Aşk

181 8 0
                                    

Kaybetme korkusunu yaşayan bilir yada herşeyini kaybetmiş insanlar.. Gücün kalmıyor bi süre sonra ne kaybetmeye nede güçlü durmaya. Sayılıdır kimsesiz insanların arasında hala güçlü olanlar. Araf Aksoy da onlardan biri işte. Kimsesiz ama güçlü Tilkiden başka sığınabiliceğim kimse yok aslında diğerlerine kolay kolay sığınmam. Benim limanım süphesiz Tilki.. Huzur bulduğum yer kesinlikle Tilkinin kolları.

Sinirle baktım hepsine hatalarını anlamış olmalılar ki hepsi kafasını önüne eğdi Jilet bişey söylemek için ağzını açtı ama izin vermeden ceketimi alıp dışarı çıktım. Kabullenmiştim.

Yalnızdım..

Kimsesizdim..

Mutsuzdum..

Kabullenmiştim..

Arabaya atlayıp sürdüm. Nereye gidiceğimi bilmiyordum. Sahile yaklaşınca aklıma Osman baba geldi. Osman baba babamın en sevdiği insanlardan biriydi, tabi benimde öyle yanında huzur bulurdum. Sahilde küçük bir rakı balık yeri vardı. Küçük ve şirin biyerdi ayrıca mehmet babayıda uzun zamandır görmüyordum zaten Türkiyeye yeni dönmüştüm. Arabayı parkedip sahilin kenarında olan masalardan birine oturdum. Denizin kokusunu içime çektim. Bunu hep sevmişimdir. Nasılda isterdim normal bir hayatım olmasını. Basit ama mutlu.. Olmadı.Yapamadım.Osman baba beni görür görmez geldi yanıma sarıldı sıkı sıkı. İşte uzun zamandır tatmadığım Baba kokusuyla dolmuştu içim ve Dünyanın en güzel kokusu baba kokusuymuş bir kez daha farkettim. Babasına aşık olan her kız için öyledir zaten. Tamam babamın yerini tutamaz fakat oda benim için bir babaydı, babamdan sonra hep yanımda olmuştu hatta gitmemi istememişti. Giderken dolmuştu gözleri ağlamak üzereydi biliyordum ağladığını görmek istememiştim hiç. Ki benim yüzümden asla. Benden ayrılıp ''Hayırsız ne zaman döndün'' dedi. Tekrar sarıldım doyamamıştım baba kokusuna '' Bugün döndüm peder'' dedim kahkahalarla. Peder dememi sevmezdi ama ben hep peder derdim. Oturduk sohbet ettik ona Ulustan bahsettim.'' Sen hemen birine güvenemezsin Kurşun. Sen çok farklısın hislerin kuvvetli çocukluğundan beridir biliyorum bunu. Eğer ona güvenmeni sağlıcak en ufak bir his varsa burda'' deyip elini kalbimin üzerine koydu ve devam etti '' Önce buraya sonra o çocuğa güven'' dedi sonra en içten gülümsemesini yolladı. '' o zaman sana en güzel balığımı gönderiyorum ha.'' deyip güldü. Kahkahama engel olamamıştım '' Rakısız ve sensiz olmaz babam dönüşümün şerefine bu gece bana eşlik edermisin'' dedim. '' Memnuniyetle küçük hanım'' deyip gitti. Osman babayı beklerken denizi izledim. Uçsuz bucaksız denizi ayın ışığı vuruyordu ve ayın eşsiz ışığını dalgaların sesi ve şehrin ışıkları yalnız bırakmıyordu. 2 yılın sonunda huzurluydum. Sanki hiçbir sorunum yokmuş gibiydi.. Düşüncelerimi Osman Babanın neşeli sesi böldü. Rakı, balık ve mezeler gelmişti. Hem sohbet ettik hem balığımızı yedik birlikte onun yanındayken istemsiz gülümsüyordum. Bu halimi insanlara çok göstermem ama ona ve çeteye gülümsemekten hiç çekinmiyordum ve tabi ki bir de yeni baş belamız vardı Ulus.. Çeteye onu alarak hata yaptığımı düşünmeye başlamıştım. Sırtımızdan vurmasından değil sırtından vurulmasından korktuğumdan. Bir insanı daha çekiyordum uçsuz bucaksız karanlığıma ve oda herşeyden habersiz ilerliyordu yolumda. Osman Baba nın öğütleri bittikten sonra diğer masalarada bakmak için kalktı. Rakının son dublesini de doldurup rakı bardağına baktım ve o an Demir'in sözleri çınladı kulağımda '' Rakı soruların cevabını bulmak için değil, soruları unutmak için içilir'' Onu özlüyordum. Hemde çok. Denize baktım ve bardağımı denize doğru kaldırdım etrafımdaki insanları umursamadan bağırdım. ''SORULARI UNUTMAYA'' saat bayağı geç olmuştu telefonuma baktığımda 31 cevapsız arama ve  hepsi Tilkiden. 31 nedir Tilki ya. telefonumu cebime attım ve ayağa kalktım o an farkettim ki sarhoş olmasam da çakırkeyifdim. Önce Osman Babayla vedalaşıp arabama bindim. Evet alkollü araç kullanmak tehlikeli fakat kimin umrunda. Eve geldim garaja arabayı parkedip eve girdim hepsi salondaydı. Hepsine tavırlıydım. '' İyi geceler ulus'' deyip merdivenleri çıkmaya başladım son basamakta tökezleyip biri kolumdan tuttu kafamı kaldırdığımda gördüğüm kahverenginin en güzel tonundan arkamdan Ulusun geldiğini anlamıştım. '' İçmişsin'' Dedi. ''Soruları unutmak için içtim. beni odama götürsene ya'' dedim. Gülümsedi ve beni odama götürüp yatağa yatırdı. Başucuma oturup '' Bana bu halde araba kullandığını söyleme'' dedi bende'' Tamam, söylemem'' dedim. Bana 'ciddi olamazsın' der gibi bir bakış attı. Bende 'çok ciddiyim' bakışı attım. Göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı. Daha fazla direnemeyip gözlerimi yavaşça kapattım. Hafif aralık gözlerimle Ulus a bakmaktan da kendimi alıkoyamıyordum. Tekrar Ulusu görmek için gözlerimi açmaya çalıştığımda, biraz tavır birazda tebessümle üzerimi örtüp, odadan çıkışını izledim ve gece burda bitmişti benim için...Ve gecenin en güzel yanı Ulus'un üzerimi örtüp odadan çıkışı olmuştu.

