İlk Görüs

101 12 2
                                    

Bu sene de okula aynı heyecanla gidiyordum evet ama artık alışmıştım. 11.sınıfa başlamak o kadar da heyecanlı değildi sanırım. Tüm yaz buluşma planları yaptığımız ama hiçbirini gerçekleştiremediğimiz gerçeğini düşündükçe arkadaşlarımı görme istediğim daha da artıyordu. Aceleyle hazırlanıp kahvaltımı yaptıktan sonra evden çıktım. İçimde farklı bir his vardı. Okula girdiğimde karşıda arkadaşlarımı gördüm. Beş kişi olunca çok rahat ayırt edilebiliyorlar. Koşarak yanlarına gidip hepsine tek tek sarıldım. Naz çok zayıflamıstı, Sıla çok uzanmıştı, Ebrar saçlarını boyatmisti. Ama hala hepsi aynı sıcaklıkla beni karşılamıştı. Okulda değişen pek bir şey yok gibiydi. Oturduğumuz yerden gelenleri izlemeye başlamıştık. Okula yeni gelen dokuzuncu sınıfları izliyor, onlar hakkında yorumlar yapıyorduk.

-Kızlar eğlencenizi bölmek istemem ama ders başlamak üzere.

Elif her zamanki dakikliğiyle saati hepimize hatırlatmıştı. Ben, Ebrar ve Naz aynı sınıftaydık. Sıla ve Elif de diğer sınıftaydı. Koridorda ayrılıp sınıflarımıza geçtik. Tabi ki de her zamanki gibi Naz önde, arkasında ben, yan masamda Ebrar oturuyoruz. Sınıftakiler de çok değişmişti. Erkekler uzamış, kızlar genel olarak zayıflamış... Sınıfa giren sınıf öğretmenimiz hiç değişmemiş, yine aynı şekilde sürekli espri yaparak bizimle sohbet ediyordu. Her sene olduğu gibi bu sene de ilk gün kitap dağıtımı falan filan derken gün neredeyse bitmişti. Son teneffüs Elif hepimize kahve ısmarlayacağını söylediği için kantinde buluştuk. Elif ve Naz kahveleri almak için içeri girdiğinde biz de dışarda oturacak yer bulmak için dışarı çıktık. Herkes kendi arkadaş grubuyla yine bir ara gelmişken dokuzlar daha ilk gün olduğu için ortalıkta yoktu. Muhtemelen sınıf öğretmenleriyle birlikte sınıflarında tanışma etkinlikleri yapıyorlardı. Elif ve Naz gelip kahvelerimizi verdiklerinde hararetli bir sohbet dönmeye başladı.

Okul çıkışı bir parka oturup ilk gün kritiği yapmaya başladık. Elif sınıfından bir çocuktan hoslaniyordu. Onu gördüğü için çok mutluydu ve tüm gününü eksiksiz anlatmaya başladı. Naz teneffüsün birinde dokuzlarda bir kızla tanışmış. Kız okul hakkında Naz'a birçok şey sormuş. Sıla gününün bomboş geçtiğini, Ebrar da yeni gelen dokuzlarin içlerinde yakışıklı çocuklar olduğunu anlattı. Akşama kadar muhabbet ettiğimizi fark edince hepimiz bu akşam bize gitmeye karar verdik. Annemi arayıp haber verdim. İzin vermeme gibi bir ihtimali yoktu. Hepimizin ailesi artık hepimizi kendi kızları gibi görüyordu.

Yemekten sonra terasa geçip biraz dinlendik. Tüm gün bir şey yapmamıştık ama yine de yorulmustuk.

-Selin, sen bu sene de voleybol takımına girecek misin?

-Bilmiyorum, geçen sene çok yoruluyordum. Bu yüzden kararsızım. Ama beni biliyorsunuz, eninde sonunda o takıma girerim.

