ŞDK:19

1.2K 82 3
                                    

Bölüm:19

Karşı tarafı dinlemeden telefonu tekrar kulağından uzaklaştırıp kapatacakken Berat’ın eli buna mani oldu. Mecburen telefonu kulağına götüren Gülşah bağırdı ‘Ne var?’

Sahi annesinin skandalını bu kadar çabuk duymuş olabilir mi? Hayır hiç sanmıyordu.

‘Ne var!’dedi aksi bir ses tonuyla.

Gelen cevap onu hem üzerken hemde sevindirmişti. Şimdi ne yapacaktı?

‘Bengü çocuğunu düşürmüş hastanede.’

Tıpkı Gülşah’ın intikam uğruna birçok masumun canını yakması gibi…

Tıpkı Bengü'nün Berat’ın evi terk ettiğini yazdığı mektubunu okuduktan sonra gelen erken doğum sancılarıyla dört aylık bebeğinin kayıp gitmesi gibi…

Burada kim suçluydu bir anlık Nefsine uyan Berat mı? Onu yanlışa iten babası mı? Kızının nefretini kazanan annesi mi? Yoksa kocasının yanlışı yüzünden bebeğini kaybedecek olan gözü yaşlı anne mi?

Herkes çocukken masumdu… Şimdi onları günahkar yapanlar gibi onlarda günaha bulandılar.

Gülşah bedeninin kirliliğiyle günaha bulanmıştı diğerleri kirletmekle hepsi hırsının nefretinin aslında en başından beri nefislerinin kurbanlarıydı.

İntikam tatlı geliyordu Gülşah’a en başından beri bu yüzden dönmüştü aslında geriye gerçekler tek tek yüzüne vurulurken ne annesi umurundaydı. Ne de o gözünde büyüttüğü dedesi…

Elinde ki telefonunu kapatmadan önce ‘Hangi hastane?’ dedi. 

Suna’dan cevabı aldıktan sonra iki seçim hakkı vardı önünde ya bencil olacak ve bunun yükünü ömür boyu taşıyacaktı ya da fedakarlık yapıp günahlarını biraz olsun çektiği aşk acısıyla kapatacaktı.

Aşk mı?

Vicdan azabı mı?

Gülşah şimdi gözlerinin içine saf bir sevgiyle bakan iyi adama baktı. Hak ediyor muydu gerçekten onu? Kafasını iki yana sallayıp elleriyle yüzünü kapattı. Çökmüştü. Hiçbir seçim yapmak istemiyordu işte. Bırakmak zor geliyordu şövalyesini.

Omuzunda hissettiği elle sıçrayıp kafasını ancak kaldırdı. Berat’ın kendisini Şefkatle kollarının arasına hapsetmesine izin verdi. Hıçkırarak ağladı işte o zaman bütün kaybetmişliğine.

Artık çok geçti.

Şimdi ağlarken aslında çoktan kararını vermiş olduğu sonuca ağladığını fark etti. O telefonda ilk duyduğu an vazgeçmişti Berat’tan ama kendine itiraf edemiyordu. 

Biraz olsun göz yaşları dinince sevdiği adamın dudaklarına uzandı kısa bir öpücük çalıp fısıldadı ‘Git!’

Berat duyduğu şeyin şaşkınlığıyla irkilse de Gülşah yutkunarak daha gür bir sesle bağırdı.

‘Karının yanına git!’

Adam başta kabul gördüğü bu kadın tarafından istenmemenin şokuyla yerinden kalktı sanki ne yapacağına karar veremiyormuş gibi etrafına bakındı.

‘Karım?’dedi. Bu kelimenin anlamsızlığını anlamlandırmak için.

‘Hastanede’ diye yanıt geldi Gülşah’tan. İşte o zaman Berat’ı tutmasına gerek kalmadı. İki koca adımda ulaştığı kapıyı arkasından çarparak çıktı.

Arabasına binerken bile hala sayıklıyordu. ‘Benim yüzümden’

Gazı köklerken Önünü bile görmüyordu aslında. Gülşah’ın gözü yaşlı hali gözünde canlanıyor Bengü'nün çığlıkları dolduruyordu anıyı ‘Senin yüzünden!’ diyordu perişan olmuş kadın.

Tek fark ses Bengü’ye ait olsa da ağlayan kadın görüntüsü Gülşah’a aitti ve o orada hiç bir şey yapamadan öylece dikiliyordu. Kalbi sancıyordu.

Öfkeyle yumruğunu direksiyona geçirdi. İki farklı korna sesi çaldı karanlık ve ıslak yolda.

Ardından büyük bir gürültü koptu.

***

Bengü hastahane koğuşunda ağlarken evlat acısı için çok geçmedi ki ikinci acıyı yaşadı. Berat ambulansta hastaneye getiriliyordu. Islak asfalttan dolayı kayan kamyonet Berat’ın suratle giden aracına çarpmıştı.

Bengü için terk edildiği mektup aklında bile yoktu. Berat’ı da kaybedemezdi küçük bebeği gibi.

‘Gülşah!’ nefretle haykırdı bulunduğu odada bu ismi her şeyini almıştı elinden bebeğini yetmezmiş gibi bide kocasını.

Suna köşeye çökmüş çocuklar gibi salya sümük ağlıyor Sarp’da onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

'Berat ölmeyecek değil mi?' dedi şişmiş gözlerle Sarp'a bakarken ne kadar çirkin göründüğünün farkında değildi.

'Hayır ufaklık mağlesef o Gülşah'ı bana bırakmaz' dedi. Alaycı sesi somurtan yüzü Suna'yı biraz olsun rahatlatmıştı.

Neden bilmiyordu ama Ediz'den çok güveniyordu bu adama.

'O Gülşah'ın şövalyesi korumaktan vazgeçmez değil mi?'dedi mağsum çocuklar gibi sanki bu cevap onun yaşaması için gerekliymiş gibi. 

Sarp her ne kadar sinirlense de bu duruma kızın suratına bakan şişmiş gözlerle çocukça ifadesi yumuşamasına neden oldu. 'Evet çirkin ördek yavrusu'dedi.

Kızın kaşlarının yavaşça çatılması elini yumruk gibi kaldırıp azarlayan ifadesine eğlenerek baktı. 'Ben çirkin değilim tamam mı? Hele ördek hiç! Kanatlarım yok! Tüylerim de!'

Saçma cevap Sarp için o an hiç önemli değildi.

Diğer yandan Gülşah'tan nefretle bahseden Bengü'nün sözlerine destek çıkıp elini tutarak onu yatıştırmaya çalışıyormuş gibi görünen sevda hanım her türlü her konuda arkasında olduğunu fısıldıyor aynı zamanda öfkesini daha da alevlendiriyordu.

Not: Evetttttttttttttttttttt........... Canım okuyucularım bu bölüm biraz kısa oldu gibi çok hızlı yazdım çünkü yada kaptırdım bilmiyorum en kolay zorlanmadan yazdığım bölümdü diyebilirim. Eh birde yorum ve beğeniler artsa daha çok memnun olacağım  Melis Simay 

 —

ŞeyTan Diyor Ki...Where stories live. Discover now