𝑛𝑒𝑤 𝑛𝑒𝑖𝑔ℎ𝑏𝑜𝑢𝑟ℎ𝑜𝑜𝑑

3.2K 145 37
                                    

Antrenmandan çıktığımda neredeyse hava kararıyordu, final maçımız vardı 2 gün sonra eczacıbaşı ile. Çok sıkı antrenman yapmıştık bugün, şampiyon olacağımızı hissediyordum bir yandan ama yine de çok heyecan vericiydi tabii. Aslı'ya el sallayıp arabama bindim tesisten çıktığımız gibi. Bu akşam Zehra gelecekti bana, o kadar uzun zamandır görüşmemiştik ki, maçlarda görüyorduk birbirimizi ama oturup konuşma fırsatı bulamamıştık bir türlü.

Eve geçtiğimde Piyaz'ın mamasını tazelemiştim ilk olarak, beni gördüğünde heyecanla nefes alıp vermeye başlamasına karşılık yere oturup biraz oynadım onunla. Piyaz'dan önce köpeklerden korkuyordum, abim bir anda getirmişti bana onu. Sakattı o zaman, kıyamayıp almıştım yanıma ve benimle beraber büyümüştü o da. Piyaz'ı bırakıp hızlıca bir duş almıştım Zehra gelmeden, saçımı kurutmamın ardından kapı da çalmıştı zaten, Zehra'nın geldiğini anlamıştım. Kapıyı açmamın ardından sıkıca sarıldı bana, tabi beni de kaldırmıştı bir yandan. Uzun arkadaş sorunları.

"Aşkım, hoşgeldin."

"Hoş buldum ya çok özledim." Ayrılmamızın ardından evimin salonuna doğru adımladı.

"Kahve yapıp geliyorum, sen geç." İçeri doğru seslendim, Piyaz ile oynadığını içeriden gelen seslerden anlıyordum. İkimize de kahve hazırlayıp içeri geçtiğimde hala Piyaz ile oynuyordu.

"Senden daha çok özlemişim bu çocuğu ya."

"Al bakalım."  Kahve kupasını ellerinin arasına alıp teşekkür etti bana. Karşılıklı koltuklara yerleşirken bardağı bacaklarımın arasına aldım.

"Ne yapıyorsun anlat bakalım?"

"Sana söylemem gereken çok önemli bir şey var." Doğrudan konuya girmiştim çünkü tepkisini merak ediyordum. heyecanla yerinde doğruldu. "Mert Hakan'la bitti, bitirdim." Önce şaşkınlıkla gözleri büyüdü, o kadar şaşırmış olmalıydı ki bir şey söylemedi bir süre.

"Şaka mı yapıyorsun?" Kafamı olumsuz anlamda salladığımda güldü. "Allahım gol be! Sonunda kızım ya." Omuzlarını ve ellerini oynatarak oturduğu yerden dans ettiğinde güldüm.

"Yine de travmalarımla dalga geçmen hoş değil Zehra Güneş."

"Ya..." Sanki yaptığından pişman olmuş gibi bardağını önümüzdeki sehpaya bırakıp döndü bana. "Sen iyisin değil mi, üzgün değilsin?"

"Yok canım süperim. Terapi seanslarım haftada ikiye çıktı, ilaçlarımın dozu arttırıldı ama yine de iyi ilerledim." Bana biraz daha yaklaştı ve omzumdan çekerek sıkıca sarıldı bana. Gülüp eğleniyordum iki dakika öncesine fakat şimdiyse gözlerim dolmuştu bile. Tutmadım kendimi, tuttuk.a daha kötü oluyordum çünkü. Zehra'nın omzunda ağladım o benim saçlarımı okşarken. Çok içime atmıştım, kimseyle konuşamıyordum. Takımdan birkaç kişi dışında bilen tek arkadaşım Zehraydı, başka kimseye söylememe izin vermezdi zaten.

Ağlamamın şiddeti azaldığında beni kendinden uzaklaştırdı Zehra. Yanaklarımdaki gözyaşlarını temizledi ardından, çocukmuşum gibi.

"İyi misin biraz daha?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Seviyorsun hala onu."

"Seviyorum tabii ki Zehra, her şeyimdi o benim. Kim onun yaptıklarını kabul ederdi ki benden başka?" Oflamıştım istemsizce, buna rağmen hala özlüyor olmaktan da nefret ediyordum. "Kendimle onun arasında bir seçim yapmam gerekti ama, artık mecburdum."

"Her şey bir süre sonra düzelecek, ve sen çok mutlu olacaksın. Hak ettiğin şey ondan çok daha fazlası." İnanmak istemiştim dediğine ama hiç de inandırıcı gelmemişti, mutlu olabileceğimi düşünmüyordum.  "Boşversene, yanında topuklu bile giyemezdin zaten." Dediğiyle güldürmüştü beni istemsizce.

Zıt Kutup, Barış Alper YılmazWhere stories live. Discover now