¤1¤

86 6 2
                                    

Odamın Güneş ışıklarını içeriye alması ayrı bir güzellik. Yüzüme vuran sarı ve ışıl ışıl parlayan çizgiler doğrultusunda uyandım. Dün geceye rağmen Güneş tüm şehvetiyle kendini gösteriyordu. En sevdiğim Güneş ise aşağıda kahvaltı hazırlıyordu. O güzelim sesiyle şarkılar söyleyip günü yaşanılabilir hâle getiriyordu. Onu gercekten seviyordum.
Banyoya geçip soğuk suyun cildime verdiği 'ayıl artık' mesajlarını aldıktan sonra dolabımın karşısına geçtim. Nedenini bilmediğim bir şekilde bugün kendime ayriyetten bir özen gösterme ihtiyacı hissettim. Bordo renk pantolonumun üzerine beyaz ve üzerinde siyah çizgileri olan gömleğimi giydim. Saçlarımı hafif bir şekilde dalgalandırdım. Hiç bir zaman aşırı makyaj yapan biri olmadım. Bu yüzden hafif bir allık, ruj ve eyeliner ile makyajımı sonlandırdım. Merdivenlerden, "Günaydın sana çıtır." Nidalarıyla inerken Güneş, şarkıyla karşılık cevap vermişti.
"Günaydın sana vanilyam."
O benim çıtırım. Bense onun vanilyasıyım.
"Bakmak için hazırlamadım."
"Sana kalır mı acaba diye düşünüyordum." Dediğimde gülmüştü. Yanağına bir öpücük kondurdum. Kahvaltımızı bitirdikten sonra okul yolu bize görünür. Mor renkteki Vosvos'umuza atlayıp yola koyulduk. Vosvos'lar bence en muhteşem arabalar. Küçüklüğümden beri istediğim tek araba.
Okul binası 'hoş geldiniz yeni yorgun bir güne hazır olun' der gibiydi. Sınıftan içeriye girdiğimiz zaman güzel bir doğum günüyle karşılaştık. Eylül'ün doğum günüydü. Yanına gidip iyi dileklerimizi söyledik. Sınıfta ki herkesi tanırdım. Yalnız birisini çıkartamadım. Yeni olmalıydı. Sakin görünüyordu ve konuşmaya meyilli değildi sanırım. Ama ilk gün hep böyle hissedilmez mi zaten?
Yaklaşık 1.84 boylarındaydı. Kumral saçları ve mas mavi gözlere sahipti. Elbette Güneş'imin gözlerini geçemezdi. Yakışıklı olduğunu itiraf edebilirim. Büyük olasılıkla hatta kesinlikle kızlar çoktan etrafında pervane olmaya başlamıştır. Ama ben gayet samimi ve arkadaş içerikli hislerle yanı doğru gidiyordum. Ah evet gerçekten şuan yanına doğru gidiyordum.
"Selam. Ben Ada." Ona bütün dişlerimi gösterip, gamzemi çıkarttığıma emindim. Ama işte bu benim. Neşeli, samimi, doğal ve cıvıl cıvıl.
Bir süre bana baktı. Ne düşündüğünü anlayamamıştım. Birden yüksek sesle konuşmaya başladı.
"Hey millet buraya bakın. Daha şimdiden bana bütün dişlerini gösteren biri var. Bence artık fazla zorlamayın."
Gülmeye başladı. Olduğum yere mıhlanmış gibiydim. Hayatımda hiç bu kadar küçük düşürülmemiştim. Yanına gitmem tamen dostça bir histi. Tek bir şey dahi söylemeden oradan ayrıldım. Kapıdan çıkmadan önce arkama dönüp bakma ihtiyacı hissettim. Bakışlarımız buluştuğunda gözümden bir iki damla yaş geldiğini hissettim. Elimin tersiyle gereksizce akan yaşlarımı sildim. Onun da birden yüz ifadesi değişmişti. Orada durup onunla tartışmaya gireceğimi düşünmüş olmalıydı. Ona beklediği tepkiyi vermemiştim. Bunun için gurur duymuştum. Tekrar arkamı dönmeden oradan uzaklaştım.
Güneş benimle gelmemiş ama orada da kalmamıştı. Üzüldüğüm zamanlarda ilk önce kendi başıma kalmalıydım. Bu benim davranışımdı.
