valentine's day

2.9K 157 73
                                    

Gözlerimi araladığımda düz beyaz tavana bakarak birkaç saniye dünyaya adapte olmaya çalıştım. Elimi ipek çarşafta kaydırdığımda Calum'un yanımda olmadığını görmek uyuşuk ruhumu şaşırtırken hafif gülüş irkilmemi ve yatakta doğrulmamı sağlamıştı. Kapının pervazına yaşlanmış ve kollarını göğsünde kavuşturmuş Calum'u görünce rahat bir nefes alıp huzurlu gülümsememi yüzüme yerleştirdim. Bana karşılık verirken kapıyla temasını kesti ve boğuk sesiyle "Günaydın." dedi.

Çatallı sesimle "Günaydın." diye mırıldandım ve yumuşak yastığa sarılıp geri yattım. O benim bu halimi gülümseyerek izlerken utancımla gözlerimi kapattım ve neşeyle kıkırdadım. Uzun zaman sonra güne gözlerimi güzel hislerle açmıştım. Birkaç saniye daha öylece oyalandıktan sonra Calum'un bornozlu halini görmek için tekrar gözlerimi açtığımda olduğu yerde yoktu.

Onunla uyanmak eşi benzeri olmayan bir şeydi. Aldığın nefesin gerçekliğinin farkında olmuyor, uyanılan güne başlarken yaşam belirtileri sunuyordum. Sonsuz bir ruh sakinliğinin yanında beden tembelliği ile uyanmama rağmen, güvende olmanın hissi ile güne sağlıklı ve huzurlu başlıyordum.
Gözlerimi her araladığımda karşımda çok sevdiğim o insanın yüzünü görmek ve kendimle dalga geçer gibi, gözlerimi açıp kapatıp, karşımdakinin gerçekliğine inanmak konusunda kendimi ikna etmekle uğraşıyordum.

"Bu bir rüya değil, Chelsea. Bu bir rüya veya hayal değil."

Ondan erken uyandığım her sabah aynı yastığa başımı koyduğum o adamın yüzünü, mimiklerini, nefes alıp verişini izlemenin verdiği mutluluk ile uykudaki Calum'u bakışlarımla uyandırmaya çalışıyordum. Birkaç kere başarılı olmuştum. Ya homurdanıp arkasına dönüp uyumaya devam ediyor ya da kollarını bedenime sarıp beni kendine çekiyor uyumaya devam ediyordu.

Güne Calum ile uyanmanın verdiği mutluluk ile süre giden, yanağına kondurulan bir öpücük, sabah sarılmaları, yeniden uykuya dalma çabaları, saçma sapan sesleri taklit etmeler, aptal aptal kahkahalar atıp nedeninin olmamasını hiç umursamamak, yapılan en saçma ama en samimi muhabbetlerin olduğu anları yaşamak, iyi ki varsın ifadelerinin geçtiği anlar, ve muhteşem bir gitar tınısı ile uyandırılmaya çalışılmak, sevdiğin insanın yanında her gözünü açtığın gün o güne "tam" başlamak, hayatında eksik hiçbir şeyin olmaması ve hiç bitmesin diye içinden haykırmak onunla uyanmamın ardından gelen olaylardan birkaçıydı.

İşte Calum Hood buydu. Yanında uyandığınızda bile sizi garip çekimine sokuyor ve ruhunuza ziyafet çektiriyordu.

Yatakta ayaklarımı sarkıttım ve birkaç gerilme hareketinin ardından kalkabildim. Paytak adımlarla ilerleyip berjerin üzerinde duran kumandayı alıp televizyonu kapattım. Geceleri televizyon açık olmadan uyuyamıyordum. Çünkü uzun zamandır yalnız yaşıyordum ve aklıma gelen tonlarca ürkütücü senaryo oluyordu. Televizyon açık olduğunda garip bir şekilde beni tehtit edebilecek şeylerin uzaklaştığını düşünüyor ve güvende hissediyordum. Calum buna ilk başlarda şiddetle karşı çıkmıştı. "Sikeyim böyle işi! Uyuyamıyorum." demiş ve televizyonu camdan atacak dereceye gelmişti ama bir gece gerçekten uyuyamadığımı gördüğünde tek kelime etmeden kalkıp televizyonu açmıştı.

Yüzümü hızla su ile buluşturduktan sonra banyodan çıkıp ağır adımlarla mutfağa ilerlemeye başladım. Evde Calum'un hafif pürüzlü sesi yankılanıyordu ve uğultu halinde olan bu ses mutfağa yaklaştıkça artıyordu. Sonunda yanına vardığımda kapıda durup saçlarımı topluyordum fakat o mutfağa geldiğimi farketmemişti. Her bir parçası özenle yaratılmış bedenini izlemeyi kesip parmak ucumda ona doğru ilerledim. Kollarımı bedenine sardım ve başımı sırtına yasladım. Gerçekten çok güzel kokuyordu.

"Gerçekten hamaratsın." dediğimde güldü.

"Senin yanındayken evet Chelsea." dedi alaycı bir sesle. Bunda hiçbir kınama yoktu. Artık neden bahsettiğini konuşurken gerçekten söyleyip söyleyemediğini anlayabiliyordum. Eh peki, arada sırada.

ChefWhere stories live. Discover now