GİRİŞ

490 13 15
                                    




                                                                                                                                                         31.12.2024

     Soğuk. Şu an tek düşünebildiği soğuktu. Londra'nın merkezinde yürürken etrafına bile bakmıyor yeni yılı kutlayan insanları iterek yürümeye devam etmeye çalışıyordu.
      Her yer ışıl ışıldı ama gözlerine kadar indirdiği şapkası ve burnuna kadar çektiği fuları onun yüzünü saklıyordu. Yanındaki insanlar ona 1-2 saniyeden çok bakmıyorlar ve eğlencelerine devam ediyorlardı.               Sonuçta yeni yıl kutlamaları ve sarhoş olmaları Dünya'yı kurtaracak adamdan daha önemliydi.
       Big Ben'e doğru yürürken etraf iyice kalabalıklaşmıştı ve yürümek neredeyse imkansızdı.  Kolundaki saate bakarak küfretti ve yarı koşar yarı yürür halde ilerlemeye başladı.
        Yoluna devam ederken sarhoş bir kız onu kendine çekti ve parti şapkası takarak öpmeye çalıştı. Zaman kaybettiği gerçeği onun her hücresine adrenalin pompalamaya başlamıştı ve öfkeyle kızı itip şapkayı yere attı. Kızı fazla güçlü itmiş olmalıydı ki kendini kahraman sana 3 sarhoş genç ona bağırarak arkasından gelmeye başladı. Şansına küfrederek arkasına döndü ve en öndekinin suratına yumruk atarak burnunu kırdı . Çocuk acıyla ve şaşkınlıkla çığlık attı ve bu etraftaki 2 polisi onlara doğru çekti . artık iyice sinirlenmeye başlamıştı ki gözleri resmen ateş saçıyordu . öfkesini resmen hisseden 2 genç yaralı arkadaşlarını alarak polislere doğru geri çekildiler ama polisler çocuğun o halini görünce ona doğru koşmaya başladılar.
        İlk kez kalabalık olması onun işine yaradı ve koşmaya başladı. Genç vücudu ve adrenalin sayesinde zaten atletik ve formda olan bedenini yenilmez kılıyordu. Polisleri iyice arkasında bırakmasına rağmen kulağına polis sirenleri gelmeye başlamıştı ve etrafındaki insanlar eğlencelerinin bölünmesiyle öfkeyle homurdanmaya başladılar. Onunla hemen hemen aynı boyda yalnız gezen bir adamı gördü ve şapkası ile fularını ona taktı. Adam kızgınlıkla kafasını ona çevirdi ama karnına değen tabancanın soğukluğu gözlerindeki kızgınlığı korkuya çevirdi ve adamın Big Ben'in ters tarafına doğru koşmasını söyleyince sorgusuz sualsiz koşmaya başladı.
         Artık şapkası ve fuları olmayan adam ceketini çıkarıp yere attı. Üzerindeki takım elbise ve yüzündeki boş bakışlar ile aptalca gülümseme onu tanınmaz hale getirmişti ve polislerden kurtulduğuna inanmaya başlamıştı.
       O geceki tek olmasa da en büyük hatası buydu işte. Zaman ilerliyordu ve tekrar koşmaya başladı. Big ben'in önüne gelince saatine bakındı ve içinden saymaya başladı 3...2....1 ve buuuummmm. Tam zamanında diye düşündü. Nehir resmen patlamış ve alevler her yeri sarmıştı. Herkes korkuyla çığlık atıp etrafa koştururken tam bir keşmekeş oluşmuştu. Gülümsedi ve çite doğru iki büyük adım atıp zıpladı. Hiç zorlanmadan kendini öbür tarafa attı ve arkasına bile bakmadan koşmaya devam etti.
         Bu ikinci en büyük hatasıydı. Dev saate bakarken hayran olmaktan kendini alamadı ancak yavaşlamak gibi bir lüksü yoktu. Kapıyı tekmeleyerek açtı ve merdivenden saate doğru tırmanmaya başladı. Önce ikişer ikişer sonra üçer üçer. en sonunda artık göğsü yanıyor ve hırıltıyla nefes alıyordu ama kendini zorladı ve en sonunda en üste varmıştı.