Gözlerimi güneşin rahatsız edici ışığıyla açtım. Başımdaki ağrı yataktan kalkmama engeldi ama kalkmam gerektiğini biliyordum. Türkiyedeki 2.günümdü ve artık işlerin başına dönmeliydim. Tunay herzamanki gibi önce hayatımı düzene sokup öyle işlerin başına dönmemden yanaydı. Aşağıdan gelen seslerle yataktan kalktım. Önce bir duş alıp hızlıca üzerimi giyindim ve aşağı indim. Bu kadar tavır hepsine yeterliydi. Merdivenlerin sonunda bana gülümseyerek bakan candostlarıma gülümseyerek karşılık verdim. Akrep sıkıca sarıldı ve gözlerimin içine bakıp '' Zehirlenmeden önce bu eve bir hizmetçi almamız gerektiğine inanıyorum, Tunay yine bize kahvaltı hazırlamaya çalışıyor'' diyerek hepimizi gülümsetmeyi başardı. Akrepin bu sözüne Ulusun gülümsediğinide gördüğüm için cesaretimi toplayarak alkolün etkisinden kurtulduğumu ona göstermek amacıyla yaklaştım. Neşeli sesimle '' Günaydın Çaylak'' diyerek karşısına oturdum. Giydiği beyaz sweetle göz dolduruyordu bu güzelliği süzerken çatık kaşlarıyla bana baktığını farkettim. Toplarlanmalıydım boğazımı temizleyip '' Günaydın demiştim'' yavaşça başını çevirerek isteksiz bir şekilde '' Günaydın'' dedi. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Dün bana sıcak davranan Ulustan bugün eser yoktu bu durum şüphelenmeme neden oldu. Ona güvenmekte haksızmıydım? '' Neyin var çaylak?'' dedim. Kaşlarını kaldırarak ''İyi görünüyorsun'' dedi. Kısık bir sesle aynı şekilde dedim. Kafamı kaldırıp gülümsedim ve '' Evet, mavi bana fazlasıyla yakışıyor'' dedim. Tekrar kaşlarını çatarak '' Anlamadım?'' dedi. '' Aaa hiç, neyin olduğunu sormuştum sadece'' dedim. Bakışlarımı çeteye çevirdiğimde hepsinin bu davranışıma ne kadar şaşırdığını farkettim. Aslında göründüğüm kadar sert biri olmadığımı herkesden iyi bilen onlardı fakat yeni birine tıpkı çeteye davrandığım gibi davranmam onları şaşırmıştı. Bi anda ayağa kalktım '' Ne! Ne oldu ki '' diyerek yürümeye başladım. Geriye dönüp bakamıyordum ki dün geceyi hatırlatan bir el kolumdan tuttu. '' Hiçbirşey olmamış gibi gidemezsin'' dedi Ulus. Tilki hızla ayağa kalktı bize doğru bir adım atıcakken onu durduran Ulus'un öfkeli sesi oldu. '' Sen bu işe karışma'' Neyi vardı bunun böyle? İlk defa bu kadar öfkeli görüyordum onu. Ben ona ne yapmıştım ki. ''Ne oluyor Ulus'' Güldü fakat neşeden yoksun bir gülüştü bu. '' Birde ne olduğunu mu soruyorsun. Hiçbişey söylemeden çıkıp gidiyorsun. Geldiğinde ayakta zor duruyosun. Telefonuna cevap vermeyip hepimizi endişelendiriyosun ve birde ne olduğunu mu soruyorsun'' sesini yükseltmişti. Benim için normal olan bu durum ona yabancıydı. ''Bunlar bizim içi normal şeyler. Sadece biraz yalnız kalmak istemiştim'' sesim onun aksine gayet sakin çıkmıştı. '' Bizi bu kadar endişelendirmeye hakkın yok Araf, ne kadar korktuğumu biliyor musun sen?'' Ne yani benim için endişelenmişmiydi. '' 2 gündür tanıdığın biri için bu kadar endişelenmeyen çok saçma çaylak. Bana bişey olmuyacağını herkes biliyor.'' sesim bu sefer istemsiz yükselmişti. Benim için endişelenmemeliydi. Ölümüm herkes için iyi olucakken böyle olmamalıydı. Onu karanlığa çeken kız için bu kadar endişelenmek gerçekten saçmaydı...






Kural 1: Aşık OlmaWhere stories live. Discover now