3

5.6K 692 561
                                    

y/n: bu kitabın şarkısı budur

bildirim geliyo mu

ilk defa bir kitabımda 3. bölümden düzyazı yazıyorum BÖLÜM VE BEĞENİLERİNİZİ BEKŞİYORUM 😡😡

Aşkın çok acımasız bir şey olduğunu Rıdvan zaten biliyordu. Dinlediği her şarkıda, izlediği her dizide, okuduğu her hikayede bu işlenebileceği her şekilde işleniyordu zaten. Acı öyle tasvir ediliyordu ki, zaten aşk acısı çekmeden çekiyorum diye düşünüyordu eskiden. Şu an o aptal düşüncesine sadece burukça gülebiliyordu. İkinci elden hissettiği o acı, şu an birinci elden çektiği acının yanından geçebilecek bir acı asla değildi.

Ercüment'e karşı bir şeyler hissettiğini yalan olmasın 3 ay önce, köyün erkeklerinin düzenlediği piknikte sarhoş oldukları zaman fark etmişti. Esmer, kalıplı, oldukça yakışıklı ve buz mavisi gözlü adam yere serdikleri sofra bezinde yarı baygın şekilde uzanırken, Rıdvan gökyüzündeki yıldızları izlemekten çok bu manzarayı izlemenin onun için daha ilgi çekici olduğunu kabullenmişti. İçindeki her zamanki o fokurdayan hisleri artık halı altına süpüremiyordu. Halının altı dolmuştu. Belki çekyat altına falan sıkıştırabilirdi ama oralarda da yer olmadığına emindi.

O gece çok panik hissetmese de ertesi sabaha uyanır uyanmaz içini korkunç bir korku kaplamıştı.

İkisi de erkekti. Erkek olmalarına artı olarak ikisi de kardeş sayılırlardı, bunu Ercüment'e yapamazdı. Muhtemelen sarhoşluktan ve sevgi açlığından öyle hissetmişti. Bu yaşına kadar aşk hayatında dikiş tutturamamıştı ve o yüzden kalbi ona en yakın olan kişiye yanlış bir şekilde atarak manipülasyon kumpası kurmuştu.

O kadar güzel evirdi çevirdi ki hislerini Rıdvan, zaten yıllardır yaptığı için iyiden iyiye profesyonelleşmişti, artık içinden taşmak üzere olan hırçın duyguları bile bir süreliğine daha kamufle edebilmişti. Yakışıklı çocuğun her gülümsemesinde hissettiği o aşkı, temas etmeye duyduğu o açlığı, Ferhan'a karşı hissettiği korkunç kıskançlığı o kadar güzel bahanelere yamadı ki kendisini bile az kalsın kandıracak gibi oldu. Bu konuda ciddi manada çok ehlileşmişti.

Yine de olmadı tabii. Salak olmayan biri o kadar uzun süre salak rolüne yatamazdı. Bir gece Ercüment düşünceli düşünceli kapısına dayandığında ve bir haftaya nişanın gerçekleşeceğinin haberini duyurduğunda farklı renklere boyadığı tüm duygular soyulup kendi renklerine yeniden bürünmüşlerdi. O gece Rıdvan'ın kendi yatağında kan ter içinde verdiği hesaplaşmayı kimse görmemişti ama dinleseler bile ağırlığı altında kesinlikle ezilirlerdi.

Ve olmuştu işte. Yıllardan sonra ilk defa Rıdvan kaçmamıştı. Kabullenmişti. Kolay kabullenmeyi, hisleriyle barışık olmayı çok istese de yaşadığı köy, etrafındaki insanlar, erkek oluşları ve çok yakın arkadaş oluşları bunu realist kılmamıştı.

1 haftadır içindeki acı yüzünden bir şey yiyip içemiyordu. Sigara denilen merete sarmıştı ve onun da yardımcı falan olduğu yoktu. Sadece leş gibi kokutup midesini bulandırıyordu, cebine de kazık sokuyordu o kadar.

Kilo vermişti, güçten düşmüştü. Koca ela gözlerinin altı ağlamaktan ve uykusuzluktan morararak çökmüş, beyaz teninde oldukça dikkat çeker hâle gelmişti. Kahverengi saçları uzamıştı ve artık kestirmeye ihtiyacı olduğunu hissediyordu genç. Bu kadar önemli bir günde hislerini gizleyemeyip kendisine, arkadaşına özen gösteremediği içinse içi nefret doluydu.

Ercüment ona aynısını yapmazdı. Yüzükler takılırken yanında olurdu, kendisi gibi kalabalığın arasında saklanıp ağlamamak için gözlerini yere dikmezdi. Herkes oynarken kendisini ortaya atıp en çok o oynardı, kalabalığın yanından bile geçmemezlik yapmazdı.

"öteki" adam [gay]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin