1.BÖLÜM ''TANIŞMA''

2.4K 97 81
                                    

Yatağıma uzanmış aklımda bin bir türlü karmaşık düşüncelerle tavanı gözetleyip diğer yandan da beni şoka uğratan ve bir anda hayatıma giriveren bir süreliğine apartman komşum olacak olan şu ' Azeriyi ' düşünüyordum. Ona Azeri mi yoksa Azerbaycanlı mı demeliyim bilmiyordum ama bildiğim tek şey, daha önce bu tür duygular içerisinde olmamıştım ve neden şimdi? Fena halde sarsılmıştım ve tüm yaz boyunca evde pinekleyeceğimden ve onunla aynı apartmanda olacağımız için gerçekten rahatsızdım. En yakın arkadaşım Seda ailesiyle birlikte tatile gitmişti ve nezaketen benimde onlarla gitmem için teklif etmişti fakat ben nezaketten de olsa bana acımalarını istemediğim için reddetmiştim. Her yaz yaptığım gibi bu yazda yabancı arkadaşlarımla mesajlaşmayı planlıyordum. Yanılmıyorsam eğer, asosyal bir kişiliğim olduğunu hemen anlamışsınızdır. Hangi insan yaz tatilinde evde oturup üniversite sınavına çalışır ki? BEN. Notlarım ne çok yüksek ne de çok düşüktü. Rahat bir kişiliğim olduğundan canım ne zaman isterse o zaman çalışırdım. Ders çalışmadığım zamanlarda ise ya kitap okur ya da dış ülkelerde yaşayan arkadaşlarımla konuşurdum.
Yabancı arkadaşlarımın çoğu bilindik ülkelerdendi ( Amerika, Endonezya, Libya, Meksika ) ve İngilizce konuşarak anlaşıyorduk. Dil bölümü okuduğumdan bu konuda fazla sıkıntı çekmiyordum. Ama daha önce hiç Azerbaycan'dan birisiyle konuşmamış ve mesajlaşmamıştım.
Garip bir kişiliğim vardı evet bunu herkesten duyuyordum ama bir Azeri ile arkadaşlık kurmak ha? Kendi ülkemde sanki hiç kimse kalmamış gibi, değil mi? Gerçekten çok karmaşık bir durum ve berbat etmekten korkuyorum.
Neyse, gelelim benim şu yakışıklı Azerime. Tabii her normal insanın yaşamış olduğu gibi bir tanışma faslı yaşadık bizde ama bizim olay biraz farklı gelişti.
O gün evde aynanın karşısında uzun ve kalın saçlarımı bıkkınlıkla tararken ve ablama içimden lanetler okurken telefonum çaldı. Hiç istemeyerek de olsa elimi cebime atıp, iPhone'numun ekranına baktığımda arayanın komşumuz Nisa abla olduğunu gördüm. Nisa abla üst komşumuzdur ve genellikle yemek yaptığında ablamla benim içinde tabak hazırlayıp benden gelip almamı ister. Çok kilolu bir kız değilimdir ama yemek gördüğümde ( hele hele Nisa ablanın yemeklerini ) gerçekten dayanamam ve kimseye aldırmadan ne var ne yok süpürürüm. Ablam benim aksime zayıf, kendine bakan, alımlı bir bayandır. Okullar kapanalı daha yeni olmuştu ve ben ablamın annem ile babamın ölümünden sonra bayağı zayıfladığını fark etmiştim. Ablamla olan kavganın ardından belki keyfim yerine gelir diye telefonu memnuniyetle açtım.
'' Merhaba Nisa abla, nasılsın? ''dedim hemen kibarlık yapıp.
'' İyiyim canım, şey senden bir ricam vardı da? ''
'' Tabii buyur? ''
'' Azerbaycan'dan yeğenim geldi. Buralara yabancı ve canı gerçekten çok sıkılıyor. Sıkılmıyorum diyor ama sıkıldığı her halinden belli. Sen bilirsin böyle şeyleri hem seversin arkadaş edinmeyi. Bi' el atıver ablacım ha ne dersin?''
Evet dediği doğruydu. Dış ülkelerden arkadaşlık kurmayı seviyordum. Bu hem bana yardımcı oluyor hem de kafamı dağıtmamı sağlıyordu. İngilizce konuşarak kendimi geliştiriyordum ve dünyanın farklı yerlerindeki güzel insanlarla tanışıp hoş sohbetlerimiz oluyordu. Tereddüt içerisinde kalsam da Nisa ablayı kırmak istemediğimden teklifini kabul ettim.
Artık hayatımdan bahsetmenin zamanı geldi sanırım. Küçük bir şehirde ( hangi şehir olduğunu ille de bilmek istiyorsanız söyleyeyim; Düzce ) polis bir ablayla klişe ve basmakalıp bir hayat süren, sıradan bir genç kızdım. Çok arkadaşım yoktu buyüzden asosyal sıfatını memnuniyetle kabul edebilirdim.
Bu sefer ki bir Azeri ha? Telefonu kapattığım gibi uçak moduna alıp ablamın beni arasa da ulaşamayacağını bilme düşüncesi gerçekten de hoşuma gitmişti.
Azerbaycan hakkında çok fazla bilgim olmamasına karşın az da bilgim yoktu hani. Son sınıf olduğumdan genel kültürümü geliştirici tarzda kitaplara sarınmıştım bu sene ve şuan o kitaplara o kadar çok dua ediyorum ki anlatamam.
Üstüme siyah dar paça pantolonumu ve Düzce Ot Festivali'nden aldığım tişörtümü geçirip yukarı çıktım. Zile bastım ve zilin içerideki melankolik sesine koşma sesleri eklendi. Kapı açılınca minnacık ayaklarıyla kapının eşiğine yaslanan Nisa ablanın küçük ve yaramaz oğlu Berke'yi gördüm. Her zamanki gibi bağırarak beni kucakladı. Kucağıma alıp onu hemen öptüm ve bana mutfaktan seslenen Nisa ablanın yanına koştum. Mutfakta aceleyle ve telaşla bir şeyler hazırlamakla meşguldü. Ayıptır söylemesi Nisa abla çok hamarattır ve apartmandaki herkes onu çok sever. ( Özellikle ben! )
'' Ah, geldin mi Özgecim? ''diyerek vücudunu kımıldatmadan kafasını çevirdi ve beni görünce gülümsedi.
'' Evet geldim. Yardım ister misin? '' Kibarlık yapmayı seven birisi değildim ama karşınızda Nisa abla gibi tatlı ve sempatik bir kişiliğe sahip birisi olunca karşı koymak imkânsızlaşıyordu.
'' Hayır canım. Teşekkür ederim yinede. Senden başka bir konuda yardım istedim zaten ve bana o konuda yardım edebileceğini umut ediyorum. Okullar tatil oldu ve ablam Elçin'i Türkiye'ye göndermeye karar vermiş. Biraz sorunlu birisi ama sen üstesinden gelirsin ablacım. Elçin içerde televizyonda bir şeyler izliyor olmalı.''deyip kolumu sıvazladı ve koşar adımlarla kapıdan çıkıp beni mutfakta yalnız bıraktı.
Sorunlu mu? Gerçekten mi? İtiraf etmeliyim ki kız olması beni biraz üzdü çünkü çok kız arkadaşım yok ve insan içinde nasıl ve hangi düzeyde davranacağımı gerçekten hiç bilmiyorum. Ben öylece durmuş bunları düşünürken içeri birisinin girdiğini duydum. Kafamı kaldırıp baktığımda onu gördüm. Bana kısa bir gülüş atıp elindeki kare desenli su bardağını tezgâha bıraktı ve duvara yaslanıp yüzüme baktı.
Ona sanki Mars'tan gelmiş de dünyamızı istila edecek bir yaratıkmış gibi bakıyordum. Üstündeki kot pantolon ve beyaz tişörtüyle bile bu kadar harika görünmeyi başarabilen birisini ilk defa görüyordum sanırım. Tamam, kabul ediyorum biraz abartmış olabilirim ama gerçekten insanı hayran bırakan bir kokusu vardı. Hem kimdi ki bu şimdi? Nereden çıkmıştı? Aslında umurumda bile değildi sadece ona bakmaya devam ediyordum. Aradan ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum ama tüm bunları bir ya da bir kaç saniye içinde düşünmüş olmalıydım. Ben ona bakmayı sürdürürken göz göze geldik ve bir an ne yapacağımı bilemedim. Çok sosyal bir kız olmadığımdan dolayı erkeklerle de nasıl konuşulacağını bilmiyordum ve bu konuda gerçekten bir şeyler yapmam gerektiğini o an anladım.
Komşumun mutfağında tanımadığım bir çocukla bakışıyordum ve bu hiç de hayra alamet değildi. Eski sevgilim olan Furkan ile ilişkimiz biteli bir kaç ay olmuştu ve onu tam olarak unutamamıştım, nedense bunu o an düşündüm. Baktığım her erkekte Furkan'ı görmem normal miydi yoksa psikopatlık bir durum muydu bilmiyordum ama bu konuda da artık bir şeyler yapılması gerekiyordu.
'' Selam, ben Elçin,''dedi birden.
Ne? Elçin mi? Ne yani şimdi Azerbaycan'dan gelen Elçin bu Elçin miydi? Sanırım yanlış duymuştum ya da kulaklarım bana kötü bir oyun oynuyordu. Hayatta hiçbir şey imkânsız değildir ama bu kadarı da olamazdı herhalde. Ben ona şaşkın şaşkın bakmayı sürdürürken yüzünde anlamadığım bir ifade geçip gitti. Daha sonra kafasını anlamış bir şekilde sallayıp tekrar bana döndü.
'' Ah üzgünüm kendimi tanıtmama izin ver. Azerbaycan'dan geliyorum ve yengemin de ısrarıyla buraya getirildim. Çok kalmayacağım zaten merak etme sadece şu 3 ayımı güzel kızlarla geçirmek ve bol bol eğlenmek istiyorum,''deyip bana göz kırptı ve ''Bu arada ismimi söyleyince neden öyle bir tepki verdin?''diye ekledi.
Bu çocuk ciddimiydi? Güzel kızlarla vakit geçirmek istiyorsa plaja veya spor salonlarına gidebilirdi. Neden o zaman buraya geldin seni salak, demek istedim bir an. Bana gelip böyle uygunsuz bir şey söylemesi de gerçekten hiç hoşuma gitmemişti. Ona bakmayı sürdürürken Türkçeyi gerçekten çok iyi konuştuğunu fark ettim. Sessizliğimi bozdum ve ondan etkilendiğimi sesime yansıtmamaya çalışarak,
'' Bizim burada Elçin, kız ismidir ve burada istediğin tarzda kızlar yok. Senin böyle akıcı bir Türkçe konuştuğunu hiç düşünmemiştim, nasıl öğrendin?''
'' Televizyon programlarını izleyerek kendimi geliştirdim diyebiliriz. Ara sıra Türk kızlarıyla konuşmuşluğumda oldu. Ve dediğin şey doğru değil, istediğim zaman istediğim tarzda bir kız bulabilirim, bak mesela seni buldum bile,''deyip pis pis sırıttı bana. Çok mu kendini beğenmişti yoksa ben erkeklerle sohbet etmek nedir bilmediğim için mi bana öyle geliyordu?

AZERİ YÂRİMWhere stories live. Discover now