Neden nöbetçiler yoktu ?
      İçinden dikkatsizliğine lanet okudu ancak iş işten geçmişti . Belki de yapacağı son şey bu olacaktı ama en azından doğru yapmalıydı.
       Kapıyı tekmeleyerek açtı ama gördüğü şey onu şaşırtmaktan çok rakibine saygı çerçevesindeki duyduğu öfkeydi. Yüzünde bakan en az 20 m4 tarzı silah vardı ve ortalarında uzun boylu geniş omuzlu ve gözlerinde zeka pırıltısı olan yakışıklı bir adam duruyordu. Gülümsedi ve 'Ateş ' diye neredeyse mırıldandı ama o odadaki herkes bu emri anlamış ve harekete geçmişti.
       Hızlı düşünmeliydi. Kurşunlar yağarken sağa doğru yuvarlanarak metal bir kutunun arkasına geçti.
       Derin Fransız aksanıyla ' sonzuğa değ sağlanamazzın eski doztum ' dedi.
        o ise sadece gülümsedi ve ' bana birkaç saniye yeter de artar bile '.
        Ve tam o andan saatin ortası patladı ve içeri helikopterin göz alıcı feneri doldurdu. Helikopterdeki askerler daha saatin içindekiler şaşkınlıklarını atamadan ateşe başlamıştı ve ateş kesilince gülümseyerek ayağa kalkıp takım elbisesindeki tozu silken adama tamamdır işareti yapıyorlardı.
        O sırada adamın gülümsemesi silindi ve daha ağzını açıp onları uyaramadan bir roketatar gelip helikopteri havaya uçurdu.
   ' hayııırrrrrr' diye acı dolu bir çığlık attı ve bombanın etkisiyle geriye uçtu.   Kulakları çınlıyor ve gözleri tam göremiyor olsa da yerdeki polis ve itfaiye sirenlerini duyabiliyordu. Nedense Londra insanları için kendini üzülürken buldu. Noelleri mahvolmuştu .
        kafasını sallayıp bu aptalca düşünceden kurtulduktan sonra muhtemelen kırılmış kaburgasını tutarak acıyla inleyip ayağa kalktı. Ama gördüğü şey acısını unutturdu ve mırıldanarak küfretmesini sağladı. Fransız aksanlı adamın yüzünün yarısı yok olmuştu. Hayır. Yok olmak yanlış bir tabirdi erimişti. Eriyen kısımdan siyah parlak bir göz metalden yapılmış kafatası ortaya çıkmıştı. Sol kolu kopmuştu ancak kopuk yerden kan yerine yağ diye düşündüğü siyah bir sıvı akıyordu.
       Resmen tekrar 8 yaşındaydı ve abisi ona zorla terminatörü izletiyordu. Ancak şu anki korkusu ona kıyasla bir hiçti. Adam gülümsedi. bir yüz ancak bu kadar yakışıklılıktan uzak olabilirdi. Sağ kolunu kaldırdı , elinde bir düğme vardı ve anın tadını çıkarak yavaş hareket ediyordu. Bacakları durmuştu, hareket edemiyordu.
      Yıllarca aldığı eğitim ona metal-adama doğru koşmasını emrediyordu ve sonunda kafasındaki ses bacaklarını hareket ettirdi ve atik bir adımla adama doğru zıpladı. Ancak arkasından yediği kurşun onu nefessiz bıraktı ve yere yığılmasını sağladı.
      Ağzından kan geliyordu ve arkasındaki adamın ya da kadının ona doğru yürüdüğünü duydu. Öleceğinden emindi ancak bu kadar kolay olmaz diye mırıldandı ve acıyla çığlık atarak metal-adamı Amerikan futbol oyuncusu gibi tuttu ve beraber saatten aşağı korkuyla çığlık atan kalabalığa doğru düşmeye başladılar.
      Gözleri kararmadan önce gördüğü son şey siyah metalik göz oldu. BEĞENİLİRSE DEVAMI GELECEKTİR. LÜTFEN YORUM YAPIN .

MAHŞERİN 4 ATLISIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant