- ⅩⅩⅪ - Gölge Ormanı

32 5 0
                                    


Bölüm - ⅩⅩⅪ - Gölge Ormanı

"Gizemli ay ışığında dans ederler, Gecenin kalbine işlerler. Valsin ritmiyle büyü tutar, Birleşir gökyüzü ve yıldızlar. Güçlü bir sihir esrarını saçar, Güneşin doğuşunu bekler, Kalpler birleşir, ruhlar uyanır, antik ritimler, son ses bir biçimde yeryüzünde yankılanır."

Zihnimin içinde yankılanan sözler, gözlerimi açmama sebep olurken, sanki kayıp bir ezgiyi hatırlamışım gibi hissettim. Ancak birkaç saniye dahi geçmeden, bu geçmişten gelen fısıltının tanıdık olduğunu fark ettim. Bu sözler, yaşla kadının bana kasabadan kaçmadan hemen önce söylediği sözlerdi. Ve şimdi, zihnimin duvarları içinde dolaşıyorlardı.

O anımsadığım cümleler, zihnimde dolaşırken, bedenimi saran garip bir sarhoşluk hissiyle bütünleşti. Etrafımdaki sessizlik, sanki doğa bana derinden bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Gözlerim nihayet netliğini kazandığında, ağaçların kolları ve yaprakları arasında oynaşan ışığın dansını gözlemlemeye başladım. Ancak, gördüklerim beni derin bir şaşkınlığa sürükledi. Her bir yaprak, solgun ve cansız bir haldeydi, daha önce gördüklerimle kıyaslanamayacak kadar donuktu.

Sırtımı kaldırdığımda, altımdaki sert zeminin soğukluğunu hissettim ve gördüğüm manzara karşısında şaşkınlıkla donakaldım. Çünkü kapkaranlık bir ormanın içinde, tamamen yalnızdım. Nasıl ve ne zaman buraya geldiğimi hatırlamıyordum. Zihnimde bir sis perdesi gibi örtülen anılar, gerçeğin parçalarını özellikle gizliyor gibiydi. Bu yalnızlık ve belirsizlik hissi, içimi koyu bir karanlıkla doldurdu.

Hızla ayaklanıp, içimdeki endişe ve merakla çevremi incelemeye başladım. Ancak gördüğüm manzara karşısında bir kez daha şok oldum. Sadece birkaç adım ötemde, yakut kadar koyu bir biçimde parlayan bir kan gölü vardı. Bu görüntü karşısında midem bulanmıştı ve kalbim hızla atmaya başlamıştı. Gözlerimi bir anlığına gölün kenarında biriken kan lekelerinden alamamıştım. Kan, toprağa sinsi bir kurdun avına yaklaştığı gibi yayılmış, sanki doğanın masumiyetini kirletmişti.

Bir an için donakaldım ve kafamda binlerce soru işareti dolu düşünceler dönmeye başladı. Bu kan gölü burada nasıl oluşmuştu? Kimin kanıydı bu? Ve en önemlisi, benim burada ne işim vardı? Gözlerimi tekrar göle çevirdiğimde, içinde yüzdüğüme inanamadığım bir şey fark ettim: Hızla gözlerimi ovuşturdum, yanıldığımı umarak. Ancak gerçek, beni olduğum yerde dondurdu. Gölün içinde ve kenarlarında onlarca ölü beden vardı.

Bu korkunç manzara, içimdeki dehşeti katladı. Hızla geri adım attım, adeta gerçeklikten kaçmak istiyordum. Gözlerim kanın üzerinde titreyen yansımalara takılı kaldı. Bu lanetli yerde bulunmamın bir nedeni olmalıydı. Bu kadar muhafızın nasıl katledildiği ve bedenlerinin parçalanması, korkunç bir vahşeti işaret ediyordu.

Soru işaretleriyle dolu zihnimde, gerilim ve korku iç içe geçmişti. Fakat içimde bir yerlerde, bu dehşet verici olayın ardındaki gerçeği çözmek için cesaret bulmalıydım. Belki de bu acımasız gerçek, bana burada bulunmamın asıl sebebini açıklayacaktı.

Adımlarımı cesetlerden olabildiğince uzağa atmaya çalışarak ilerlemeye başladım. Her ne kadar korkudan bacaklarımın titrediğini hissetsem de, şu anda burada neler döndüğünü öğrenmek benim için çok daha önemliydi.

Cesetlerin arasından geçerken, her birinin yüzüne gözlerimi çeviremedim. Ancak bu görüntüler, zihnimin derinliklerine net bir biçimde kazındı. Kanın kokusu, burnuma sinsice dolarken, içimde bir ürperti hissettim. Ancak bu ürperti, kararlılığımı zayıflatmadı. Belki de bu karanlık gizemi çözmek, bu korkunç manzaranın ardındaki gerçeği ortaya çıkaracaktı.

Gece Yarısı ValsiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora