12. Bölüm ~ Sevgili Anka'm

9 5 0
                                    

Keyifli okumalar ♡


Acıya alışabileceğini düşünür insan. Oysa ne fiziksel ne de ruhsal acıya alışılabilir. Aynı yerden kanatmaya devam eder ruhsal acı. Sadece zamanla üstüne bir örtü örtmeyi öğrenirsin. Alışmazsın asla. Sadece yaşamayı öğrenirsin. Benim acı anlayışım buydu. Ruhsal acılarıma alışamamıştım sadece öğrenmiştim.

Fiziksel acı ise seni hastanelik edebilirdi. Şu an benim yatakta kıvrandığım gibi kıvranmak yerine hastaneye gidilebilirdi mesela. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve ağrının hafiflemesi için içimden yalvarmaya başladım. İçtiğim ağrı kesicinin hiçbir etkisi olmazken yataktan kalkamayacak kadar kötüydüm. Mide bulantım artmaya başlamışken içten içe regl sancısına sövmeye başlamak üzereydim ki merdivenlerden sesler duydum. Gözlerimi açtığım sıra da sesler daha yakından gelmeye başladı. Kapımı tıklatan kişinin kim olduğunu biliyordum neyse ki. Ayaklarıma inmiş örtüyü kendimi tamamen kapatacak şekilde örtüp içeri gelmesini söyledim.

Kapının ucundan önce kafasını soktu. Göz göze geldiğimizde ise bedeni artık odamdaydı. Parfümü odama usul usul yayılırken tek kaşını kaldırdı.

"Uyuşuk, hâlâ uyuyor musun?"

Gözlerimi devirdim. Sinirlerim zaten tepemdeydi bir de boş laflara cevap vermek istemiyordum ki.

"Ne var Barçın? Niye geldin odama ve sanane Barçın. Odamda istediğimi yaparım."

"Aman bir şey dedik sanki. Şeytanların yine tepende senin belli."

"Ne istiyorsun benden acaba?"

"Bir şey istemiyorum."

Yanımdaki yastığı ona doğru fırlattım. Ayaklarına çarpan yastığa bakıp onu yerden aldı. Kolunun altına aldığı yastıkla gülümseyerek suratıma döndü.

"Sabahtan beri odandan çıkmayınca öldün sandım ve sevincimi kutlamak istedim ama görüyorum ki hâlâ yaşıyorsun. İşte buna üzüldüm Anka kuşu."

"Seni hayal kırıklığına uğratmaktan çok memnun oldum. Gördün işte yaşıyorum, o zaman çıkabilirsin."

Uzun uzun yataktaki örtünün altına gizlediğim bedenimi inceledi. Kaşlarını çatarken gülümsemesi yavaş yavaş silindi dudaklarından.

"Hasta mısın sen?"

Yavaş adımlarla yanıma gelip elini alnıma yasladı.

"İlginç, ateşin de yok. Üşüyor musun?"

"Hayır."

"Halsiz misin?"

"Hayır."

"Başın ağrıyor mu?"

"Hayır."

"Miden bulanıyor mu?"

"Biraz."

"Karnın ağrıyor mu?"

"Evet."

"Ağrı kesici içtin mi?"

"Evet."

"Regl misin?"

"Evet."

Yine ağzını açmıştı ki susturdum onu, "Yeter artık, Barçın. Sadece sessizlik istiyorum."

Bu çocuk normalde bu kadar sohbet etmezdi benimle. Şimdi ise çenesi düştü.

Omuz silkerek bana sırtını döndü. Kapıya yürürken aniden bana dönüp kolunun altındaki yastığı yüzüme fırlattı ve odamdan çıkıp gitti. Sinirle yastığı yüzümden çekip karnıma bastırdım. Sanki yavaş yavaş üst bedenim ve alt bedenim birbirinden ayrılıyor gibiydi. Daha fazla dayanamayarak gözlerimi kapattım ve uykunun beni almasına izin verdim.

ÖZGÜRLÜK İSTEYEN MELODİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin