6. Bölüm

124K 4.7K 1.6K
                                    

MULTİDE VİDEO VAR, İZLERSENİZ SEVİNİRİM :D

İYİ OKUMALAR...

***

"Hazırım." Tam olarak hazır olduğum söylenemezdi. İnsan ne ölmeye ne de yaşamaya tam olarak hazır olabilirdi ama biliyordum, beklemek hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Ne olacaksa bir an önce olup bitmeliydi.

"El frenini çekiyorum." Konuştuğunda ensem gıdıklanmıştı ama kıpırdayamadım. Onu onaylayan bir mırıltı çıkardığımda derin bir nefes aldım. El frenini çektiği an debriyajdan ayağımı yavaşça çekip freni bırakmalıydım ve gaza asılmalıydım. Ehliyetim yoktu ama Oktay, Beyza ve bana direksiyon dersleri vermişti. O derslerde hiçte fena değildim.

"3 dediğimde debriyajdan ayağını çek."

"Tamam."

"3." Birden 3 dediğinde telaşlanmıştım ve arabanın titreyip sallanması da hiç yardımcı olmuyordu. Üstelik araba sallandıkça ileri doğru gidiyorduk. Titreyen ayağımı debriyajdan yavaşça çekip arabanın biraz daha titremesini bekledim. Saniyeler ağır çekimde ilerliyordu. Geçen birkaç saniye hafızama kazınırken bu anı hep daha uzunmuş gibi hatırlayacağımı biliyordum. Sonunda araba daha da titrediğinde ayağımı frenden çektim ve araba ileriye doğru sendelledi. Dudaklarımın arasından kaçan küçük çığlık Ekin'in damarlı eliyle kesilmişti. Konsantre olmamı istiyordu, konsantre olmalıydım. Gaza basıyordum basmasına ama ağırlığın büyük kısmı öndeydi ve biz git gide uçuruma çekiliyorduk.

"Sakın pes etme. Başka şansımız yok küçük aptal..."Konuşurken kulağıma değen dudakları beni ürpertmemişti. Ölüm beni hissizliğine ve soğukluğuna çağırıyordu, ondan korkmuyordum. Ama ben öldükten sonra babam ve Beyza'ya ne olurdu? İşte bu belirsizlikten korkuyordum... Araba ısrarla ileri doğru giderken ben de ısrarla gaza basıyordum. Ekin'in de dediği gibi. Bu son şansımızdı.

Araba kesik kesik geriye doğru hareket ettiğinde gaza daha fazla asıldım. Başaracaktım, başarmalıydım. Kafama koyduğumu yapardım ben. Zorluklar beni yıldırmazdı, güç verirdi. Buradan kurtulduktan sonra Ekin'in de beni yıldırmasına izin vermeyecektim. Mücadele edecektim.

Arabanın ön tekerlekleri uçurumun dibine yaslandığında Ekin el frenini çekti. Yavaş bir hareketle arkamı dönüp ona baktım. Daha kurtulmamıştık.

"Neden durdurdun?"

"Kurtulacağız."

"Ama kurtulmadık!" Çenesi kaskatı olduğunda telaşla önüme döndüm. Gözlerinde oluşacak olan korkutucu ifadeyi görmek istemiyordum.

"Benimle konuşurken ses tonuna dikkat et. Uçurumdan değil, benden kork küçük aptal. Çünkü ölüm seni kurtarır, ben seni karanlığıma çekeceğim." Alt dudağımı ısırırken söylediklerini düşündüm. Eğer kabul etmeseydi benimle evlenmezdi, ona kimse istemediği bir şeyi yaptıramazdı. O halde neden bu kadar nefret ediyordu benden? Ah, pardon! Neden nefret bile etmiyordu benden?

"Neden durduk?" Ölümün kıyısında ona çıkışmam mantıklı olmazdı. Gerçi ölümün kıyısında olmasakta ona çıkışmak mantıklı değildi.

"Biraz daha ölümü hissetmek istiyorum." Kelimeler beynimde yankılanırken vücudum buz kesmişti. Tıpkı onun vücudu gibi... Tek fark Ekin'inki ölüm soğukluğuydu. Benimki korkuydu. Ölümden korkmuyordum, ölümü hapsetmiş bedenden korkuyordum. Ekin ölümü bile kendine tutsak edecek kadar güçlü ve acımasızdı. Benim gibi sıradan bir kızın onun karşısında bir şansı olabilir miydi ki? Ölümü yutan adamın karşısında şansım var mıydı sahi?

"Bir fikrim var." Ekin'in sesiyle düşüncelerimi bir kenara bırakıp söyleyeceklerine dikkat kesildim. Hala kucağındaydım ve bu artık normal bir şeymiş gibi geliyordu.

KÖTÜ KOCAWhere stories live. Discover now