Bölüm 8 : İki Beden Tek Ruh.

585 98 206
                                    

25 Nisan 1633 / İstanbul

Sabah ormanlık alanda yaşanan beklenmedik vurulma hadisesi herkesi ayağa kaldırmıştı. Hükümdar ve mahiyeti vurulan prensesi apar topar saraya getirmişti.

Hadise'nin nasıl vuku bulduğu ile ilgili çeşitli ihtimaller üzerinde duruluyordu. Ya anlık bir dalgınlık ile iki askerin yaylarında yorulan oklardan dolayı olmuştu. Ya da uzaktan onları izleyen bir suikastçinin okları..

Dahası eğer başka biri buna sebep olmuşsa vurulacak kişinin prenses değilde ya Hükümdarın ya da kızının olduğu yönünde güçleniyordu.

Amaçları belliydi. Hükümdarı öldürerek bir iç karışıklık meydana getirmek. Ya da varis olmaya aday büyük kızını öldürerek kardeşler arası taht mücadelesini hızlandırmak.

Prenses taktiksel bir hataya kurban gitmiş olabilirdi. Lakin vurulması bazı dengeleri değiştirecek kadar güçlüydü.

Kırım Hanlığı kendi bölgesinde önemli bir güçtü. Hem askeri hem ekonomik alanda bölgesinin üstünde bir seviyeye sahipti.Karadenizin önemli ve işlek limanlarından biri onlara aitti. Öte yandan geleneklerine bağlı bir askeri teşkilatı vardı. Kendi bölgelerinin karşı deniz kıyısında ise dünyanın en önemli imparatorluklarından biri ile komşu sayılırlardı.Kırım Hanlığı ve İmparatorluk uzun yıllar dostça ilişkilerde bulunmuşlardı. Hatta durum öyle ileriye gitmişti ki akrabalık bağları kurulmuştu.

Prensesin vurulması iki devletin arasını bozabilirdi. Çünkü prenses önemli bir misafirdi ve korunması gerekiyordu.

Emanete hıyanet edilirse bedeli ağır olurdu... Buna kim cüret ettiyse bedelini ödeyecekti.

Şimdilik herkesin tek temenni kaynağı prensesin sağ salim hayatta olmasıydı...

-------------------------------------

Hükümdar önemli devlet adamlarına hadiseyi soruşturma görevi verdikten sonra yanına büyük kızını çağırmıştı.

Yanına gelmesiyle onu baştan aşağıya süzmüştü. Yüzündeki hüznü ve endişeyi en yakından şahit oluyordu. Ellerinde ise hala kanlı damlalar halıya doğru akıyordu.

Ona bakmadan elindeki yüzükle oynayarak konuşmuştu :

"Hadiseyi ilgili merciler ilgilenecekler. Bu yapılanın cezası çekilecek. Kimse bizim kanatlarımız altındaki bir canlıya böyle bir şeyi reva göremez ve hatta cesaret dahi edemez."

Hande yerdeki gözlerini babasına çevirerek bakmıştı:

"O vakte kadar böyle elimiz kolumuz bağlı mı olacak?!"

Hükümdar duydukları ile sinirli bir şekilde mırıldanmıştı :

"Sebep olduğun şey için utanacağın yer de bir de sual mi ediyorsun?"

Hande bunu beklemiyordu :

"Ben öyle demek-"

Hükümdar elini kaldırarak onu susturmuştu :

"Prensesi kendine bağlayıp peşinden gelmesini sağlayan sensin. Senin yüzünden kızcağız bu halde. Bir de bana izah veriyorsun."

Hande sakinliğini korumaya çalışıyordu. Ama bu kadar üzerine gelinmesine daha fazla tahammül edebilir miydi? İşte orasını bilmiyordu.

THE CROWN {Han-Zeh} - {G!P}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin