cuatro

1.4K 130 171
                                    

İyi okumalaalaar 

Luke bunu ilk defa yapıyordu. Yani, Michael'ı bir yerde tek başına öylece bırakmıştı. Normalde olsa ona kıyamazdı ve ne olursa olsun ona kocaman sarılır, geçeceğini söylerdi.

Ancak hisleri o kadar kırılmıştı ki, bu geri dönüşü olmayan bir hasar bırakmış gibi hissediyordu. İşin kötüsü ne yapacağını bilmiyordu. Sanki bataklıktaydı ve iyice boğuluyordu.

Hem futbol antrenmanına gitmemişti, yani muhtemelen takımdan şutlanmıştı, hem de Michael'a nedeni olmaksızın bir piç gibi davranmıştı. Tabi kendince haklı nedenleri vardı.

Ona aşığım, ona geri dönüşü olmaksızın aşığım ve bu acıtıyor. Bu çok fazla acıtıyor. Orada kalıp sevdiği kızı dinlemektense ölmeyi tercih ederim. Ölmek... Evet. Keşke ölseydim. Bu dünyada ve özellikle bu siktiğimin kasabasında benim gibiler için bir yer yok. Ben ne mi olacağım? Hayatta hiçbir zaman istediğini alamayan, muhtemelen depresyon yüzünden intihar eden ve Michael'a olan aşkını ancak intihar mektubunda itiraf edebilen korkak bir kaybeden olacağım. Kesinlikle bu.

Hızla önündeki çöp poşetini tekmeledi ve mantıklı düşünmeye çalıştı.

Sydney, Michael'ın kalbini kırmıştı. Michael üzgündü. Michael yalnız kalmamalıydı. Michael yalnız kalmayı hak etmiyordu.

Michael, Luke'un kalbini sayamayacağı kadar çok parçalara ayırmıştı. Luke siktiğimin depresif hissediyordu. Luke ömrünün sonuna dek yalnız kalacaktı. Ve tek suçu en yakın arkadaşına aşık olmaktı. Ancak o bunu seçmemişti ve bu hayatı hak etmiyordu.

Ama, dedi içinden. Yine de seçme hakkım olsaydı, Michael'ı seçerdim.

Ağlamamak adına son kez derince bir nefes aldı. Tamam, bu seferlik güçlü duracaktı. Yani güçlü durmayı eve gidip uyumak olarak nitelendiriyordu. Futbola falan da gidemezdi bu saatten sonra.

Ancak telefonu birkaç kere cebinde titreşti. Luke bir an hem panik oldu hem de heyecan duydu. Mesaj atan Michael mıydı? Kilidi hemen açtığında Calum'dan birkaç mesaj gelmiş olduğunu gördü. Gözlerini devirdi ama yine de okuyacaktı.

"4'teki antrenman 5'e alındı dostum.
İstersen seni alabilirim? -Cal."

"Luuuuuke. Neredesin? Geleceksin değil mi? 😒 -Cal."

Luke titrek bir nefes verdi ve saatine baktı. Daha beşe vardı ve tamam, en azından hayatında bir şeylerin yolunda gitmesi gerekiyordu, o yüzden Calum'a olumlu bir yanıt yazıp gönderdi. Sonrasında kahve almak için gördüğü en yakın dükkana girdi.

*

"Bıraktığın için sağol. Eh şey, bir de takımdan atılmamı engellediğin için."

Futbol antrenmanı bitmişti ve Calum'un arabasında, evinin önündelerdi.

Calum gülümsedi ve omzunu silkti. "Pek bir şey yapmama gerek kalmadı, Welhey seni seviyor."

Bir Welhey seviyor, bir de Michael zaten, diye geçirdi içinden Luke.

Yine de arkadaşına gülümsedi. "Dikkatli sür dostum." dedi arabadan inmeden hemen önce.

Calum sırıttı, "Anlaşıldı annecik."

Luke indi ve Calum gözden kaybolana kadar bahçede ona baktı. Gerçi bu çok kısa bir zaman almıştı çünkü Calum Hızlı ve Öfkeli'den fırlamış gibi sürüyordu. Sırıttı ve içeri girdi.

"Sence saçlarımı boyamalı mıyım?" Luke uzun bir süredir aynada kendini izliyordu ve saç tutamlarını ayırıp duruyordu.

Liz ona olabildiğince ters ters baktı. Luke cevabı anlamıştı. Yine de devam etti. "Belki de siyah saç bende fena durmaz." Yanaklarını sıkıntıyla şişirdi ve nefesini geri üfledi.

lost boy | mukeWhere stories live. Discover now