Bölüm 33

6.4K 399 1
                                    

                  

  Mary önce etrafına sonra da dalgın bir şekilde kitap okuyan Amelia' ya baktı ve hüzünle "Majesteleri, bugün de mi yemeğinizi burada yiyeceksiniz." diye sordu.

  Amelia gözlerini okuduğu kitaptan ayırmadan başıyla onu onaylayıp boğuk bir sesle "Evet, Mary." diye cevapladı.

  Kız onun karşısına geçip dizlerinin üzerine çöktü ve kitabın üstünden ona bakarak hüzünlü bir tonla "Sizin için endişeleniyorum, majesteleri. Ayrıca diğer herkes de öyle." dedi.

  Amelia kaşlarını çatıp sert bir sesle "Neden endişeleniyorsunuz ki? Gayet sağlıklıyım." dedi. Evet, en azından sağlığı yerindeydi.

  Mary çaresizce "Ama mutsuzsunuz. Dahası bir haftadır ne odanızdan dışarı çıktınız ne de sizi görmek isteyenleri kabul ettiniz. Kral gittiğinden beri sizi kimse göremez oldu." diye sitem etti.

  Bir süre onun çaresiz yüzünü süzdükten sonra kararlı bir tavırla "Pekâlâ, bu akşam yemeği burada yemeyeceğim. Aşağıda olacağım." deyip kitabı kapattı ve kalkıp kapıya yöneldi. Mary' nin şaşkın bakışlarını üzerinde hissedince "Şimdi de kamelyalarımın yanına gidiyorum." deyip çıktı.

  Kapıyı arkasından kapattığı anda nefesinin daraldığını hissetti, boğazında bir düğüm vardı, hiçbir şeye aldırmadan, duruşunu dahi bozmadan hızlı adımlarla bahçeye çıktı. Onu gören herkes şaşkınlıkla durup selam veriyordu ama o hiçbirini görmüyordu. Kamelyalarının yanına geldiğinde yavaşça dizlerinin üzerine oturup beklemeye başladı, sanki bir şey söylemeleri gerekiyordu.

  Kararlı bir şekilde "Herhangi bir şey söyleyin. Sizi dinliyorum." dedi, bir an hareket olmadı, pes etmek istemiyordu, daha yüksek ve sert bir sesle "Konuşun." dedi. Bunun üzerine çiçekler ona doğru dönüp söyledikleri şarkının melodisiyle iki yana sallanmaya başladılar.

Çok büyük tehlikeler atlatıldı

Ama yeterli değildi

Onların gücü yetmez buna

Büyü yoksa yanlarında

Zaman daralıyor

Birçok yaşam için

Buradaki de en az oradaki kadar tehlikede

  Genç kadın duyduklarının anlamını çözmeye çalışıyordu, savaşta büyüye ihtiyaçları olduğunu kastediyor olmalıydı. Ama o buradaydı, savaşa nasıl yardım edecekti ki?

  Kendi kendine konuşur gibi "Onlara büyüyü nasıl ulaştırabilirim ki? Ben buradayım." dedi sesi düşünceliydi. "Aslında bunu yapmasını William' dan isteyebilirim, ya da beni oraya götürmesini."

  Bir cevap için çiçeklere baktığında az önceki gibi hareket etmediklerini gördü, aynı anda arkasından bir ses "Bunu yapmayacağımı biliyorsun." dediğinde yerinden sıçramıştı.

  Dönüp William' a baktı ve "Duydun mu yani?" diye sordu.

  Genç adam ona kaşlarını çatmış bakarken "Senin savaşa büyü götürme planlarını mı? Evet, hem de her kelimesini." dedi. Sinirlenmişti, ona büyüyle uğraşmaması gerektiğini defalarca kez söylemesine rağmen büyünün kişileştirdiği en tehlikeli varlıklarla iletişime geçmişti.

  Amelia ayağa kalktı. "Biliyorum, saçma bir fikir. Sadece ne yapmam gerektiğini kestiremedim. Aklıma böyle bir şey geldi."

  William gözlerini kısıp şüphe dolu bir tonla "Onlarla konuşabildiğini biliyorum. Bunu anlamamak için ya büyüyü tanımamak ya da gerçekten saf olmak gerek. Onları duymuyor olmam konuştuklarını bilmiyor olduğum anlamına gelmez." dedi.

Sadeliğin AsaletiWhere stories live. Discover now