Biraz da sessizlik. Fakat herkesin söylediği her bir kelimeyi duymak o kadar da iyi bir özellik değildi.

"Düşünsenize Oka-chan kucağınıza geliyor..." gibi devam eden veyahut: "Kızlar yan sınıftaki Yuichi-kun çok ateşli değil mi?". Sadece konuşulan konu karşı cins değildi. Duyduğum başka konular da vardı:

"Yaz geldiğinde denize gitmeliyiz!"

"Sınavları unuttun herhalde?"

"Hatırlatmasana şunu Yuki-san!"

Davetsiz Misafir | BakuDekuWhere stories live. Discover now