Sıla ve ben okulun voleybol takımındaydık. Ben bu sene çok kararsızdım ama Sıla takıma girmeye kararlıydı. Sıla'nın ısrarları üzerine ona takıma gireceğimı söyledim. Ertesi gün beden eğitimi ögretmenimizin yanına gidip takım hakkında bu seneki detayları öğrenmeye karar verdik. Sıla iki yıldır takım kaptanıydı ve bu sene de olmak istediğini fark edebiliyordum. Soğukkanlı duruşuyla maçlarda bize çok avantaj sağlamış, psikolojik olarak düştüğümüz çoğu zamanda bize destek olarak takımı toparlamıştı. Hasan hocanın onu yine kaptan seçeneğinden hiç şüphem yoktu. Saat 22.30 gibi kızlar evlerine gitmek için ayrıldılar. Ben de yorgun olduğum için hemen üstümü değiştirip yattım ama içimde hâlâ garip bir his vardı. Bunun nedenini gün içinde asla anlayamamıstım. Belki de ilk okul günleri olduğu içindir. Çok geçmeden uyuyakaldım

Sabah kalktığımda ev mis gibi kokuyordu. Annem kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı belli ki. Hemen üstümü giyinip aşağı indim. Tahmin ettiğim gibi masa hazırdı. Herkese günaydın deyip oturdum. Güzelce kahvaltı yapıp evden çıktım. Okula gitmek için yaklaşık 30 dakika gibi bir süre yürümem gerekiyordu. Kulaklıklarımı takıp yürümeye başladım. Okulun önüne geldiğimde kulaklıklarımı çıkarıp çantama koydum. İkinci gün yine aynıydı: herkes arkadaşlarının yanında ama dokuzuncu sınıflar yok. Sınıfa girince kızları bizim sınıfta otururken buldum. Sıla'yla birlikte Hasan hocayı bulmak için öğretmenler odasına gittik. Ama Hasan hoca yoktu. Zaten Hasan hocayı spor salonundan başka yerde aramamız hataydı. Hemen gidip bütün detayları öğrendik. Tekrar sınıfa döndüğümüzde kızlar yoktu. Aramak için telefonumu aldigimda Naz'ın mesajını gördüm. Oturmak için bahçeye çıkmışlardı. Aşağı indigimizde dokuzlar bahçede futbol oynuyorlardı. Sahanın yanından geçerken top oynayanlardan biri dikkatimi cekti. Uzun boylu, gözlüklü, kumral bir çocuk... Çok yakışıklı değildi ama farklı bir havası vardı. Kendinden emin duruşunun altında çok çocuksu birinin yattığını anlayabiliyordum. Çocuğa bakarken onun da yavaşça kafasını cevirmesiyle göz göze geldik. Birkaç adım boyunca o şekilde yürüdüm. Birinin bana çarpmasıyla neredeyse dengemi kaybediyordum.

-Özür dilerim abla, görmedim.

-Sorun değil.

Hızlıca önüme dönüp yürümeye devam ettim. Kızların yanına geldiğimizde kızlar iyi olup olmadığımı sordular.

-Alt tarafı carpistik. Bir şey yok.

-Sen çocuğu nasıl görmedin?

Sıla'nın sorusunun üstüne Ebrar her şeyi gözlemlemis olmalı ki dalga geçmeye başladı.

-Şu uzun boylu çocuğa bakıyordu. Her şeyi gördüm. Çocuktan gözlerini alamadı, tabi çocuk da ondan.

-Hangisi?

-Bak su hala dönüp dönüp buraya bakıyor.

Merak edip bende kafamı çevirdim. Çocuk gerçekten sürekli buraya bakmaya başlamıştı. Belki de ben çok bakmıştım ve bunu fark etmişti. Neyse çok da umrumda değildi nasıl olsa dokuzuncu sınıf. Yanlış anlayacağı bir şey yok.

-Kızlar sadece farklı bir havası olduğunu düşünüyordum. Dalga geçmeyin.

