hos geldinizzz
finale yaklasiyoruz sankii...
hastanede koridorda bir oraya bir buraya giderken hala olanlara anlam veremiyordum. annemin apar topar beni çağırışı, eve gittiğimde baban trafik kazası geçirdi diyişi ve hastaneye gelişimiz. hoş kendisi kapının önünde bile beklemiyordu, kantindeydi. ben babaannem ve halamla birlikteydim.
"yavrum gel otur biraz. dönüp durdun, kendini telef etme." halamın sesiyle başımı iki yana sallayıp bir tur daha attım. içeri giremiyorduk, bir bilgi yoktu. öylece bekliyorduk. telefonumun bir kez daha çalışıyla kendime geldim. hande bana haber ver demişti. telefonumu elime aldığımda 14 aramasını gördüm. nefes almadan beni aramıştı galiba. mesajları da oldukça fazlaydı. telefonu açıp kulağıma götürdüğümde derin bir nefes alışını duydum.
"sen beni delirteceksin. neredesin birtanem sen? bakmıyor musun telefonuna?"
"hastanedeyim."
"ne? iyi misin? niye hastanedesin bir şeyin yok dimi? annen falan mı sorun?" elimi yanağıma götürüp olduğum yerde yere çöktüm. "babam. trafik kazası geçirmiş."
"hangi hastanedesin?"
"bilmiyorum annem getirdi."
"konum at geliyorum."
"tamam." itiraz etmeyecektim çünkü şu an en çok ona ihtiyacım vardı. yanıma bile gelmeyen annemden daha çok ihtiyacım vardı ona. konum attıktan sonra başımı duvara yaslayıp bacaklarımı kendime çektim. yaklaşık 40 dakika sonra karşımdaydı. yanıma oturup başımı omzuna yasladı. dakikalardır içimde tuttuğum göz yaşlarım akıyordu omzuna.
"senin yanından ayrılmamak gerekiyormuş. yoksa ortadan kayboluyorsun. ulaşana da aşk olsun..." saçlarımı okşarken konuşmuştu. başımı omzundan kaldırıp burnumu çektim. yüzünü buruşturdu. "çekme içine." küçük çantasından çıkardığı selpakla sildi burnumu.
"bunlar kim?" halamla babaannemi soruyordu. omuz silkti. "halamla babaannem. boşver sen onları."
"sevmiyor muyuz?"
"nefret ediyoruz."
"oo... niye?" omzuna vurdum. beni şu an güldürmeye mi çalışıyordu? babam içeride ölüm kalım döşeğindeyken... "tamam tamam. durumunu öğrenebildin mi?" başımı iki yana salladığımda oflayıp sırtımı sıvazlamaya devam etti.
"bana hiç kızım demedi biliyor musun?" başımı kaldırıp yüzüne baktığımda gülümseyip kızarmış burnumun ucunu öptü. "onun kaybı. dünyanın en ama en tatlı kız çocuğu olduğuna eminim."
"kavga etmiştik, 15 yaşındaydım. ona kahvaltı hazırladım gönül teyzeyle. çok güzel bir kahvaltı... işe gideceğim diyip hiçbir şey yemeden sadece eline sağlık diyip çıktı gitti. bari annem yesin dedim, o da arkadaşının doğum gününü kutlamaya gitti. ben de gönül teyze ile öylece kalakaldım masada. ben ağladım, o ağladı benimle birlikte."
yanağımdaki ıslaklıkları silip dudaklarıma bir öpücük bıraktı. canımın acısını azaltan bir öpücük.
"kalkalım buradan üşüteceğiz, zemin soğuk." kendi ayağa kalktıktan sonra beni de koltuk altlarımdan tutup kaldırdı. halim yoktu, ölü gibi göründüğüme emindim. koltuklara oturmuştuk. başımı dizine yatırıp elleriyle gözlerimi kapattı.
"biraz uyu kendine gel, bir haber geldiği an uyandıracağım seni söz." acıyan gözlerim kapandığında bir yorgunluk, ağırlık çökmüştü. ellerimi beline dolayıp dizinde uyuyakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
how deep is your love,, hanzeh
Fanfictionhande baladın'a aşık olan zehra güneş, ruh eşinin de hande olduğundan habersizdir.