Bahçeye çıktığımda ciğerlerimi temiz havayla doldurdum. Ortalık sessizdi. Herkes derste olmalıydı. Sanırım bugün ders işleyecek duygulara sahip değildim. Onu görüp olay çıkarmak istemiyordum. Cevap vermeden gitmem tekrar aynı şeyin olacağına izin vereceğim anlamına gelmez.
Eşyalarımı alıp bir an önce burada gitmek için arkamı döndüm. Merdivenlere doğru yöneldiğimde karşımdaydı. Sanırım yeteri kadar sürtük muamelesi yapamadığını düşündü. Hiç bir şey söyleme gereği duymadan devam ettim. Yanından geçerken kokusu bütün hücrelerimi sarıp sarmalamıştı.
"Ada?" Diye seslendiğinde durmamıştım. Durmayacaktım. Ona bu fırsatı vermeyecektim.
              **     **    **
     Aras'tan ...
Hayır durmayacaktım. Nedenini bilmediğim bir şekilde farklı gelmişti bana. Durup, bağırıp çağırabilirdi. Hatta okkalı bir tokat bile yiyebilirdim. Ama yapmadı. Akıttığı o bir damla yaşı görmüştüm. İstemsizce gidip yaşlarını silmek istedim. Müsade etmezdi elbette. Biliyorum. En azından anlamıştım bakışlarından. Öyle masumdu ki... Sınıftakilerin gazına gelmiştim. Yapmazdım oysa bu tür şeyler. Tamam belki bazen. Erkektim sonuçta. Arada eğlence arardı herkes. Ama incitebileceğimi düşünmeyip odunluk etmiştim. Peşinden gidiyordum şimdiyse. Belki de o tokatı yemeyi cidden istiyorumdur.
Karşılaştığımızda ifadesizce yüzüme bakıyordu. Ne düşündüğünü anlamak zordu. Yanımdan geçip giderken bile ağzını açıp tek laf etmemişti. Beline kadar dökülen karamellerini savururken tıpkı küs bir çocuk gibiydi. Hafifçe gülümsemiştim. Yaptığım şey utanılasıca bir hareketti. Pişman olmam gerekeren yerde gülümsemiştim. Aslında pişmandım. Ama bu tavırları hoşuma gitmişti. İzlemeye değerdi. Ama yine de gönlünü almalıydım karamelin.
"Ada" dediğimde bile o kadar umursamamıştı ki bir an koridor duvarlarına seslendiğimi zannettim. Durmamıştı. Demek cezalandırılıyordum. Hak etmiştim. Aksini söylemek ne haddime. Peşinden gidip durdurdum onu. Koluna dokunduğum an öyle bir geri çekilip ittirmişti ki bu gücün gerçekten ondan mı geldiğine inanamadım. Yinede durdurmayı başarmıştım. En azından öyle sanıyordum.
"Özür dilerim. Ben aslında böyle bir şeyi yaparken aklımdan ne geçiyordu inan bilmiyorum. Seni incitmek istememiştim. Daha fazla ne söylenir, nasıl açıklanır bilmiyorum." Düşünmeden konuşmuştum. Asıl inanılmaz olan gülümsüyor olmasaydı. Sol yanağında ki gamzesi görülmeye değerdi. Evet kesinlikle onu seyredebilirdim. En güzel ve hiç bitmesini istemediğim türden bir film gibiydi. Ama karşımdaki gerçekti. Bu daha güzeldi.
"Seni affediyorum." Demiş ve gülümsemesini bozmamıştı. Yürümeye devam ettiğinde saşkınlığımı üzerimden atma çabası içerisindeydim. Bu kadar kolay affedebileceğini hesaba katmamıştım. Peşinden gidip sınıfa girdim. Eşyalarını topluyordu.
"Nereye?" Birden bire sorunca aklı karışmış olmalıydı. Yani beni neden ilgilendirsin ki? 'Sanane' cevabını beklemeye koyuldum.
"Ders kafasında değilim. Sanırım yalnız başıma İzmir'e bırakacağım kendimi." Hiç bir şey yapmamışım gibi davranmasına anlam veremesemde konuyu açmaya niyetli değildim.
"Güzel fikir. Sana iyi terapiler o zaman." Gülümseyerek karşılık verip gitmişti. Bu kız sürekli gamzesini çıkartmamalıydı. Birisi buna onu yasaklamalıydı.
              **        **         **       

❌Y A S A K❌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin