3Dünkü yorgunluktan sonra sabah uyanmak çok zor gelmişti. Alarmı da duymadığım için yengem alelacele odaya girmiş ve biraz kızgın biraz uykulu halde beni uyandırmıştı. Aksi halde mesaim öğlen başlamasına rağmen ikinci günden geç kalacaktım.
Burada amcam, eşi ve on beş yaşındaki oğullarıyla yaşıyordum. Normalde olsa tatil için Çeşme'ye geldiğimde onlarda birkaç günden fazla kalmaz, bir otele gider ya da ev tutardım. Yani babam bizim için tutardı. Ancak artık şartlar tamamen farklıydı ve hayat standartlarım fazlasıyla düşmüştü. Babamın, annemin iki sene önceki vefatıyla başlayan değişimi, beş ay önceki iflasına varana dek asla düzelme göstermemişti.
Şan eğitimi almak için uzun süre çok iyi bir öğretmen aramış ve nihayetinde Çeşme'de bulmuştum da. Ancak çok yoğun olduğundan geçen seneden bu yaz için zar zor yer ayırtabilmiştim ve iptal edemezdim, çünkü yarışmalara katılmak istiyordum. Sonuç olarak okul kapandığından beri, yani üç haftadır amcamın evinde kalıyordum. Derslere ise haftada bir gün gittiğim için bir işte çalışacak vaktim oluyordu.
Dürüst olmak gerekirse buraya gelirken bir işe girip çalışma fikri aklımda yoktu. Ta ki birkaç gün öncesinde, babam derslerim için para yetiştiremeyeceğini ima edene kadar. Bu beni bozguna uğratmış ve mahçup hissettirmişti. Bu yüzden önceki günlerim sadece iş aramakla geçmişti. Bu bulduğum işe de sıkı sıkı tutunmakta kararlıydım çünkü derslerimin ücreti yüksekti ve artık babamdan isteyemezdim. Ya da başka bir iş aramakla vakit kaybedemezdim.
Hızlı bir kahvaltıdan sonra saçlarımı tepeden sıkıca toplayıp güneş kremi sürdüm. Hala vaktim varken İnci'nin uyarısını hatırlayıp maskara, pembe tonlu ruj ve allıkla pratik bir makyaj yaptım. Son olarak siyah bir kalemi, mavi gözlerimi daha büyük gösterecek şekilde kullandım. Temiz ve bakımlı görünmemiz gerekiyordu.
Mesaim başladığından beri iki saat geçmişti ve şimdiden çok yorulmuştum. Daha önce evde de pek fazla iş yapmadığım için bir anda böyle bir sorumluluk yüklenmek yorucu olmuştu.
"Pişt baksana." Arkadan fısıltı duyduğumda İnci, çalıştığı noktadan ayrılıp yanıma yaklaştı. "Bu akşam servis açıyoruz."
Olduğum yerde doğrulup şaşkınca baktım. "Ama açılış yarın değil miydi?"
"Evet, ama bu özel bir servis," diye açıkladı ve sonra etrafa bakınıp kimsenin dinlemediğinden emin oldu. "Attila Bey'in arkadaşları gelecek."
İsmi duyduğumda içimden rahatsız bir his geçti. Dün ona kendi ellerimle kokteyl hazırladığıma hala inanamıyordum. Neyse ki telefonu çalıp da terasa geçtikten sonra bir daha geri dönmemişti. Diğer arkadaşıyla beraber mesai bitiminde bile çalışmaya devam ediyorlardı.
"Servisi ben mi yapacağım?"
"E garson sen olduğuna göre Attila Bey yapacak." Güldü. "Mari yaa, çok tatlısın. Ama servisi sen ve Efe yapacaksınız."
Başımı salladım. "Kaç kişi olacaklar peki? Kalabalık olur mu?"
"Şef, sekiz kişilik servis açmamızı istedi."
Bir umut sordum. "Yani çok sayılmaz değil mi?"
Ne diyeceğini bilemiyormuş gibi dudaklarını büküp başını iki yana salladı. "Yaani. Aslında biraz da ne kadar sapıtacaklarına bağlı."
"Nasıl yani?"
"Attila Bey'in arkadaşlarını tanımıyor musun? Hepsi burada namlılar." Durdu ve yaklaşıp bir sır verircesine daha kısık sesle konuştu. "Gerçi en çok da kendisi. Şu bildiğin yaz dizilerindeki playboyları düşün işte biraz. Genç, yakışıklı, heykel gibi bir vücudu var, tabii bir de üstüne zengin olunca bir tane güzel gitsin, diğeri gelsin hesabı." Oyuncu bir mimikle gözlerini kırptı. "Ya da bir güzel daha kapıp hep birlikte gelsinler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMBAK | yarı texting +18
Teen Fiction"Atti-" "Şhh." Çenemi eliyle kavrayıp baş parmağıyla dudağımın kenarını okşadı. "Neyin doğru olduğunu merak etmiyorum, sarışın. Sadece dudaklarının tadını merak ediyorum." •Babasının iflasından sonraki yaz bir işe girmeye karar veren Marilis, Çeşme'...