-Hadi ama Selin, niye ciddiye alıyorsun? Dün bende dokuzlarin ne kadar yakışıklı olduklarını anlatıp durdum. Dalga geçtiğimizi hepimiz biliyoruz.

Onlar aralarında konusmaya devam ederken benim gözüm sürekli aynı kişiye takılıyordu.

Ders başlayınca sınıflara geçtik. Ders işlemek hala çok sıkıcıydı. Teneffüste kantine gitmek için merdivenlerden inerken dokuzlardan bir sınıf öğretmenleriyle birlikte sınıfa çıkmak için merdivene doğru yürüyorlardı. Çok kalabalık olduklarını fark edince aralarında kalmamak için hızlandım. Başardım. Onlar gelmeden indim. Kantine gidip bir çikolata aldım. Kızlar muhtemelen bahçededir diye düşünüp bahçeye çıktım. Kapının önünde durup bahçeyi izlemeye başladım ama gözüme kızlar değil başkası takılmıştı. Arkadaşlarıyla kamelyanin birinde oturuyordu. Yine sabahki kendinden emin durusu, imalı bakışlarıyla onun gözleri de beni bulmuştu. Yanlış anlaşılmasın o bir dokuzuncu sınıf ve hepimizin alt dönemlerden beğenip okul içinde baktığı çocuklar vardır. Ben de bu sabah bu çocuğu beğenmiştim. O sırada kızların sesini duyunca sesin geldiği yöne döndüm. Hızlıca kızların yanına gittim. Yine saçma sapan her şeyden muhabbet etmeye başladık. Okulun ilk günleri olduğu için yapabileceğimiz tek şey sohbet etmekti. Bir gün iki gün derken ilk hafta bitmişti. Haftasonu da bomboş geçmişti. Pazartesi tekrar okula gidip yine her sabahki gibi kızlarla oturduk, teneffüste dolaştık. Son teneffüs matematik öğretmenimize soru sormaya gittiğimde yanında dokuzuncu sınıf olan o çocuk vardı. Sanırım matematik hocamız sınıf öğretmeniydi ve sınıfça tanışmak amaçlı bir etkinlik düzenlemeye çalışıyorlardı. Ben yanlarına gidince çocuk bir adım geri çekildi. Murat hoca benim sorumu çözerken çocuk da bekledi. En son soruyu cözemeyince fotoğrafını çekip bu dersinde işinin olmadığını ve soruya bakacağını söyledi.

Teneffüste bahçeye inerken Murat hoca 9/B sınıfından bana seslendi.

-Şu yoklamayı alayım sorunu anlatacağım. Bekler misin?

-Tabi hocam.

-506.
-Burda.
-507.
-Burda.
-508.
-Burda.

508. Bu onun numarası. Yine kendinden emin ama bir o kadar da alaycı bir sesle burda demişti. Çaktırmadan sınıf listesine bakmaya çalıştım. 508 Yusuf Akyürek. Yusuf...
Murat hocanın bana seslenmesiyle ona döndüm. Soruyu anlatmaya başladı. Yaptığım küçük hatalardan dolayı çözememistim. Teşekkür edip sınıftan çıktım. Ama sınıftan çıkmadan önce yoklama alındıktan sınıftan çıkana kadar surekli üzerimde olduğunu hissettiğim o gözlere döndüm. Tahmin ettiğim gibi üzerimdeydiler. Hızlıca kendi sınıfına gidip kitabı bıraktım ve kızları buldum.

Okul çıkışı hızlıca eve gittim. Bir sürü ödevim vardı. Önce yemek yiyip sonra ödevlerimi yapmaya başladım. Geç saate kadar ödev yapmıştım. Yine çok yorulduğum için hemen yatağa girdim. Ama içimde yine o garip his vardı. Bir haftadır ara ara gelen bu hissin nedenini hala cözememistim.

Ama Daha Küçüksün Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin