Bölüm 7- Ağlama

3.1K 240 55
                                    

Sondaki duyuruyu okuyun lütfen. Biliyorum çoğunuz okumayacaksınız ama okuyun yahu! :D Sizin için güzel dileklerimi yazdım oraya. Okumayacak olanlar için buraya da yazayım; bayramınız mübarek olsun canlarım :)

Keyif alarak okursunuz umarım.

İyi okumalar!

Bölüm Şarkımız: Sezen Aksu- Sen Ağlama

Bekliyorum. Sabırla... Hakan'ın ''Her şeyi anlatacağım sana, sonra seçim senin.'' demesinin ardından gelecek olan cümleleri bekliyorum. Ona baktığım sırada gözlerinde bir parlaklık gördüm. Hani derler ya umut ışığı diye... Öyle bir parlaklık sanki... Umudun verdiği sevinç vurmuş gibi gözlerine ve o sevinç pınarına beni de çekmek istediği o kadar belli ki.

''Her şeyi... Her şeyi anlatacağım meleğim.'' diyen Hakan daha da meraka sokuyor beni. Bu adamın karşısında taviz vermek istemiyorum ama bir kelimesiyle bile bende duygu fırtınaları estirirken, imkansız bir hal alıyor bu isteğim.

''Düğüne gittiğimiz günden beri aynı şeyi söylüyorsun Hakan ve ben artık gerçekten 'her şeyi' öğrenmek istiyorum.'' derken gün yüzüne çıkmak için çırpınan merak duygumla da savaş halindeyim.

''Anlatmak için bende sabırsızlanıyorum.''

Çenesine dayadığı eli sayesinden oturduğu yerde biraz daha yayıldı Hakan. Halimiz o kadar komik ki... Karşımdaki adamı tanıyorum ben, hatta kimsenin tanımadığı kadar fazla tanıyorum. Kendisinden bile daha iyi tanıyorum ama şu an tanımak istemiyorum. İşte bu... Fazla komik.

''Yalnız, sabırsızlanan bir insanın davranışları değil bunlar.'' derken anlatması için baskı kurduğunu düşündüğüm gözlerimi dikiyorum ona. Onunda aynı şeyi yapması ile hafifçe dikleşiyorum oturduğum yerde. Hayır yani... Kös kös bakmasan ne olacak? Ölecek sanki!

''İçimi bilmiyorsun güzelim.'' derken çenesine yasladığı eli de, elimin üzerinde aldı yerini. ''İçim sana her şeyi anlatmak için yanıp tutuşuyor. Çünkü son kelimem bittiğinde bana karşı kuşandığın savaş aletlerini bırakacağını umuyorum. Bu yüzden için aktif bir volkan gibi kaynıyor.''

Merak duygum daha da katlanırken elimi okşayan elini yok saymaya çalıştım o an. Elimi çekme girişiminde bile bulunmadım. Çünkü Hakan'ı tanıyorum. Çekmek istesem bile bırakmayacak elimi.

''Neden anlatıp bu aktif volkanı söndürmüyorsun?''

Ağzımdan çıkan cümlem ile tek tınılık bir kahkaha döküldü dudaklarından.

''Çünkü hala omletini yemedin.''diyen Hakan'ın ardından, ağzımdan çıkan ''Hı'' nidasına engel olmaya fırsat bulamadım bile.

''Sen şimdi kaç dakikadır bu yüzden mi anlatmıyorsun her şeyi? Sırf omlet yemedim diye mi?'' derken sesimin şaşkın olduğu kadar, hafif sinirli çıktığına da eminim aslında.

''Bu kadar basite indirgeme.'' derken ayaklanarak bir öpücük kondurdu başımın üzerine. Bu kadar ani hareketler yapma be adam!

Tabağıma koyduğu omletin ardından gülümseyen gözleriyle, gözlerime bakarak ''Benim yaptığım omleti çok seversin, yemeden hiçbir şey anlatmayacağım.'' diyen Hakan aslında aşırı derecede şaşırtmadı dedi. Çünkü o hep böyleydi. Çatlak... Deli dolu...

''Severdim.'' İstemiyorum, onu kırmak istemiyorum. Zevkte almıyorum bundan ama acılara bulanmış olan kalbim hükmediyor dilime.

''Anlamadım.'' derken gerçektende anlamadığını fark ettim. Isırdım dilimi o an. Söyleme Ecrin, anlamamışken kırma onu Ecrin diye düşünceler sıraladım kendime. Ne mi oldu? Tabii ki de kendime yenildim.

ECRİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin