Hellioooooo! Canlarım ben geldim. Kurgumuzun ilk bölümü ile sizlerleyiz. Çok fazla uzatmak istemiyorum çünkü içimden sürekli aralara kapalı spoiler vermek geçiyor.
O zaman hemen kitaba geçelim.Piuvvvv!
__________
1. BÖLÜM: İki Küçük Çocuk
Gözlerin sadece bana gökyüzü olsun istiyorum Mavi. Seni öyle çok seviyorum ki o gökyüzü sadece benim olsun istiyorum. Ben bencil bir adam değilim ama konu sen olunca tüm bencilliğim dışa vuruyor.
İlahi Bakış Açısıyla
Yıllar Önce (İzmir)
Kader miydi insana vesile olan yoksa insan mıydı kaderi kendine bahane eden?
Gözleri annesinin üzerinde oyalanıyor bir oraya bir buraya fıldır fıldır dönmesine şahit oluyordu. Küçük Gülşah'ı koltuğun üzerine oturtmuş ayağının altında dolanmasını engellemek için de eline bir ip ve boncuklar vermişti. Daha doğrusu Gülşah annesinin odasından almıştı.
Boncukları bir yandan ipe dizerken bir yandan da bunu annesine nasıl vereceğini hayal ediyordu küçük Gülşah. Acaba mutfakta, yemek yaparken mi verseydi? Yoksa yerleri silerken mi? Belki de tüm işlerini bitirdikten sonra vermeliydi. Tek aklını kurcalayan şey buydu. Çocuk aklıydı işte.
Bir mavi boncuğu geçirdi ipten bir beyaz boncuk. "Bir mavi, bir beyaz." Ardından bir kez daha aynısını yaptı. "Bir mavi, bir beyaz." Böyle böyle yapa yapa mavili beyazlı bir bileklik oluşmuştu. Annesinin en sevdiği renk beyazdı onunsa mavi...
Çocukluğunun rengi maviydi ancak şimdi mavi onun için ölümü temsil ediyordu.
En sonunda yanındaki küçük makas ile ipi kesmişti. Kesilen iki taraftan da birer tane boncuk geçirip ipi boncuk ile bağladıktan sonra artık düşmüyorlardı. Bu taktiği ablasından öğrenmişti. Başını kaldırdığında annesi salonda değildi. Nereye gitmişti ki? Ayağa kalktığında kalan boncuklarını yeniden kutunun içine koymuştu ki ablasının odasına doğru koşmaya başlamıştı.
"Ablaaa!" Kapısını çalmadan dan diye odaya girdiğinde ablasını ders çalışırken görmüştü. Elindeki pembe tüylü kalemi dikkatini çekerken bir anlığına ders çalışmak istemişti. Henüz ikinci sınıfa gitmesine rağmen derslerinde oldukça başarılıydı.
"Ne var Mina? Yine ne var?" Ablasının ters sesi ile moralinin bozulmasını bile umursamadan yine o tatlı sesiyle, neşe saçmaya devam etmişti.
"Anneme yaptım nasıl olmuş?" Elindeki bilekliği gösterdi Gülşah. Annesinin ve kendisinin en sevdiği renkler vardı içinde. Filiz ilk önce umursamamıştı ancak sonralarında Gülşah'ın yanına yaklaşmasını isteyip bilekliği elinden almıştı.
"Çok güzel olmuş." Dedikten sonra Gülşah'ın yüzünde görülmeye değer bir gülümseme oluşmuştu. Dakikalarca uğraştığı bilekliği annesinin bileğinde görmeyi çok istiyordu ancak o an bir şey olmuştu. Filiz'in sertçe iki yana çekmesi ile bilekliğin ipi kopmuş ve tüm boncuklar etrafa saçılmıştı.
Küçük kızın gözleri dolmuştu anında. Ablasının ise gözlerinde acımasızlık vardı. İçeriden gelen ses ise annesine aitti. "Mina!" Boncuk seslerini duymuştu değil mi? Küçük kızın dolan gözleri ise yerdeki mavi ve beyaz boncuklarda dolaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHŞENA
General Fiction!!!+18 SAHNE YOKTUR ANCAK KÜFÜR, HAKARET VE KANLI SAHNELER BULUNMAKTADIR!!! (Karadeniz Kurgusu) "Babam bana Karadeniz insan sevmez dedi. Gerçekten de öyle mi? İnsan sevmez bir denizin insanıysanız niye bu kadar yardım ediyorsun?" Başka bir konu üzer...