...
Olmak istemediğim çok fazla yer var ve ablamla yaptığım şu anki buluşma, tam olarak bunlardan bir tanesi.
"İyiyim, ikna oldun mu sonunda?" Dedim bıkkınlığımı belli etmemeye çalışarak.
Yine de sorgular gözlerle bakıyordu bana. "Neden orada kaldığını bizimkilere açıklayamıyorum. New York'ta çok daha iyi üniversiteler var." Kendi tepkilerini gizlemeye çalıştığı belliydi.
Aynı cümleyi son bir saattir muhtemelen on beşinci kere söyleyişim olacaktı ve bıkmanın eşiğine gelmiştim. Hayır Amy, ailene değer veriyorsun. "Çünkü burayı seviyorum, siz de yapmayın lütfen daha fazla. İyiyim ben abla, cidden."
Ablam karşımda derin bir iç çekti. "Peki, sen nasıl mutlu olacaksan."
Telefonumun çalması, muhtemelen bugün içinde başıma gelen en iyi şeydi. Ablam tam konuşacakken elimle durmasını işaret ettim. "Bir saniye, önemli bir arama." Daha telefonu çıkarıp da kimin aradığına bile bakmamıştım ve muhtemelen yaptığım şey kabalıktı ama eğer kimse kırılmasın istiyorsam biraz kabalık etmeliydim.
"Efendim Jill." Dedim sesimi olabildiğince neşeli tutmaya çalışarak. Ablamı kandırabilmenin tek yolu bu abartılı mutluluk halleriydi. Hiç bir zaman neşeli ve cıvıl cıvıl biri olmamıştım ama onlar ısrarla son üç yıldır buraya gelince mutsuzlaşmışım gibi davranıyorlardı.
"Jack ve ben okuldan çıkıyoruz şimdi. Yemeğe gideceğiz gelsene."
Sırf ablamla bu aptal konuşmayı yapmak için ektiğim ders tekrar aklıma gelmişti. Derslerime bayıldığımdan değil ama akademik hayatı riske atmaya hiç de değmeyecek, kayıp denecek bir konuşmaydı. Ablamı ne kadar seversem seveyim, öyleydi.
"Olur, geliyorum hemen bekleyin siz." Dedim sanki hattın ucunda önemli bir haber almışım gibi.
Telefonu kapatıp ablama döndüm. "Jill kötü, gitmem lazım." Ve cümlem biter bitmez ayaklandım.
O da benimle birlikte panikle ayaklandı. "Haber ver bana. Selamımı ilet."
Ve mekandan olabildiğince hızlıca çıkıp arabama koşturdum.
Sahtekar veya iyi bir oyuncu olduğumdan değildi tüm bunlar, sadece ailemi dikkate alarak onları kaybetmektense; ailemle ilişkimi uzaktan sürdürerek onları kaybetmemeyi seçmiş olmamdandı.
...
"Hayret Jill, sevgilin olmadan bizimle buluştun." Pizza dilimimden bir ısırık aldım.
Jill ise alıngan bir suratla "Aşk olsun." Dedi.
Tam açıklamasına devam edecekti ki Jack atıldı. "Dorothea ailesinin yanına New York'a gitti." Gülerek konuşsa da Jill onu bozduğu için uyuz olmuştu.
Jill'in aşık triplerini çekemeyeceğim için Jack'in gülüşüne eşlik ederek konuyu dağıtmaya çalıştım. "New York'un neresinde bu kız?"
Yeter ki Jill'e Dorothea hakkında ufak bir şey sorun, size birkaç saat konuşabilir. "Chelsea Otel'e gideceklermiş annesiyle."
Annesi lafını duyduğum an, elimdeki pizza dilimini bıraktım ve oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Yine aynısı oluyordu, yine onlar bir şeyler konuşmaya başlıyor ve ben düşüncelere dalıp gidiyordum.
İçimdeki yalan söyleme gerginliği ile baş edemiyordum o yüzden olabildiğine sohbetlerine katılmayı denedim. "Güzel seçim." Demek dışında pek de katılamadım.
O oteli severdim, orayla ilgili konuşabileceğim tonla şey vardı ama dikkatim söylediğim yalana kaymıştı bile. Başlarda bu durum Jill ile her konuştuğumda başıma geliyordu, bunu çözebildim ve dizginlemeyi bir şekilde başarabildim ama özellikle bu konu açıldığında imkansız hale gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dorothea || gxg
Mystery / ThrillerNew York'ta seri bir şekilde işlenen cinayetler aniden kesildiğinde, halk katilin ölmüş olabileceğini düşünmüştü. New Orleans'ta işine devam edeceğini değil.