Bugünden Sonra

197 24 14
                                    

Son duyduklarımın üzerinden yaklaşık olarak üç saat geçmişti. Sindirmem ve parçaları birbirine yerleştirmem uzun sürmüştü belki de ya da onun önüne çıkacak cesareti toplamak istemiştim. Tam da şu an taksinin içindeydim. Jungkook ile kısa bir görüşme sonrası nerede olduğunu sormuş, çok da sohbet etmeden telefonu kapatmıştım. Boğazımdaki yumru bile git gide daha da güçlenirken sürekli titremekte olan bacağımı fark etmemiştim bile. Öylesine öfkeliydim ki, sesim kısılana kadar bağırmak istiyordum amansızca.

Biraz uzun süren yolculuk nihayet bitmişken ücreti ödeyip inerek yürümüş, önümdeki bina olduğunu düşünerek kapısına yaklaştığımda beni direkt olarak adamları karşılamıştı. Asansöre kadar eşlik edip bindirdiklerinde en üst katta olduğunu söylemişler, ben de ona göre düğmeye basarken beklemeye başlamıştım. Asansörün aynasından kendime şöyle bir baktığımda bile ne kadar çok ağladığım belli oluyordu. Göz altlarım kızarmış, gözlerim ise şişmişti. Derin bir nefes vererek asansörün açıldığına dair bilgi veren tiz sesin ardından inerken düz koridorda yürüyüp kapısını tıklatma gereği duymadan açmıştım.

Bir duygu seli yeniden basmıştı beni, tam karşımda sırtı dönük şekilde durarak dışarıyı izliyordu. Kapıyı kapatır kapatmaz ona doğru hızlı adımlarla yürüyüp bana tamamen dönmesine kalmadan yanağına kuvvetli bir tokat geçirdiğimde tek bir mimik bile oynamamıştı yüzünde.

"Aklını kaybetmiş diye bahsettiğin kişi elbette ki eski eşinin ablasıydı, ne oldu da senin yalanına inanmayı seçtim ki ben? Her şeyi anlattı bana, Jungkook.. Her şeyi. Lise yıllarında yaşadığınız aşkı, yıllar sonra yeniden karşılaşmanızı, evlenmenizi, karnında çocuğunuz varken öldürülmesini. Senin yüzünden öldürülmüş.. Masum birisi, senin bu pis işlerin yüzünden hayattan koparılmış!"

Olaya bir şekilde girmiştim ancak ayakta durabilecek gücü bulmak istercesine tüm tırnaklarımı avuç içlerime bastırarak sesimin titrememesi için büyük bir çaba sarf etmiştim. O ise karşımda ilk defa bu kadar duygusuz, ilk defa bu kadar sert duruyordu.

"Üstelik senin yaptığın en iğrenç şey ise; sırf eski eşine benzediğim için gelip benimle yatman, bana dokunman, benimle vakit geçirip seviyormuş gibi yapmandı! Benim sana karşı hissettiklerim gerçek olmasına rağmen sen duygularımdan faydalanarak beni oyuncakmışım gibi kullandın!!"

Bu defa kendime engel olamayarak karşımdaki bedenin göğsüne doğru vurmaya başlayıp ittirmek istemiş, pek başarılı olduğum söylenemese de o beni bir saniye olsun durdurmak istememiş, tepki bile vermemişti.

"Sen ne biçim bir insansın! Nefret ediyorum senden, nefret!! İnkâr bile edemiyorsun yaptıklarını.. Ya bu kadar mı kolay senin için bir insanı kullanmak?! Neden girdin hayatıma, neden?!!"

Bu defa son gücümü buna kullanmışım gibi vuruşlarım bile hafiflemiş, yoldan beri tutmuş olduğum gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Benim için dünyayı yakacağını söyleyen adam; dünyayı başıma yıkmıştı.

"Bir daha sakın karşıma çıkma, yüzüne bile görmek istemiyorum senin. Bugünden sonra eğer olur da seni çevremde görürsem inan bana, seni buna pişman ederim. Kaldığın yerden de taşın. Zaten paran var, sana koymaz. Bugünden sonra da sana karşı bir şey hissettiğimi sakın düşünme, çünkü o duygular; ben buradan çıktığım an, senin o sahte duygularınla birlikte burada kalacak. Senden nefret ediyorum, Jeon Jungkook! Umarım bunu ölene kadar unutmazsın!

Biraz önce vurup avuç içimde sıkarak dağıttığım gömleğini bırakıp arkama bile bakmadan odasından çıktığımda, ardımdan kapıyı resmen çarparak ilerlemiş, gözyaşlarımı elimin tersiyle silerek asansöre binmiş ve zemin katın düğmesine basmıştım.

Carmen - TaekookWhere stories live. Discover now