V

1.5K 180 70
                                    

Michael heyecanlıydı çünkü bu onun davet edildiği ilk partiydi ve izlediği filmlerdeki gibi olmasını bekliyordu. Ashton'ın arabasına bindiğinde radyodan Silverchair yükseliyordu, Michael bunu pek sevmese de Ashton müziğine takıntılıydı ve hep aynı şeyi söylerdi: Benim arabam, benim kurallarım, benim müziğim.

Yola geç çıkmaları yetmiyormuş gibi şimdi de trafiğin ortasında sıkışmışlardı. Hepsi Michael'ın suçuydu, kıyafetlerini seçmesi sonsuza kadar sürmüştü ve bu Ashton'dan 20 dakika kaybettirmişti.

Sonunda sol tarafında küçük bir cep bulunan siyah bir tişört, dar siyah kot ve siyah bir deri ceket giymişti.

Siyah giymeyi severdi.

Neredeyse oraya varmak üzereyken telefonu hafifçe titreşti. Luke.

Luke✨: Neredesin?
Luke✨: Ben mutfaktayım.

"Luke bana mesaj attı, mutfaktaymış hadi gel." Michael, Ashton'ın kolunu çekiştererek Luke'un onları beklediği yere sürükledi.

Luke, beyaz bir grup tişörtü ve mavi kot pantolon giyiyordu. Bu kıyafetlerle mükemmel görünüyordu ve Michael onun kalçalarına bakmadan duramadı.

"Gelmişsin!" Luke hafifçe Michael'a sarıldıktan sonra dikkatini Ashton çekti.

"Michael'ın arkadaşı sen misin? Aaron? Tanıştığıma memnun oldum, ben Luke." Ellerini ceplerine koyarak gülümsedi.

"Adım Ashton ve ben de tanıştığıma memnun oldum Luke." Ashton ona gülümsedikten sonra Michael'a döndü. "Hayley bana mesaj attı ve aşağıda bira pong* oynayacakmışız, gelmek ister misin yoksa burada mı kalacaksın?" (Ç/N; Orjinali "beer pong" o yüzden ne olduğunu tam anlayamadım.)

Soru direk ona sorulmuş olsa da Michael bakışlarını Luke'a yöneltti. "Sanırım burada Luke'la kalacağım."

"Tamam ihtiyacın olursa, bana mesaj atarsın." Ashton aşağı kata inen merdivenlere döneldi.

"Ben gelmeden önce ne yapıyordun?" Michael, Luke'u salona doğru takip ederken sordu.

"Doğruluk mu cesaret mi oynamak üzereydik, katılmak ister misin?"

"Tabii."

Luke mavi saçlı bir kızın yanına oturduktan sonra yanındaki yere hafifçe vurarak Michael'ın oturmasını işaret etti. "Bu Michael."

"Yılan çocuk?" Luke kafasıyla onaylarken mavi saçlı kız gülümsedi. "Ashley."

"Ben Jack ve bu da Alex." Koyu kahverengi saçları olan çocuk, yanında oturan mavi saçlı çocuğu işaret etti.

"Ben Rian." Kısa saçlı çocuk ona gülümsedi. "Oradaki de Zack." Gri bereli çocuğu işaret etti.

"Benim adım Lana." Kırmızı rujlu ve çiçek tacı takmış kız gülümsedi.

"Ben Lauren, o Normani ve ilerde sigara içen çocuklar da Lido ve Matty." Hafifçe kıkırdadı.

İki çocuk Michael'a el salladıktan sonra Lana konuştu. "Tamam, oyuna devam edelim. Sıra sende Ash."

"Tamam." Gözlerini kalabalıkta gezdirdi ve Normani'yi gördüğünde sırıttı.

"Normani, doğruluk mu cesaret mu?"

"Doğruluk." Ashley, cevabına karşılık gözlerini devirdi.

"Her zaman doğruluğu seçiyorsun...um, Alex'le sevişir miydin?"

Normani suratını astı ve Alex hariç herkes kahkaha atmaya başladı. "Asla olmaz, o McDonald's gibi kokuyor."

"McDonald's nasıl kokar ki?"

"Çok alındım, bir daha böyle olmaz diye düşünüyordum." Alex ağlıyormuş gibi yaptı. "Ben seninle sevişirdim, dostum." dedi Jack. "Teşekkürler, dostum." Alex gülümsediğinde Rian kahkaha atmaya başladı ve Zack ona durması için bağırana kadar gülmeye devam etti.

Normani sadece hafifçe kıkırdadı ve Michael'a döndü. "Tamam, Michael doğruluk mu cesaret mi?"

"Cesaret."

"Bu odadaki en ateşli olduğunu düşündüğün kişinin adını söyle ve kalçasını sık."

Herkes dikkatini Michael'a verdi, tüm gözler onun üzerindeydi.

Michael daha doğru dürüst düşünemeden ağzından Luke'un ismi döküldü. 

Luke'a baktığında sırıttığını fark etti ama yanakları kızarmıştı.

Luke ayağa kalktığında kıkırdadı ve Matty ile Lido gülmeye başladı. "Şuna bak."

Michael da utançtan kızarmış şekilde ayağa kalktı ve Luke'un kalçalarını kavrayıp sarışının hafifçe cırlamasına neden olduğunda Jack, Anaconda şarkısını söylemeye başladı.

Oyunu yaklaşık bir saat kadar daha oynadıktan sonra herkes kendi işiyle ilgilenmeye başladı. Luke, Michael'ı Ashton'ın yanına bırakıp Lauren ve Lido'yla sigara içmişti ama sonradan Ashton'ın yanına geldiğinde Michael ortalıkta görünmüyordu.

Tüm evi aradıktan sonra sonunda onu alt katta Ashley ile bir şişe çilekli vodka içerken bulmuştu.

Kıkırdayıp duruyordu ve Luke bunu çok tapılası bulmuştu.

"Ne kadar içti?"

Ashley, Luke'a cevap verirken Michael'ın elindeki boş şişeyi aldı. "Çok. Onu evine götürmelisin."

"Evet sanırım." Luke, hala gülen Michael'ı ayağa kaldırdı.

"Luke, tekrardan kalçalarına dokunabilir miyim?"

"Hadi seni evine götürelim."

Ashton'ı bulup ona Michael'ı eve götüreceğini söyledikten sonra Michael'ı dışarı çıkarıp kendi arabasının yolcu koltuğuna oturttu ve emniyet kemerini bağladı.

"Tamam hatırladığım kadarıyla Maple Sokağı'nda yaşıyordunuz." Luke sürücü koltuğuna otururken mırıldandı.

Michael kıkırdadı. "Benim evim o sokakta!"

Luke gülümsedi ve Michael'ın evine doğru sürmeye başladı. Oraya vardıklarında Michael'ın arabadan inmesine yardımcı oldu ve evlerinin kapısını çaldı.

Birkaç saniye sonra kapıyı Karen, Michael'ın annesi, açtı ve Luke'u içeri davet edip ona neden Michael'ı odasına taşıdığını sordu.

Luke olayları açıkladı ve Michael'ı odasına götürüp yatağa yatırdı. "Luke, sen de benim kalçalarıma dokunur musun?"

Luke, Michael'ın üstünü örttü. "Çok isterdim ama şu anda sarhoşsun ve ne söylediğini bilmiyorsun."

"Lütfen bana dokun."

"Hayır."

Michael inledi ve Luke'un penisinin olduğu yere baktı.

"Penisime ne ad verdiğimi bilmek ister misin?"

"Adını ne koydun?"

"Cliffoconda çünkü yılanları seviyorum." Kıkırdadı.

"Bu oldukça orjinal bir isim, Michael."

Michael kafasını sallayarak gözlerini kapadığında Luke onun alnını öptü ve odadan çıkarken fısıldadı. "İyi geceler, Mike."

snake boy //muke {türkçe}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin