3

11.7K 919 185
                                    

Ertesi gün uyanmam çok zor olmuştu. Çünkü bütün gece uyumayıp sadece düşünmüştüm. Jimin'in söyledikleri ne kadar saçma olsada gerçeklik payı olma ihtimali bile içime iğrenç bir hisin yayılmasını sağlıyordu. Şimdi ise okuldaydım ama ne Suga'yı ne de Jimin'i görmemiştim. Kendi sıramda başka bir dünyadaymışım gibi kitap okuyordum. Fizik dersi hiçbir zaman ilgimi çekmemişti. Hoca hep aynı soruları tekrar sorduğu için dinleme gereği duymuyordum. Zaman en güzel kitap okuyarak geçiyordu.

Zil çaldığında bir müddet okumaya devam ettim. Aklımı tam olarak veremiyordum, Suga burada olabilirdi. Hiçbir şeyi umursamayan bir kız olamayı isterdim ama olamıyordum işte. Her şeyi ayrıntısına kadar düşünüp kaos yaratıyordum kendi kendime.

Aslında tek istediğim uyumaktı.

Sınıfa gürültülü bir şekilde biri girdi. Kafamı kaldırıp baktığımda çocuğun birinin yere fırlatıldığını gördüm. Bunu yapan ise Jimin'di. Etrafıma baktığımda sınıfta tek kızın ben olduğumu gördüm. Müdahale etmek mümkün değildi çünkü sınıftaki erkekler halka olmuş olayı izliyordu. Sınıftan çıkmamında imkanı yoktu.

Lanet olsun! Neden hep benim başıma geliyordu ki!

Gördüğüm kadarıyla Jimin bayağı bir kızgındı. Zavallı çocuğu tekmeleyip yumruklar atıyordu. Korkmuştum. Burdan gitmek istiyordum ama imkansızdı. Kapının önünde bir yığın insan vardı. Burada kalıp olayın bitmesini beklemek zorundaydım.

Psikolojimi toparlamam uzun sürebilirdi. Çünkü buradan bile yerde süzülen kanı görebiliyordum. Çocuğun öldüğünü bile düşünmüştüm. Engellemek isterdim ama Jimin'in tarafında olan erkeklerin yanındayken bunu yapamazdım.

"Bir daha işlerime karışırsan bu sefer yaşatmam. Anladın mı orospu çocuğu!?" diye kükredi Jimin. "Tamam, tamam lütfen bir daha vurma," dedi zavallı çocuk. Bunu nasıl yapabiliyordu? Ne olursa olsun bir insana böyle davranmazdım.

Jimin'in ayağa kalktığını gördüm. Kafasını çevirdiğinde de beni gördü. Psikopatça gülüp el salladı.

Bu çocuk benden ne istiyordu!

Herkes bana döndüğünde kafamı önüme eğdim. Jimin sınıftan çıkıp gittiğinde derin bir nefes aldım. Saçma davranıyordu. Bir çocuğu dövüp gülümsüyor ve el sallıyordu. Etrafımdakilerin bana merakla baktığını görünce bir kez daha lanet ettim. Ne olurdu görmezden gelse?

Yerde inleyen çocuğa kimse yardım etmiyordu. Hoca sınıfa girince ne halt yemeyi planlıyorlardı acaba? Yüzü kanlar içinde olduğundan kim olduğunu anlayamıyordum. Yerimden kalkıp daha fazla dikkat çekmekte istemiyordum. Ne kadar içim içimi yesede, vicdanım beni dürtsede bir şey yapmadım, yapamazdım. Ne yapabilirdim ki? Gidip hocaya haber veremezdim. Jimin'in başının belaya girmesi işime gelmezdi. Birde bana bulaşması riskini alamazdım.

Zil çaldığında içimi anlamsız bir telaş kapladı. Her an hoca gelebilir ve görebilirdi. Bu telaşın sınıftaki birkaç kişiyi daha sardığını gördüm. Sınıftan biri, "Hadi taşıyalım şunu," dediğinde derin bir nefes daha aldım. Hoca gelmeden baygın çocuğu sınıftan çıkardılar. Aklım nedense Jimin'in neden böyle bir şey yaptığını sorguluyordu. Aslında okulun en kavgacı tiplerindendi. O ve grubundan olan birkaç kişiyi müdürün odasının önünden geçerken hep görürdüm. Kapı açıldığında hoca geldi sanarak ayağa kalkacaktım ki içeri girenin mavi saçlı bir çocuk olduğunu gördüm. Suga. Avuç içlerim ısınırken aynı sınıfta olma ihtimalini düşünüyordum. İşte bu kötü olurdu.

Gözleri sınıfta gezinirken beni bulduğunda hemen başka bir yere çevirdim başımı. Jimin'in onun için söylediği şeyler benim açımdan pekte hoş değildi. Bir gecede türlü türlü senaryolar yaratıp Suga'dan nefret etmeyi başarmıştım. Başıma dert olmamasını umuyordum. Başka ne yapabilirdim ki?

Birkaç saniye sonra herkes Suga'yla selamlaşmaya başladı. Nerden tanıdıklarını bilmiyordum ama herkes çok samimi davranıyordu. Dershaneden dolayı olabilir miydi? Belkide.

3-4 tane boş yer vardı. Bunlardan biride maalesef benim yanımdı. Sıkıntıyla nefesimi verdim. Dershanede yeterince bakışlarına maruz kalıyordum. Birde okulda katlanamazdım. Yan sırada çantam duruyordu. Dolu olduğunu sanmasını ümit ettim. Sınıfın içine yürümeye başladığında kendine boş bir yer aradığını fark ettim. Nefesimi tutarak tırnaklarımı avuç içime geçirdim. Acıyordu ama şuan yaşadığım stres karşısında hiçbir şeydi. Sıramın yanından geçerken durdu. "Burası boş mu?" dediğinde kalbim yerinden çıkacaktı sanki. Cevap veremeden arkadan bir çocuk bağırdı.

"Hey! Burası boş." Suga oraya bakıp tekrar bana döndü. Hiçbir şey demeden arkaya doğru ilerledi. İki ciğerimin arasına oturan öküz kalkıp gitmişti. Aynı şekilde streste uçup giderken arkalarında müthiş bir baş ağrısı bırakmışlardı. Şimdi bu illete katlanmak zorundaydım.

Büyük bir sorun ortadan kalkmış olabilirdi. Ama çok daha önemli bir şey vardı. Artık aynı sınıftaydık.

sugar • mygWhere stories live. Discover now