benim sol elim

3.1K 582 153
                                    

Gözlerden yaş akar yüreğime
Ayaklarım gitmiş sevinmek neyime
Bir ben değilim elbet bu halde
Onlardan ders alıp şükret haline


Günler ardı ardına geçip gidiyor hayat devam ediyordu. Çizgi romanları okuduğum günden sonra kendimi daha da geliştiriyordum. Bununla başlayan serüvenimde artık kendimi kitap okumaya verecektim. Günler boyu kitaplar ediniyor yeni şeyler öğrenmek için mücadele ediyordum. Kısa bir sürede onlarca kitap okudum ama bana gelen en anlamlı kitap elime geçen en güzel kitaptı. Beni bu kadar derinden etkileyen kitabın ismi sol ayağımdı. Bana yine bu iyiliği yapan Ahmet amcaydı. Belki de yaptığı bu son iyilik bana hayatı sevdirmeye yetecekti.
Kitabı ilk elime aldığımda inanılmaz bir heyecan içimi kaplıyor parmakları sayfaları açmak için adeta yerinde duramıyor beynim okumak için can atıyordu. Elime aldığım anda hemen şunu farkettim. Bu gerçek bir hayattan gerçek bir hikayeydi. Bu Christy Brown'ın ben gibiler için açtığı yoldu. Bu şüphesiz ki benimde mücadelemin başlangıcı olacaktı.

Hikaye ilk kapağını açtıktan son sayfayı kapatana kadar beni inanılmaz bir serüvene doğru yola çıkarıyordu. Bu arkadaşımız yirmiiki kardeşin yaşayan onüç tanesinden biri olarak hayata başlamış. Başlamış ama daha doğar dogmaz golü yemiş. Hani Sadri Alışığın bir filmi var her şeyde ofsayta düşmüş en sonunda da bir iyilik için mahkemeye çıkmış gönülden gelen bir sesle buda mı ofsayt diye yakarması varya işte aynısı bu arkadaşın başına gelmiş. Hayat ona hep ofsayt kalmış. O vazgeçsede annesi vazgeçmesine müsade etmemiş. Hatta yakınları onu özel bakımlı yerlere vermesi konusunda ikna etmeye çalışsada o asla bunu kabullenmemiş. Ve benim oğlum bir geri zekâlı değil diyerek karşı çıkmış. Kahramanımızın yapabileceği pek bir şeyi bile yokmuş. Bütün hareketsiz kalan vücuduna ve yaralanmış yüreğine rağmen ağzından çıkamayan kelimelerle yüreğinde bir isyan yaratmış. Koca hayatında ona yaşamak için verilen tek şey sadece sol ayağımış. Ve kahramanımız hayata tutunduğu sol ayağıyla herkese her seye inat savaşmış. Her sayfada okudukça duygulanıp halime şükrettim. İnsan düşününce bir garip oluyor. Her şeyden yoksun bir insan hayata karşı büyük bir savaş veriyor. Hatta o tek ayağıyla tebeşiri tutmaya çalışıyor ve bir seyler yapmak için mücadele ediyor. Anneside bunu farkedip ona alfabeyi öğretmeye çalışıyor ve bir anda kahramanımızın hayatı değişiyordu. İşte böyle bir hikayeyi okuyarak başladı benim hayatım. Rollerimiz farklıydı ideallerimiz farklıydı hatta inanç ve kültürümüz bile farklıydı ama ikimizin hayatı onun sol ayağında benimde sol elimde birleşiyordu.

Bu kitabı bir çırpıda okudum. Ve onu ilk sayfasını açıp son kapağını kapattığım anda artık ben eski ben değildim. Damarlarımda inanılmaz bir enerji dolaşıyor ruhum adeta şaha kalkıyordu. Şimdi oturmuş kendi kendime düşünüyordum. Hayatta hiç sahip olamadığı ve olamayacağı bir şey için mücadele insanlar vardı. Bu kitap ve onu anlatan karakter sadece biriydi. Bizi biz yapan yaşadıklarımız ve çektiğimiz acıların sevinçleri hüzünlerin yaşananların hepsi üzerimizde olan etkisiydi. Büyük işler başaran bütün insanların hayatlarında her zaman zor anları olmuştu. Ve hiç biri hiç bir zaman vazgeçmeyi düşünmedi. Bir parçanın eksik olması seni eksik bir insan yapmıyordu aksine seni herkesten daha güçlü yapıyordu. Hayatta rastlantı diye bir sey yoktu. Bunları yaşamak onlar için bir ceza değil yaradan tarafından ikram edilmiş bir ödüldü. Yaradan ben ve benim gibi insanlara bir amaç vermişti. Bizlerden bir kaç parçayı almış olsada verdiği en kıymetli ödülün yaşama tutunmamızı sağlamak ve gözlerimizin önündekileri görmemizi sağlamaktı. Şimdi anlıyordum Christy Brown'ı, Picasso'yu Beethoven'ı ve hatta Graham Bell'i bile çünkü onlar büyük işleri başarmak için acılarla yoğrulmuşlardı. Onların ve hala daha adını sayamayacağım ve zamanla ismi unutulan ama yaptıkları bugün bile unutulmayan insanları. Onlarda vazgecebilirlerdi ama vazgeçmediler ve daha da güçlü bir şekilde geri döndüler. Döndükleri andada bir fark yaratmayı başardılar.

Sonuçta ne olduğu belliydi. Christy Brown bütün zorlukların üstesinden gelmişti. Ve bir çok normal insanın bile beceremediği işlerin altından kalkmayı başarmıştı. Hayat hikayesini hafızama kazıdım ve işte o an Sadri Alışık'ın filmindeki o etkileyici sahne aklıma geliyordu.

Ölecekmiş.. ölmesin dedim, bir can kurtulsun dedim.
Bütün hayatımda ofsayt dediler; bir işe yaramaz, sümsük dediler; varsın gine desinler dedim.
Hayatımda bir defacık bir kız sevdim, onu da kaybedeyim dedim; hayatımda bir kerecik bir şey kazanacak oldum, onu da kaybedeyim dedim.
Tek bir can kurtulsun dedim.
Çocuğu kurtaracak kadarını aldım, üst tarafına el sürmedim, fena mı oldu ?

Sizler, hepiniz, hepiniz hakem olun abiler! ya bu bir maç be tıpkı bir maç!
ama böyle hayat sahasında oynanıyo, oyuncuları bizleriz, topumuz da, namusumuz, vicdanımız, insanlığımız..

Ben, ben osman, ofsayt osman.
söyleyin be, allah rızası için söyleyin genemi atamadım golü ha? bu da mı gol değil be

adeletine insanlığına kurban olayım hakim bey, bu da mı gol değil !

Evet bende bütün hayatım bir kitabın sayfalarında ve bir filmin sonundan ibaretti. Hayatımın en güzel çağında ofsayta düşmüştüm. Ama ofsayta düşmem her şeyden vazgeçeceğim anlamına gelmiyordu. Bende elbet golü atabilirdim bende büyük işler başarabilirdim. Tıpkı o filmin sonunda hakimin dediği gibi benim gibilerin hayatlarında ki bu ofsaytlarında bir sonu oluyordu.
Bu sefer gol oluyordu !!!

Hayattaki en önemli şey zafer değil, yarıştır. Esas olan kazanmak değil iyi savaşmış olmaktır.

Pierre de Coubertin

ayaklarım yoksa kanatlarım var (Askıya Alındı)Where stories live. Discover now