8.Bölüm-Uykucu

485 33 0
                                    


Merhaba,

Yeni bölümle geldim.

Umarım beğenirsiniz.

Keyifli okumalar dilerim...

---

Kim Taehyung'dan (kızgınlıklığının 4.günü)

Öğlene doğru uyandığımda üzerimde sadece alfanın tişörtü vardı. O da kızgınlığa girmişti ama misafir odasında kalıyor ve odaya girmediği için rahat rahat yatabiliyorum. Hayatımda en çok güvendiğim kişi omegam ve onun güvendiği kişiye istemsizce bende güveniyorum. 

Onunla konuştuğum sırada alfayla ilgili ona güvenimi arttıracak detaylardan bahsetmişti ve haklıydıda. Odanın içinde ki banyoda rutini bitirdikten sonra altıma şort geçirip alt kata indim. Ve her zaman ki güzel kokular her şeyden önce gelmeye başladı... 

"Taehyung." Mutfağın görüş alanı girdiğimde gülümseyen yüzüyle beni karşıladı. Tabi yüzü yerine kızgınlığında belirginleşen karın kaslarındaydı gözüm. Onun için hava fazla sıcaktı ve tişört giydiğine hiç denk gelmedim. 

"Günaydın, pankek yapıyorum ama istediğin farklı bir şey varsa yapabilirim." Kafamı olumsuzca sallarken oda tezgahın önünde ki yüksek tabureyi çekip oturdum ve masada ki salatalık dilimlerinden birini aldım. Bugüne kadar kızgınlıklarımın hepsinde ailem normalden daha ağır işler verirken ilk kez hiçbir şey yapmıyoru. Kelimenin tam anlamıyla hiçbir iş yapmıyorum, Jungkook her şeyi yapıyor ve yardım etmeye çalıştığımda oturtuyordu. Omegamda bu durum karşısında daha mayıştığı için her saniye uyuma isteğiyle yanıt tutuşuyorum.

Kollarımı masaya yastık yapıp kafamı koyduğumda minik bir kıkırtı sesi duysamda umursamadan yatmaya devam ettim. Jungkook, yanımdan geçip salona geçtiğini hissetsemde gözümü açma gereği bile duymadım. Tekrar yanıma geldiğinde masaya, önüme konulan metal şeyin sesiyle gözümü açtığımda önüme anahtar bıraktığını gördüm. Anlamadığımı belli eden bakışlarımı ona yönlendirdiğimde gülümseyerek saçlarımı öpüp ocağın başına geri geçti. 

"Bahçenin, garajın ve giriş kapısının kısaca eve girebileceğin tüm kapıların anahtarı. İstediğin zaman gelebilirsin, sebebe ihtiyaçın yok." 

Dicek bir şey bulamadığım için pankekleri çeviren bedenin sırtını izlemekle yetindim. Bir yandan da omegam dışında hissettiğim alfaya alışmaya çalışıyordum. Onun hissettiği her duyguyu hissediyor olmak daha da garip. Normalde çok tanımadığım, benim için uzak olan biri ama hissettiği her şeyi hissediyor olmak kendime ona çok yakın hissettiriyor. 

Kızgınlıkta olsakta omegam beni her zaman ki gibi zorlamıyor; alfaya gelirsek, yemek yaptığı zamanlar haricinde onu hiç görmüyorum. Neredeyse hiç yemek yediğini bile görmedim. Kaldığı odadan hiç çıkmıyor resmen... 

Hazırladığı pankekleri önüme önüme koyduktan sonra doğradığı meyveleri de bıraktı.

"Çay mı istersin meyve suyu mu? Çayı demledim ama kahvaltıdan sonra ısıtıp verebilirim, bir şey olmaz." Sesi her zaman olduğu gibi güvende ve rahat hissettiriyor.. Bu nasıl mümkün oluyor?

"Meyve suyu." Kafasını olumlu anlamda sallarken hızlı adımlarla dolaptan mini meyve suyu şişesini çıkarıp çalkaladı ve bardaklara yöneldi; "Bardak verme, minik zaten." Elimi uzattığımda tavşan dişleriyle gülümseyerek verdi şişeyi. 

"Afiyet olsun güzelim, bir şey olursa odamdayım. Biliyorsun." Kafamı olumluca salladığımda odasına geçti, her zaman ki gibi... 

Kahvaltımı bitirdiğimde tabakları sudan geçirmeye başladım ama elimin üzerine gelen dövmeli ellede durmak zorunda kaldım. Benden azda olsa uzun olduğu için kafamı kaldırarak ona baktığımda emip tişörtümün üzerinden omzumu öptü. Elimde ki tabağı alıp evyenin içine bıraktıktan sonra suyu açıp elimi yıkamaya başladı. 

soulmate alpha- taekook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin