⁴"Ci sono due bambini , Hun. "

5.2K 301 114
                                    

⁴"Ci sono due bambini , Hun. "

Şakaklarıma parmaklarımı götürerek masaj yapmaya başladım. Odanın ortasında ileri geri adımlıyor , baş ağrımın geçmesini bekliyordum. Canım sıkkındı , çok fazla işim vardı ve üstüne üstlük açtım. Dışarıda yağan yağmur yüzünden buhar olmuş camlardan dışarıya doğru baktım. Çoktan güneş ışığını aya devretmiş, yıldızlar gökyüzünde asılı kalmıştı. Çok geçmeden deri koltuğuma oturdum ve derin bir nefes verdim. Haftasonu bile rahat rahat dinlenemiyor , Kai'nin güzel yüzünü seyretmek yerine dosyalarla bakışıyordum. Tamam, benim gibi işkolik biri için tüm bunlar sorun değildi ama başımın ağrısı katlanmaya başlamıştı ve Kai , o Kyungsoo denen herifle telefonda konuşuyordu. İşle ilgili olduğuna emindim , Kai' ye her şekilde güveniyordum ama o Kyungsoo...O sinirimi bozuyordu. Hemde kedilerden bile daha çok!

Belki de canımın bu kadar sıkılması bunu yüzündendi , bilemiyorum ama acilen yemek yemem lazımdı. Açtım , aç , aç ve aç. Hem aç iken Kyungsoo denilen o herifi de dövemezdim. Evet , bu geçerli bir nedendi. Sırıtarak çalışma masamın üzerinden anahtarlarımı aldım ve odadan çıktım. Ev sessiz görünüyordu. Büyük ihtimalle Kai konuşmasını bitirmiş , iki gündür elinden düşürmediği o sıkıcı kitaplarından birini okuyordu. Nedendir bilmiyorum, o kalın romanlardan nefret ederdim. Hem onlar fantastik hiçbir öge içermiyordu. Yani hayır , ilgi alanıma o kitapları okuyan Kai dışında hiçbir şey girmiyordu.

Tahmin ettiğim gibi , Kai elinde bir kitapla yağmuru seyrediyordu. Onunla beraber geçirdiğim günlerin aksine bugün durgundu ve zaman zaman yüzüme bakarak uzaklara dalıyordu. Şimdi o durumlardan birindeydik, odaya girdiğimin farkında bile değildi. Gülümseyerek tişörtünün açıkta kalan tarafından ensesine öpücük kondurdum. Bu onu ürkütmüş görünüyordu.

" Bebeğim , sen iyi misin bugün ? " Diyerek yanına oturduğum da , kısaca baş sallayıp omzuma yaslanmıştı. Solgun ve yorgun görünüyordu, hasta olabilir miydi ?

" Yemeklik bir şeyler almaya gidelim diyecektim ama...sen iyi görünmüyorsun ? " Uzanıp elimi Kai'nin alnına koydum. Ateşi de yoktu aslında. Somurtkan yüzüne bir buse kondurarak başımı geriye yasladım. Haftasonu tatilinden beri şu ortaya çıkan gergin ve mutsuz hissi üzerinden atamıyor gibiydi. Haftanın son çalışma günü şirketten eve geldiğimizde ona dokunmama da izin vermemişti. Gerçekten hasta olabilir miydi ?

Kai benim dokunuşlarımla kendinden geçebilecek biriydi. Onu ne kadar çok etkilediğimi biliyordum.

"İyiyim ben sevgilim. Endişe etme lütfen. Hem benimde karnım acıktı. Markete beraber gidip bir şeyler alalım." Kai mırıldanarak kitabı masaya bıraktığında kollarımın arasından ayrılmasına izin verdim. Ardından da ayağa kalkarak montumu asklıktan aldım ve cüzdanımı, telefonumu cebime koydum. Birkaç dakika sonrada Kai yatak odasından giyinik çıkmıştı. Küçük bir işaretle arabanın yanına ineceğimi belirttim ve evden çıktım. Asansörlerden birine bindiğimde , aynada görebildiğim yüzün sahibinin gözlerinden açlık parlıyordu. Yani benim. Acilen yemek yemem gerekti.

·

Kai'nin elinden çekiştire çekiştire reyonların arasından ilerliyorduk. Küçük bir restorantta yemek yememiz gerektiği , açlıktan bayılacak durumda olduğumu Kai'ye anlatmaya çalışıyordum ama beni pek dinliyor gibi değildi. Bu yüzden konserveler ve ekmek çeşitleri arasında , makarna kutularıyla cebelleşiyordum. Çok değil , birkaç dakika önce Kai'nin elinde reçel kavonazları gördüğüme emindim. Birden bire ise cips paketlerini kucağına doldurmuş , alışveriş arabasını ittirerek markette geziniyordu. Hatta birkaç dakika önce benden daha aç olduğuna kanaat getirmiştim. Bu durumda da , onu zapt edip kendi isteklerime ve cüzdanımın kotasına göre alışveriş yapmaya karar vermiştim. Mızmızlanıyordu belki ama , daha maaş almamıza iki hafta vardı. Paralarımın yiyeceğe gitmesi açıkça pek tercihim değildi.

Dilimi damağıma vuruyor, ritmik bir şekilde parmaklarım çeneme değiyordu ve geri çekiliyordu. Bu kadar ciddi olmamın tek sebebinin bubble tea'yi hangi aromada alacağıma karar veremem Kai'yi güldürüyor olabilirdi ama , bu ciddi bir meseleydi. Çikolatalı olanı içmekten asla bıkmazdım ama, çilekli olan ya da karışık nektarda olan da ilgimi çekiyordu. Bu zor , çok zor bir karardı. Bu yüzden bu sorumluluk yüklü bakışlarımla dolaptan onları almamı söyleyen baloncuklara üzgün olduğumu fısıldadım. Bana göre çok dram dolu bir sahneydi, ta ki Kai'nin iç çekişi bu anımızı bozana dek. Beni dolabın önünden ittirerek hepsinden birer tane aldı ve ardından da onun ne kadar zeki olduğuna dair düşüncelerimle beni boğuşmaya bıraktı. İşte bakın, o benim kocam diyesim geliyordu market çalışanlarına. Ama demedim. Böyle bir mükemmeliği bilmelerine gerek yoktu bence.

Bende kocamın peşinden ilerleyerek Kai'nin durup baktığı rafa göz gezdirdim. Çikolata. Çikolata. Çikolata. İçimden göz devirsem de , Kai bunları almak için çok hevesli görünüyordu. Bunu bana attığı bakışlardan anlayabiliyordum. Bu yüzden iç çekerek söylendim.

" Tamam , tamam alabilirsin. Ama çok fazla değil , Oh Kai. " Dedim , Kai'nin sevdiği çikolataları sepete doldurmasını seyrederek. Pekte benden izin istemiş gibi durmuyordu. Omuz silkerek onun kendi kendine bir yılbaşı şarkısı mırıldanışı dinledim. Bu onun mutlu olduğunu gösteriyordu. Ve Onun mutlu oluşu demek, benim mutlu olmam demekti. Evde ki halinden eser yoktu. Ve bu yüzden hem kendimi , hem de onu ödüllendirmek isteyerek Kai'ye yaklaştım.

Etrafta kimseler yok gibiydi, gizli kameralar hariç. Ama bu pekte mühim değildi. Kai'yi çikolata rafına ittirerek sırıttım. Bu onu şaşkına çevirmişti ama kısa sürede ne yapacağımı anlamıştı. Beni durdurmasına müsaade etmeden dudaklarından lezzetli bir öpücük çaldım. Bir tane daha istiyordum , aynı çocuklar gibi. Ama buna izin vermeden ellerini göğsüme koydu.

" Sehun, sana söylemem gereken bir şey var ama...sakın kızma bana tamam mı ? Bu senin de suçun! " Kai kaş çatarak mırıldandığında , dudaklarının hareketini izliyordum. Bu yüzden ne dediğini anlamamıştım.

" Ne ? " dedim parfümünün kokusunu hissederken. Bu ona geçen yıl aldığım hediyeydi. Bu kokuyu seviyordum cidden.

" Karnımda sana ait iki bebek var , Hun. " Kai gözlerini kapatıp hızlı hızlı konuştuğunda , bu anı kameraya almak ve defalarca oynat tuşuna basmak istedim. Gözlerimin parladığına yemin edebilirdim.

Demek bu yüzden birkaç gündür hasta gibiydi. Bunu markette söylediği zamanlamasını es geçerek bileğinden tuttum ve çekiştirmeye başladım.

" Tanrım! Bu harika. Hep hamile seksi denemek istemişimdir. Yürü , yürü! Eve gidip sevişmeliyiz daha."

···

Y/N : Mpreg sevmeyenler adına çoook özür dilerim ama ben tatlış olduğunu düşündüm :* O yüzden kızmayın banaa. -Beste kızma sakın. - Hem gerçekten tatlı olmadı mı , itiraf edin ♥ Bence Sehun azgının teki ddjjdje

Özel bölüm yapmayacağım için , bu finaldi.

Sağlıcakla kalın.




Unfair || SekaiWhere stories live. Discover now