Karanlıkların Lordu Hades, lüks bir otelin Rooftop barında, üzerinde şekeri alev alan yeşil perisini yudumluyorken, davet ettiği iki özel misafirini bekliyordu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Elindeki prosunu, kendi parmağıyla yakıp içine çekti. Duman, görüş açısını kaplayıp, siyah saçlarının arasından etrafa dağılarak yok olmuştu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Bugün, özel bir geceydi ve bu üst katı tamamen kendisine kapatmış, daha önce pek de keyif almadığı bir aktiviteyi yapıyordu... Bir yer altı Tanrısı olarak, gökyüzünü izliyordu...
Zira çok yaklaşmış ve onu, bir hiçmiş gibi süren abisi Zeus'u, göklerden indirmesine ramak kalmıştı.
İşte tam da bu yüzden... Yüzyıllardır kurdukları bu plana sadık kalmak ve amaçlarına ulaşmak, birinci öncelik olmalıydı.
Bakışları yıldızları izlerken, sağ tarafındaki boşlukta birden beliren adamın geldiğini ona bakmadan bile hissetmişti.
Misafirine, "Hoş geldin." dediğinde, sesi fazla derinlerden gelmişti.
Atlantisin sahibi Jeon Aron, amcasını şöyle bir inceledi.
"Neden yalnızız?"
Yoongi, şekeri eriye eriye içtiği alkolün içine karışan kalın tabanlı bardağı, eline aldı. Yeşil perinin ışığı, soluk tenine yanıyor, loş ortamda yüzünün yarısına yansıyordu.
"Karşıma geç Jeon. O da birazdan gelir."
Jeongguk'un tek kaşı havalandı. Ancak derin bir nefes alarak ona gösterilen yere, sakince kuruldu. Hades dudaklarından çektiği proyu ona ikram etti.
"Gerek yok." diyerek geri çevrildiğinde, cehennemin lordu yana kıvrılan dudaklarıyla, "Elbette, tercihler..." dedi sadece.
"Bugün bize katılacak olan kişiyi söylemedin. Yararlı olacağını düşünüyor musun?"
Amcası, kuzeninin bu sorusuyla arkasına biraz daha yaslandı.
"Bildiğin üzre, senin halkın uyanana kadar, Benim ölüler diyarı ordum hariç, elimizde hiçbir kalabalık ordu yok. Yalnızca güçlü bireyselliğimiz var. Dediğim gibi... İşte tam da bu yüzden..."
