Bu Neydi Şimdi?

4.5K 281 10
                                    

Heyecanım ve korkum gittikçe biraz daha artıyordu. Sakin olmam gerekiyordu ama yapamıyordum. Adım  attıkça  heyecanım bir seviye daha ilerliyordu. Berke kolumdan tuttu:

+ iyi misin sen?

- evet evet.

+ son kez soruyorum . Bunu yapmak istediğine emin misin?

- evet.

Kapıdaki görevlileri atlatmamız Berke sayesinde zor olmamıştı. Kimlik falan istememişlerdi.

İçeri  girdiğimizde yine o mide dolandırıcı koku etrafı sarmıştı. Alkol sigara kokusuyla karışmış midemde iç savaşı başlatmıştı. Berkenin sesiyle irkildim:

+4. masada sarışın birisi var görüyor musun?

-Evet evet gördüm.

+İşte Hakan o.

Oha! Bu ne! Berkenin dediği çocuk resmen taşdı. Belalı tipler hepmi yakışıklı olur. Sarı saçlı, mavi gözlü süper bir çocuk  vardı burda. Beyaz spor ayakkabı, üzerine siyah dar bir pantolon, mavi bir tişört ve beyaz ceketiyle oldukça mükemmeldi.

-Peki şimdi napcam?

+Yan masaya oturacaksınız. Biz şurdaki boşlukta sizi izleyeceğiz. Yalnız kaldığında yanına gidip tanışmaya, ona kendini göstermeye çalışacaksın.

-Tamam.

+Kendine dikkat et. İstediğin an vazgeçebilirsin.

Dedi ve uzaklaştı. Kızları alıp Hakanın masasının hemen yanındaki masaya geçtik. Geçerken kısa bir bakış attım masaya. Hakanla göz göze gelmiştik. Korltum bir an. Sert bakışlı birisiydi. Barmen yanımıza geldi:

+Hoşgeldiniz bayanlar. Ne isterdiniz diye sormak isterdim ama Berke Bey bunları içeceğinizi söyledi.

Diyerek elindeki vişne sularını masaya bıraktı. Ne yani? Bunlarımı içeceğiz? Gözlerim Berke yi aradı. Serseri gibi bir ceket giymiş şapkasını başına geçirmişti. Bana bakıyordu. Vişne suyumu ( ! ) göstererek "Bu ne" işareti yaptım. Gülerek cevap verdi. Hira konuşunca gözlerimi ondan çektim:

+Nilsu Hakan hangisi?

-Yan masadaki sarışın çocuk.

+Oha!

Nazlı ile Hira, Hakan a hayran bakışlar atıp sürekli iç çekiyorlardı. Nolacak bu kızların hali?

-Nilsu kızım varya sen çok şanslısın.

+Ben mi? Niye?

-Kızım şu sıpadaki tatlılığa bak ya!

+Saçmalama bu bir oyun.

Vişne suyumdan bir yudum daha içerek kızlara baktım. Hira yine telefona gömülmüştü. Nazlı etrafı seyrediyordu. Benim gibi o da sıkılmıştı. Hareket lazımdı.

-Hadi kızlar kalkın.

+Nereye?

-Dans pistine.

+Saçmalama ya.

-Dikkat çekmem lazım değil mi?

Hira nın kolundan tutarak kaldırdık. Dans pistine ilerlerken bizim erkekler ters ters bakıyorlardı. Onları aldırmayarak kendimizi dansa bıraktık.

Dansı seviyorum beenn! Bu bana çok iyi geliyo. Arkamı dönüp baktığımda kaçmamak için kendimi zor tuttum. Hakan bana bakıp karşımda dans ediyordu. Bu ne ara geldi ya buraya? "Neyse Nilsu sakin ol" bu sözler beynimde dönüp duruyordu. Dansına karşılık vermeye mi çalıştım kendimi rezil etmeye mi bende anlamadım.

