bölüm ; on üç | "kızgınlık dönemime hoşgeldin."

912 91 85
                                    

ben geeeeldiiim

öncelikle iyi bayramlar diliyorum, para koparacak değil para verecek hale gelmemi de kınıyorum. yaz mevsiminde para biriktiririm diye işe girdim işte çalışıyorum sanıyorlar ama ben işi işe başladığım gün bıraktım...

bu arada handenin performansı gerçekten inanılmaz. sakatlıkların içinde en iyi manşet alıp hücum eden smaçörümüz. dünya sıralamasında da gayet iyi. neden yıllardır as smaçör olduğunu yine kanıtlıyor. zehra da hücumda en iyi ortamız. bebeklerime bir maşallah ve nazar boncuğu.

sevgili yazarınız'ın ağzından bir bölüm geldi ahahhahshwhz simdiden belirteyim bu bolum zehradan okumayacagiz :)





.







"hadi saliha." kapının önünde bekleyen hande, saliha'ya acele etmesi gerektiğini belirttiğinde saliha defterini hızlıca çantasına atıp onu bekleyen yasemin'in koluna girdi. simge ve hande önden yürürken, onlar arkadaydı. aşağı kata indiklerinde hande elif'in sınıfına yönelmişti. elif'in elindeki sopaya bakıp göz devirdi. bir işi abartmasa olmuyordu değil mi?

"duydum ki," diye başladığında saliha ve yasemin senkron bir şekilde ellerini alınlarına koydular. "yengemize göz dikilmiş."

"aynen kankam yan gözle baktılar. mevzuya gidiyoruz bide." diyerek dalga geçti yasemin. elif sopayı elinde çevirirken zehra'yla gülüşerek koridordan geçen ilkin'i gördü.

"gidiyoruz tabi amına koyayım!" bağırmasıyla kızlar şaşırmış, zehra ve ilkin'in dikkati elif'e çevrilmişti. "hadi çabuk dövelim."

"yapmayacağız öyle bir şey. şimdilik." dedi hande. zehra gülümsemişti.

"ne demek o? e şimdi bu zehra'nın en son attığı posta ateş mateş attı, kalede kaleci varsa gol atmayalım mı falan..." elif konuştukça hande'nin beynine kan sıçrıyordu. zehra ve ilkin şaşkınlıkla birbirlerine bakarken, zehra arkadaşlarına dönmüştü hemen. "ne golü ya!"

"valla asıl golü şimdi hande atacak." dedi ebrar sırıtarak. zehra, onun elinden telefonu alıp yorumlara baktı. en son paylaştığı postun altında, elif'in dediği şeyler yazıyordu.

"kaleciyi göstereceğim ben ona şimdi. topu yedireceğim ona beklesin o." hande bir hışımla sınıftan çıkarken ona bakan zehra için geri dönüp dudaklarını öpmüştü. "aşkım bu kadar sakin kalabiliyorum. o kaşındı."

hande yürümeye devam ederken elif peşinden gitmişti. saliha ve yasemin de söylenerek onları takip etmişlerdi. ilkin oflayıp saçlarını omzundan geriye attı. "çok kötü olacağım ben yine ya. fenalık geçireceğim çok aşık oldum galiba. birdenbire de böyle aşık olunmaz ki."

"kasap can derdinde koyun et derdinde ya!" zehra sinirle konuşup kızları takip ettiğinde cansu kaşlarını çattı. "o koyun can derdinde kasap da et derdinde değil miydi?"

"hayır kasap et derdinde koyun can derdinde." dedi ayça.

"hayır abi, koyun can derdinde kasap... ayça mal mal konuşma ikisi de aynı şey."

"ya ne yapıyorsunuz siz gidelim! kavga edecekler kaçıramayız." ebrar onları peşinden sürüklerken yetişmişlerdi kızlara. zehra, spor salonundan içeri girdiğinde saliha kolunu tuttu.

"bence gitme çok sinirli."

"ya ne demek gitme. bir emoji atıldı diye adam dövmeyecek herhalde." zehra kolunu kurtarır kurtarmaz hande'nin yanına koşmuştu, ilkin'de diğer kızlarla birlikte girmişti içeri. elif, elini enes'in omzuna koymuş insani bir şekilde konuşuyordu. son derece medeni...
hande üstündeki koleje ait ceketi çıkarıp spor salonunun koltuklarına fırlattığında zehra onun yanına gelebilmişti.

how deep is your love,, hanzehWo Geschichten leben. Entdecke jetzt