Hoşşş geldinizzz
Yeni bölümde sizleri ve sizlerin yorumlarını bekliyorum. Umarım yorum yaparak, tepkilerinizi paylaşarak okursunuz. Bu beni çok mutlu eder.
Şimdiden iyi okumalar diliyorum.
____________________________________________________________________________
Ağlayan bir bebek içeri girdiğinde gözlerim daldığı yerden ayrıldı. Hemşireler Ata'yı getirdi ve annesinin yanına bıraktı. Ardından gülümseyerek çıktı.
"Cemre, Abbas nerde?" Leyla hanım doğumdan sağ salim çıkmıştı. Ayağa kalktım sersem bir adımla. Yüreyecek gücüm bile yoktu. "Abbas'a bir şey mi oldu?" Uzandığı yatağın yanına gittim. "Yoğun bakıma kaldırıldı." Dedim. Bir anda söylemek doğru değildi.
Farkındaydım. Ama geç öğrendiğinde daha da kötü olurdu. Leyla hanım duyduğu cümleyle öylece bana baktı. "Ne?" Kısık Bir sesle konuştu. Kucağındaki bebeğe baktı. "Oğlumun babası nerde?" İnanmadı. Tekrar sordu.
"Çıktığımız operasyon da yaralandı. Yoğun bakıma alındı." Kelimeler uçurumdan düşer gibi düşüyordu dudaklarımdan. Leyla Hanım'ın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Saatlerdir yoğun bakımdaydı. Leyla hanım Ata'yı bana uzattığında anlamayarak baktım.
"Al onu benden. Yoksa düşecek." Hemen kendi kucağıma aldım. Bir anda uzandığı sedyeden doğruldu Leyla hanım. "Abbas'ı görmek istiyorum. Oğlumun babasını görmek istiyorum!" Kolundaki serumu çıkaracağı sırada bebeği hastane beşiğine bıraktım.
Leyla hanım sedyeden ani hareketlerle kalkacağı sırada durdurdum. "Leyla abla dur." Gitmek için çırpınırken, zaten yıkık olan bedenimi ittirmeye çalışıyordu. "Bırak! Bırak beni! Sevdiğim adamı görmek istiyorum!" Kapının açılmasıyla Pars'ı gördüm.
Hemşireleri çağırması için işaret yaptığımda hızla geri çıktı. "Leyla abla, Abbas abi iyi olacak. Sakin ol." İyi olmalıydı. Başka yolu yordamı yoktu bu işin. Başka çözüm yolu, çarede yoktu. Tek çare Abbas'ın iyi olmasıydı.
"Yatırın lütfen." Hemşireler apar topar içeri girdiğinde Leyla ablayı hasta yatağında yatırdık. Şuan kendisinde değildi normal olarak. Sakinleştiriciyi yaptıklarından kısa bir süre sonra hareketleri yavaşladı. Haykırışları birer sayıklamaya döndüğünde hemşireler geri çıktı.
Ata ağlamaya başladığın da odanın içinde öylece duran Pars'a baktım. "Kucağına alsana." Dedim. Şuan hiç halim yoktu. "Durmaz ki bende." Ellerini iki yana çaresizce açtı. İş yine bana kalıyordu. Ata'yı kucağıma aldığımda kokusunu yeni içime çekme fırsatı buldum. Bebekler...
Masum canlılar. Kokuları her zaman eşsiz olurdu. Kafamı biraz kaldırdığımda bana bakan Pars'ı gördüm. Göz bebekleri büyümüş, bir mucizeye bakıyor gibiydi. "Al." Hâlâ mızmızlanan minik Ata'yı ona doğru götürdüm. "Laçin hazır sakinleşmişken ağlatmaya gerek yok." İtiraz eder gibi ellerini kaldırdı.
Ben ise kaldırdığı ellerine Ata'yı bıraktım. Kollarının arasındaki bebekle öylece kalakaldı. İlk defamı bir bebek tutuyordu? İşin garibi sözde çocuklarla arası iyi olmayan adamın kucağında gayet mutlu bebek vardı. "Sevebiliyormuş." Kendimi koltuğu bıraktım. O ise hâlâ Ata'yla ayaktaydı.
"Çocukların seni sevmeleri için fırsata ihtiyacı var." Dirseklerimi dizime yasladım ve parmaklarımla şakaklarımı ovaladım. "Abbas..." Demesiyle yumduğum gözlerimi açtım. "Hayır. Hayır Pars." Kucağındaki bebekten gözlerini ayırmadan yanıma oturdu. "Yaşıyor lakin komada. Her an uyanabilir yada..." Yaşaması beni biraz olsun rahatlatsa da, o rahatlık hemen geri gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEFTUN (KİTAP OLUYOR)
AdventureHer Türk asker doğardı. Lakin sadece bazılarının yaşamı asker olarak son bulurdu. Onlar vurulduklarında değil, unutulduklarında ölenlerdi. Onlar şanlı Türk ordusunun askerleri, şehitleriydiler. Ve hepte öyle kalacaklardı. Not: Bu kitapta yazılan ask...