29

116 28 80
                                    

"bugün biraz geç çıkacağım, çıkış işlerini bana bırakmış bayan min."

yunho, sabah mingi ile telefonda konuşurken bunu söylemişti. yıllarca özel ders aldığı resim öğretmeni onu cidden bir şekilde kaydettirmişti formasyon eğitimi programına. haftada üç gün oraya gidiyor, beş gün de öğretmeninin yanında, onun eğitim verdiği yerde asistanlık gibi bir şey yapıyordu.

kadın hâlâ aynı yeri kullandığı için yunho o küçük sınıfa ilk girdiğinde vücudunu garip bir hissiyat kaplamıştı. en önde ve ortada duran kendi oturduğu sıraya dokunmuştu elleri karıncalanarak. küçük yunho'yu orada otururken hayal etmişti.

buranın düzenine alışmak, tanıdık bir yer olduğu için fiziksel olarak hiç zor değildi. sadece yılların ardından buraya öğrenen o yaralı çocuk olarak değil, öğreten yaralı bir yetişkin olarak gelmek psikolojik olarak zordu.

derslerinin olmadığı bir günün özeti çok klasikti.

yunho, bayan min'den önce sabah onda gelir ve iki sınıfın da camlarını açıp havalandırır, dün geceden kalma dağınıklık varsa toplar ve malzemeleri düzenlerdi. eksikler varsa listesini çıkarırdı.

bir sınıf normal tahta sıralarla doluyken diğeri şövaleler üstünde boş tuvallerle doluydu, ortada küçük bir tahta sandalye dururdu.

bu işlerin bitişi zaten on biri bulurdu ve bayan min o ara gelirdi, yunho o ara zaten iki kahve yapmış olurdu ve geniş terasta otururlardı on ikideki ilk ders başlayana kadar. bayan min haliyle yaşlanmıştı ama neşesi ve şefkati yerindeydi. yüzünde belli kırışıklıklar baş gösteriyordu, düz saçlarını sıkı bir topuz yapar ve geniş elbiseler giyerdi hâlâ. aromalı sigarasını hâlâ eksik etmiyordu.

şu an da öyle klasik bir gündeydik. yunho tüm işleri yapmıştı ve şu an eski öğretmeniyle karşılıklı oturuyordu balkonda.

"seni böyle yetişkin olarak görmek çok garip geliyor, yunho." demişti aynı şefkatli bakışlarıyla. yunho gülümsedi.

"en son kaç yaşındaydım... on beş sanırım."

"şimdi yirmi beş yaşında, kocaman adam olmuşsun. yanımda çalışıyorsun. çok duygulu gerçekten." bayan min derin bir nefes aldı.

"öyle," diye mırıldandı yunho. o ara mingi'ye yemek yemeyi unutmaması gerektiği hakkında bir mesaj yazıyordu.

"bugün küçüklerin dersine sen gir, ben artık çocuklara dayanamamaya başladım. yaş ilerledikçe kafa yetişmiyor." deyip güldü bayan min.

"emin misiniz?" yunho kaşlarını kaldırdı şaşkın bir edayla.

"evet, zaten gölgelendirme çalışıyorlar kara kalemle. bu ders de öyle olacak. yunho, sen onda çok iyiydin küçükken. hatırlıyor musun? ilk sen bitirirdin, sonra oturup herkesi beklerken bir sürü şey çizerdin."

yunho gülümsedi mahçup şekilde, aslında geçmişi bu kadar hatırlatması hoşuna gitmiyordu. sonuçta bayan min güzel hatırlıyor olabilirdi fakat yunho geç saatte çıkıp çoğunlukla kendi başına eve gidince sarhoş babasına çizdiği resimleri göstermek isterken ağza alınmayacak küfürler işitirdi.

"ee, babanla aran nasıl?" diyerek tam yunho'nun düşündüğü konuya parmak bastı bayan min.

"iyi... yani, daha iyi geçmişe göre. kavga falan etmiyoruz artık. ondan para istemeyince kavga edecek bir şey de kalmıyor zaten."

"hm, güzel. çok sinirliydi eskiden, hatırlıyor musun? çok içiyordu. seni almaya da hiç gelmezdi. sen geç saatlerde eve tek giderdin, bazen ben seni bırakırdım en son çıktığın için. hatırlıyor musun?"

little secret, yungi✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin