35 - Sevilmeyi Tatmak

128 12 5
                                    

"Senin içinden ne çıktı böyle?" dedi Jungkook sırtına çıkmak için birkaç başarısız zıplayışın ardından sadece arkasından boynuna sarılan sevgilisine.

Alnına düşen koyu kahve saçlarını nefesini üfleyerek gözlerinden uzaklaştırdı çocuk, çenesini önünde yürüyenin sırtına dayamıştı, "Beni yargılayamazsın. Doğum günü hediyesi olarak seramik atölyesine götürdün beni ve ellerine olan zaafımı biliyorsun." diye mızmızlanarak söylendi. Atölyeden çıktıklarından beridir ellerini kendine saklayamaz olmuş, motor üzerinde bile sevgilisinin vücudunda riskli turlara çıkarmıştı onları.

Taehyung için yoğun bir gün olmuştu ancak şikayet etmekten ez uzak durumdaydı. Sabah erkenden yetenek sınavına gitmiş, sonucundan memnun kaldığı bir çizim sunmuştu ve ardından okulun dışında kendisini bekleyen sevgilisinin motoruna atlamış şehirden uzak, güzel bir göl kenarı restoranında kahvaltı yapmışlardı. Jungkook, o yıla kadar doğum gününü bile kutlamayan erkek arkadaşına en güzel gününü geçirteceğine and içmişti adeta. Planı her senenin bir öncekini geride bırakacak kadar iyi olmasıydı.

Seramik atölyesi fikri ise haftalar önce Yoongi'nin evinde toplandıklarında Taehyung'un yanına pratik adına birkaç karalama yapmak için aldığı iPad'inde gördüğü uygulamadan çıkmıştı. Merak edip girdiği uygulamada gördüğü kayıtlı onlarca çeşitli seramik vazo ve bardaklar vermişti ona bu fikri. Dijital ortamda zevk aldıysa gerçeğinin de hoşuna gideceğine emindi ve gitmişti de.

Sonuç olarak elde ettikleri kupaları almışlardı yanlarına. Jungkook, kendininkinin pek tatsız göründüğünü düşünse de becerikli sevgilisinin elinden çıkan epey göz açıcıydı. O ise bardağın etrafını saran bir ejderhayı kulp olarak kullanmak gibi yaratıcı bir düşünceyle girişse de bu işe, elde ettiği sonuç kupayı saran yeşil bir solucandı. Taehyung'un, "Önemli olan düşünce, bence çok yaratıcı olmuş. Ayrıca ejderhalar hayal ürünüdür, yani sen böyle ejderha var dersen o da var olur." sözleri ise teselli için yetmiş hatta artmıştı bile.

Mevsimlerden yaz olduğundan saat akşam 8 olsa da hava ufak bir turunculuk buğusuyla aydınlıktı. Kalan arkadaşlarıyla yapacakları kutlama için Jungkook'un evinde buluşacaklardı ve bu yüzden planlanan saatten biraz öncesinde ulaşmışlardı eve. Arkasına yaslanmış şımarık sevgilisini bacaklarından tutarak sırtına aldı Jungkook, birkaç adım sonrası apartman kapısı olacak olsa da.

"Oldu mu prens hazretleri?"

İstediğinin olmasının verdiği zafer hissiyle bir gülümseme yayıldı dudaklarına ve yakın olduğu taraftaki kulağına eğilip üst kısmını ısırıp çekiştirdi dişleriyle, "Oldu."

Jungkook'un dudaklarından sıcak bir nefes kaçtı ve taşıdığı bedenin baldırlarındaki tutuşunu sıkılaştırdı, "Gelmelerine daha var mıdır sence? Yatağa kadar yürümemize bile gerek yok, geçen günkü gibi tezgaha yatırayım seni direkt."

Apartmana girerlerken Taehyung, durduğu yerden inmeden çoktan öğrendiği şifreyi kısaca girmiş ve kapıyı açmıştı. Asansöre doğru adımlayan Jungkook'un tepesindeyken yanaklarını iki yandan sıkıştırdı, "Doğum günümde sırtımı mı acıtacaksın yani? Olmaz." dedi ve hoplayarak indi yere. Sevgilisini ardında bırakarak asansöre geçtiğinde gidecekleri katın butonuna basıp Jungkook'u tişörtünden kavrayarak hışımla çekti dar alana.

İlişkileri başlayalı fazla olmuş sayılmasa da birbirlerine arkadaşken verdikleri rahatlık cinsellikle alakalı tepkilerini de etkilemişti belki de. Birbirlerine olan arzularını çekinmeden ifade edip rahatça adım atabiliyorlardı.

Asansör kapısından kapandığına dair bir ses geldiğinde burun buruna geldiği çocuğun dudaklarına karşı fısıldadı Taehyung, "Fazla zamanımız yok." ve ardından sertçe birleşti dudakları.

desperate | taekookWhere stories live. Discover now