✶final

147 44 109
                                    

Mesajlaşırken yattığım yerden kalkıp dolanmaya başlamıştım çoktan. Onların beni onaylamamalarını gördükçe içim daha da bunalıyordu.

Daha fazla yerimde durmadım. Durmazdım da olayların içinde bende vardım hatta suçlusu benken burada hiçbir şey yokmuş gibi oturamazdım. Telefonu kapatmamla kapıdan çıkmamda bir Oldu. Kolidorda beni görenlerin bazıları mal gibi bakarken bazıları da benim duymadığımı sanıp arkamdan tonlarca laf ediyorlardı. Hiçbiri umurumda değildi. Tek umurumda olan o içeride neler olduğuydu.

Müdürün kapısına geldiğimde kapıda bekleyen jongi ile karşılaşmayı beklemiyordum tabii. Aklıma gelen şeyle gözlerimin açılıp damarlarımın belirginleştiğini hissedebiliyordum. O mu yapmıştı bu olanları? Yoksa niye kapının önünde bekliyordu?

Olanları öğrenmek için fazlasıyla sinirli olduğumdan sertçe yakasından tutup kapıya yasladığımda bu tepkiyi bekliyormuş gibi hiç duruşunu bozmadı. Sırıtmasından anladım onun söylediğini.

"Neden yaptın?"

Görünüşümün aksine çok sakin söylemiştim. Kendimi kontrol etmeye çalışıyordum bir nevi.

"Neden yapmayayım?"

Demesiyle onun yaptığına emin oldum. Yıllarca benden ayrılmak için her şeyi yapmışken şimdi neden istediği olmasına rağmen benimle uğraşıyordu?

"Amacın ne lan!? Ne istiyorsun benden!?"

"Tam da bu yüz tipini."

Beni her zaman kızdırmayı sevmişti. Beni değil; kızmamı, ona sinrilenmemi sevmişti.

Yakasını bıraktım. onunla tartışmaktan, neden yaptın? Diye hesap sormaktan bıkmıştım. Başkaları acı çekerken onun mutlu olması onu yeterince iğrenç biri olduğunu kanıtlıyordu.

Müdür bizi kapının kare camından görmüş olmalıydı ki Hana kapıyı açmıştı.

"Ne yapıyorsun orada Woo? Gel içeriye çabuk."

Okulun yarısı kolidorda dolmuştu bile. Gözlerim içerideki San'ı yakaladığında bana keskin bakışlar atıyordu fakat her yerinden anlaşılıyordu iyi olmadığı. Jongi'nin yakasını onu iterek bıraktıktan sonra odaya girip kapıyı kapattım.

Odada son derece gergin bir hava vardı. San müdürün masasının karşısındaki koltukta otururken Hana da San'nın karşısında oturuyordu. Müdür haricinde ikisinin yüzünde en ufak bir duygu birikintisi bile görememem beni daha çok germişti.

"Olayın baş kahramanı da geldi. Wooyoung utanmıyor musun lan sen? Koskoca öğretmenine aşık olmak yetmiyormuş gibi birde öpüyor musun amına koyayım!?"

Ağzımı açacaktım ki San izin vermeden atladı.

"Bay kim anlatamadım galiba, ben yaptım onun hiçbir suçu yok."

Dediği şeyle baştan aşağıya titredim. Hayatının mahvolacağını bile bile hâlâ beni koruyordu.

"San, izin ver Wooyoung'la da konuşayım."

Müdür San'ı sevdiğinden onun yapmadığını inandırmaya çalışıyordu kendini. Benimde işime gelmişti çünkü burada San'nın suçlanmasına izin veremeyecektim. En azından onun için bunu yapabilirdim.

"Konuşacağınız bir şey yok. Onu zorlayan benim."

"Hadi ama San wooyoung'un sana olan ilgisini görmemen için kör olman gerekir."

Hana konuştuğunda çatılan kaşlarım daha da çatıldı. Onun sesine bile katlanamıyordum. Ben yokken daha neler demişti kim bilir.

"Ben öptüm!"

 ̶S̶a̶p̶ı̶k̶ ̶ 𝙩𝙚𝙖𝙘𝙝𝙚𝙧 |woosan★Where stories live. Discover now