Bölüm 14: Ölüm

60 3 34
                                    

Bir sonraki bölümü sürpriz bir şekilde hemen yükleyeceğim...

İyi okumalar dileriiimmm.

Bölümü yorumlamayı ve beğenmeyi unutmayınnnn.

Koskocaman bir hafta geçmişti. Ne Atlas ne de Ateş ile görüşüyordum. Asla ikisinin suratına dahi bakmıyordum ama bugüne kadar. Bugün ilk kez Ateş ile görüşecektim ve bunun için hazırlanmıştım. Beni evin hemen iki sokak arkasındaki, kafede beklediğini söylemişti.

Bugün ilk kez yüzleşeceğim konularım vardı. Yüzleşeceğim konuların ilk sahibi Ateş'ti. Evden sabahın ilk ışıklarında sessiz adımlarla çıktım. Arda ve Işık uyuyordu ve onları uyandırmamak için ayrı çaba gösterdim.

Arda ve Işık'ın eski sevgili olduğunu öğrenmiştik ama asla bunu onlara sormamıştım çünkü onlar geçmişi çoktan kapatmıştı ve hayatlarına devam ediyorlardı. Geçmişteki yarayı kaşımanın anlamı da yoktu. 

Işık ne kadar geçmişi için kendisini suçlasa da, ben onu asla suçlu görmüyordum çünkü kardeşine bakabilmek için kendisini feda eden bir abla asla suçlu olamazdı. Bunu yapamayan korkak abiler bile varken...

Ateş'in söylediği kafeye gelmiş ve rahat adımlarla içeriye girmiştim. Cam kenarındaki masada, elinde sigarasıyla kahvesini içiyordu. İlerleyip karşısına oturdum ve ona bakmaya devam ettim.

Ateş, "Gelmeyeceğini düşünmüştüm." Diye mırıldandı. Ona hala normal bakmaya devam ederken, o benim yüzüme bakmak yerine dışarıyı izliyordu.

"Korkacağım bir konu yok ve o yüzden gelmememi engelleyen bir durum olamaz." Ateş güldü ve sigarasından içip dumanını havaya üfledi. Hava soğuktu ve bu soğukta neden kafenin bahçesinde oturduğunu merak ediyordum. İçinde söndüremediği acıyı, fiziksel olarak söndürmeye çalışıyordu.

Düşünmeden, "Atlas her şeyi anlatmış ama anlatmadığı yerler varmış." Dedi ve konuşmama fırsat vermeden devam etti, "En başından beri kardeşim olduğunu biliyordum." Gülümsedi. "Seni öldürmeye çalıştığım o gün bile, kardeşim olduğunu biliyordum." 

Kalbimdeki sızı büyümüştü. "Neden öldürmek istedin peki?" Diye sordum.

Derin bir nefes verdi ve sigarasını söndürüp bana döndü. Ela gözleri ile gözlerim buluştuğunda, aynaya bakıyormuş gibi hissettim. "Çünkü ölmeni istedim." 

"Beni isteme, beni kardeşin olarak görme, beni direkt görme ama neden bir insan bir insanı öldürmek ister? Ne yapmış olabilirim sana ve bu nefretin neden?" Ateş kahvesinden bir yudum aldı.

"Çünkü bu dünya çok kötü." Dedi ve devam etti, "annemizin başına bu olay nasıl geldi biliyor musun?" Diye sorduğunda başımı olumsuz anlamında salladım. "Bir akşam teyzemlerden çıktık eve gidiyorduk ama teyzemlerin orası böyle normal sokaklar gibi değildi, ıssız ve karanlıktı." Onun da sesi titriyordu ve ilk kez Ateş'i böyle güçsüz görüyordum. "sokak lambaları yanmazdı." Bir kez yutkundu ama zar zor yutkunduğunu görmek imkansız değildi. "bir adam çıktı önümüze... Beni başka bir adam tuttu ve annemi alıp götürdüler. Tek birisi ile kaldı annem." Gözlerimden akan yaşları umursamadım. "Annemin çığlıklarını duyuyordum, haykırıyordu ama gidip yardım edemiyordum. Anne diye ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum çünkü çocuktum." Yutkundu. "Annem geldiğinde o adamlar kaçmıştı, baban gitmişti Rüya..." Kendimden nefret ettim. "Annem bu olaydan sonra babamla dahi konuşamaz oldu zaten babam her gün beni de annemi de döverdi ama bir gün annem bayıldı." Gülümsedi ama acılı bir gülümsemeydi sanki. "Annem dayak yemekten değil, sana hamile olduğu için bayılmıştı. Hep benden saklardı, anlamam sanırdı ama anlardım Rüya... Kim annesinin acısını anlamazdı?" Derin bir suskunluğa girdiğinde zar zor ben konuşabildim.

Gerçek YüzlerWhere stories live. Discover now