Bir süre sonra elimden tuttu ve masaya götürdü. Bizim kızlarda beni görünce peşimizden yan masaya geçtiler. Hakan konuşmaya başladı.

+Söyle bakalım cici kız. Kim gönderdi seni?

-Hiç hiçkimse. Arkadaşlarla takılırız hep böyle.

Yalana bak. Hayatımda ikinci kez bara gelişim sadece.

+Yaa! Seni hiç görmedim barlarda. Neden acaba?

-Bu barı yeni keşfettik.

+İyi bakalım. Öyle diyosan. Adın ne?

-Nilsu.

+Bende Hakan.

Diyerek elini uzattı. Bende karşılık verdim.

+Memnun oldum cici kız.

-Bende.

+Yalnız takılmak istiyorum. Benimle bi kafeye gelir misin?

-Kızlara sormam gerek.

Bu benim için bi avantaj olabilirdi. Kızların yanına gidip durumu açıkladım. Hira telaşlandı bir anda.

+Kızım sen mal mısın? Saçmalama! Başına neler gelebileceğini bilmiyoruz.

-Bunu yapmam gerek. Nasıl yaklaşmamı düşünüyorsunuz? Siz bizimkilere anlatırsınız. Yarın görüşürüz.

Çantamı alıp Hakan ın yanına gittim.

-Gidebiliriz.

Ayağa kalktı. Masaya para bıraktı ve yanıma geldi. Çıkışa doğru ilerledik. Berke napıyoki? Off!

+Buyrun beyfendi. Arabanız hazır.

-Gidebilirsin.

Dedi ve sürücü koltuğuna yerleşti. İnsan bi kapımı falan açar. Odun valla odun!

Yolculuk boyu hiç konuşmadık. İçim dışıma çıktı. Çok hızlı kullanıyordu. Kafenin önüne gelmiştik. Arabadan indik. Görevli selam vererek:

+Hoşgeldiniz Hakan Bey.

İçeri girdik. Kalabalıktı. Görevli bizi bir masaya yöneltti. Oturduk ve hemen sonra garson isteklerimizi almaya geldi. Hakan iki kahve diyerek gönderdi.

+Ee anlat bakalım cici kız. Yalnız mı yaşıyorsun.

-Annem ve babamla. Ama onlar iki aylığına Amerikaya gittiler. İş nedeniyle.

+Güzel.

Kahveler gelmişti.

-Peki sen kimle yaşıyorsun?

+Yalnızım.

-Kimsen yok mu? Annen baban veya kardeşin.

+Yalnızım dedim.

-Peki.

Konuşmaktan vazgeçmiştim. Biraz daha üniversite hayatından konuşurken Hakan ın telefonu çaldı. Kapattı ve ardından mesaj sesi.

+Üzgünüm cici kız. Gitmem gerek.

-Sorun değil.

+İstersen evine bırakayım.

-İyi olur aslında.

Ben çıktım o da arkamdan geldi. Arabaya binerek kafeden uzaklaştık.

Evimin yol tarifini vererek geçmişti yolculuğumuz. Arabadan indik ve önümde durdu.

+Güzel bir gündü.

-Evet teşekkürler.

+Yine karşılaşmak isterim. Ben hep o bardayım.

-Peki.

+İyi geceler.

-Sanada.

Yanağıma bir buse kondurdu. İçim titremişti. Rahatsız olmuştum. Ben ancak Berke öptüğünde rahattım. Hakan arabasına binip uzaklaşırken bende evimin yolunu tuttum. Onunla bu kadar kolay olacağını doğrusu hiç düşünmemiştim.

Anahtarımı çantamdan çıkartıp kapıyı açmaya uğraşırken bi el kolumdan tutarak beni kendine çevirdi. Bu Berkeydi. Konuşamıyordum çünkü çok korkmuştum. Hakan öptüğü yerden öptü. Sonra koşarak uzaklaştı. Bu Neydi Şimdi?...


SEN BENİMSİNOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz