25• İlk Öpücük

604 137 199
                                    

40-50K bölümlerden sonra 3-4K sakızdan çıkan mani gibi geliyor. Tek oturuşta yazılıyor, müthiş bir şey

Umarım sıkılmazsınız okurken

Keyifli okumalar

Bahçede oturuyordu, Jeongguk...

Taehyung işe geri dönmüş olmalıydı. Kreşten çıkınca kendisi de yapacak bir şey bulamayıp eve gelmişti. Eğer her şeyi anlatırsa yüksek ihtimalle bir daha kapısından içeri bile girmeyeceği eve... Taehyung mümkünatı yok tek bir saniye bile tutmazdı kendisini yanlarında.

Ki zaten yanlarında kalmaya artık korktuğu için hayatlarından çıkmak istiyordu. Jimin'in her bir sözü sürekli zihninde dolanırken devam edemezdi burada kalmaya.

Taehyung ile yaşayamazdı.

Sebebi sonucu önemli değildi. Bundan 17 yıl önce yaşananlar bir şey ifade etmiyordu. İkizinin kocasına karşı bir şeyler hissetmek istemiyordu. Eğer böyle bir şey olursa, işin içinden çıkamazdı.

Kalbini korumalıydı.

Önündeki masada duran çiçek tacına kaydı gözleri. Eve gelince, sakladığı yerden çıkarmıştı. Siwoo'nun okulda kağıttan yaptığı ve kendisine verdiği çiçek tacı... İçi titredi Jeongguk'un. Eline aldı tacı ve kağıttan çiçeklerini gerçek çiçekmiş gibi okşadı usul usul. Gözlerini kapattı ve iç çekti.

Şu kısacık zamanda, daha önce sevilmediği kadar masum sevilmişti bu çocuklar tarafından. Dün Minji'nin baba demesi yankılandı sanki kulaklarında. Boynuna sarılmıştı sıkı sıkı. Akşam uyumadan önce dediklerini hatırladı.

Gitme, demişti. Sen hiç gitme...

Kalbi titredi Jeongguk'un. İçinde kocaman, asla dolmayacak bir boşluk hissetti. Ama öyle bir boşluktu ki, ağırlık yapıyordu ruhunda. Kaplıyordu tüm benliğini. Alamıyordu sanki nefes.

Niye bu kadar bağlanmıştı? Nasıl bu kadar bağlanmıştı? Bunun sadece kendisi ile alakalı olmadığını biliyordu. Beraber ailecilik oynadığı başka her hangi bir çocuğa bu kadar bağlanmazdı. Bu karşısındaki 3 çocuğun mükemmelliği ile alakalı bir durumdu. Daha önce onlar kadar derin bir ruha sahip, düşünceli, küçücük yaşlarında kocaman bir sevgiyi kalplerinde taşıyan çocuk görmemişti.

Onlar çok farklıydı. Onlara çok bağlanmış, çok alışmıştı. Onlarsız düşünemiyordu günlerini. Ayrıca kendisini bir yana bırakıyordu. Kocaman adamdı sonuçta, alışırdı bir şekilde. Ama onlar...

Zaten canları yandığı için onlarla kalıp, yaralarını sarmak istemişti. Hepsine mükemmel bir baba profili çizmişti. Minji'nin duvarlarını daha yeni aşmıştı. Kırılmaktan korktuğu için yanına yanaşamayan minik, dün ilk adımını atmıştı kendisine. Ve bugün her şeye son vermeyi düşünüyordu.

Ne olacaktı? Nasıl hissedecekti üçü de? Bir rüya göstermişti hepsine ve şimdi uyandıracaktı o rüyadan. Ne kadar kırılacaklarını tahmin edebiliyordu ve onları o mahzun halleriyle hayal edince kalbi acıyordu. Üçüne de kıyamıyordu.

"Jeongguk."

Jimin'in sesini duyunca kafasını kaldırdı ve sonra hızla etrafa bakındı. Yanına gelen arkadaşına çevirdi tekrar gözlerini. "Dikkatli olsana Jimin, Yoongi falan olabilir çevrede." Ciddi misin der gibi baktı arkadaşı ve masanın diğer tarafında kalan sandaleye oturdu.

"Zaten açıklamadın mı Taehyung'a? Öğretmenle görüştükten sonra anlatacağım diyordun."

"Açıklamadım."

In Lak'echWhere stories live. Discover now